FIRSATÇILARA FIRSAT VERMEYİN

Kanada’da yaşayan çocuklarımızı ziyaret maksadıyla 2005-2007 yılları arasında birkaç defa (3 kez) Kanada seyahatimiz olmuştu. Hatta Oradaki hatıralarımızı da daha sonra kitaplaştırıp yayımladığımız ifade etmeliyim.

Yine Orada yaşadığım bir olaydan bahsedip konuya onunla girmek istiyorum. Olay Montreal’de geçiyor. Bir Cuma günü taksi çağırıp, uzakta Cezayirli Müslümanların bir camisi var oraya gideceğiz. Taksi geldi, ben selam verdim. Selam da şu bildiğimiz, İslamî selam. Yani: “Selamün aleyküm.” Yani, helo-melo yok! Şoför: “Ve aleyküm’üs-selam” diye karşılık verince Müslüman olduğunu anladım. Tanıştık, konuştuk derken muhabbet devam etti. Şoför Lübnanlı (Beyrut), biraz da Türkçe biliyor. 1980’li yıllarda İzmir’de yaşamış, daha sonra Kanada’ya göçmüş ve şimdi Oranın vatandaşıdır.

Kendisine sordum: “Türkiye’de hiç unutamadığın bir anın var mı? Kısaca, lütfen!” Dedi ki: Her Allah’ın günü bir ihtiyacımı alırken farklı fiyat söylerler. Sorduğumda ise: “Zam geldi” derlerdi!.. Buyurun, bir Lübnanlı şoförün 25 sene sonra Türkiye ile ilgili hatırladığı bir olay!

Belki, 1980 yılına kadar yine bu ülke aleyhine dönen dolapları, siyasî, iktisadî ve ideolojik (sağ-sol, mezhebi) olayları bu ülkede yaşayan herkes gördü ve yaşadı. 1980 yılından sonra, bütün dengeleri bozulan bu ülkenin özellikle iktisadî düzenini yeniden tesis maksadıyla Merhum Turgut Özal, bir dizi kararlar almak mecburiyetinde kaldı. 24 Ocak, KDV. Vb. uygulamalar hep bu niyet ve gayretin sonucu idi.

Her neyse, konuyu uzatmayalım. Şimdi ne oluyor? Ekonomik dengelere, AB ülkelerine, kalkınma hamlesi içinde olan ülkelerin ekonomisine bakıyoruz, bu ülkede her şey yerli yerinde iken, bir takım dış mihrakların; (içerideki hainleri de kullanarak) tahrikiyle iktisadî bir deprem meydana getirmelerine şahit oluyoruz.

Olayın sebebi bellidir. Bu milletin karşısına mertçe çıkamayan düşmanlar; böyle adice, haince ve alçakça bu milleti dize getirmeye ve karşılarında rükû halinde eğilmeyi murat ediyorlar. Ama nafile! O devir geçti. Roller değişti. Bu millet uyandı ve gerçeği gördü. Siz kahrınızdan gebereceksiniz!

Ama benim burada içerideki hainlere söyleyecek birkaç cümlem daha vardır: Bu zulme rıza göstermeyin. Küfre rıza küfür, zulme rıza zulümdür. Madem bu ülkede birlikte yaşıyoruz, bu gemide birlikte yolculuk yapıyoruz, bu gemiyi batırmaya çalışmayın. Basit menfaatlerinizi milletin umumî menfaatinin önüne geçirmeyin. Fırsatçılık yapmayın, bu ihanet, bumerang gibi er ya da geç gelir, sizi de vurur.