GAZOCAĞI İĞNESİNDEN HELİKOPTERE

Neredeyse yarım asır önce. Tam 49 yıl evvel, yani 1966 yılı, Sorgun’a Kur’an Kursu’ nun açıldığı sene. Yeni Cami’nin (eski haliyle) son cemaat mahfilinde tedrisata başladığımız yıl idi. Burada Hocamız Merhum, Hacı Hafız Hüseyin Korkmaz’ı da rahmet ve şükranla anmamız gerekiyor.

Yine, Yeni Cami avlusuna yapılan inşaatın bir bölümünü mutfak ve yatakhane şekline getirdik. Orada da iaşe ve ibatemizi kendimiz deruhte ediyoruz. Zamanın mutfak demirbaşı ise, “Gazocağı”dır. Safi gaz bulunmadığı için, o mübarek çok nazlı yanmaktadır. Sık sık memesi tıkanır ve onu açabilmek için de ona has, özel bir iğnesi vardır.

O tarihlerde Sorgun’da gazocağı iğnesini her yerde bulmak mümkün değildir. Bir hafta sonu, yanımda bir arkadaşımla esnafı geziyor ve iğneyi, bulunması muhtemel hemen her yerden soruyoruz. Nihayet bir tenekeciye rastladık. Adam dedi ki: “Yahu sizinle birlikte bu gazocağı iğnesini tam 50 kişi sordu. Ben de karar verdim, bunu kendi imkanımla yapacağım, biraz bekleyin.”

Mûcit ustamız eline teneke kesen bir makas aldı ve eski teneke parçalarından bir miktar kesti, onları düzeltti. Biraz incecik tel getirdi ve onlardan da bir miktar kısa kısa kesti. Kestiği teneke parçalarından birini aldı, ucunu büktü ve ince teli oraya yerleştirip biraz çekiçledi ve lehimleyip bize doğru uzatırken, birden durakladı ve durun dedi. “Bu iş bu kadar ucuz olamaz, buna bu millet adına bir imza atmam gerekiyor” dedi ve kestiği teneke çemberin arka kısmına, büyükçe bir çivi darbesiyle “TM” (Türk Malı) imzasını atmıştı.

Her neyse, konuyu uzatmayalım.Ustayla (pardon kâşifle) muhabbetimiz biraz daha devam etti ve bize bir gazocağı iğnesini bir sinema bileti fiyatına sattı. Biz de onunla, her ocağı tıkananın ocağını belli bir ücret mukabilinde açtık ve iğne bize bedavaya kaldı. Sonunda o iğne Sorgun Kur’an Kursunun mutfak demirbaşı arasına girdi.

Geçen gün Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, Sayın Ahmet Davutoğlu’nun uçağına refakat eden “ATAK HELİKOPTER”lerini seyrederken birden yarım asır önceki Sorgun’un ve Türkiye’nin hali gözümün önünden bir film şeridi gibi akıp geçti…

Şiddetli açlığın hazma verdiği kolaylıkla ve yıllarca geri kalmışlığın ezikliği ile hareket eden bu fıtrat, önündeki engelleri aşacak ve tarihinin şahadetiyle yine insanlık tarihinde hak ettiği yerini alacaktır. Yeter ki ümitsiz olmayalım. Kendimize güvenelim. Birbirimizin ayağına çelme takmayalım. Bu milleti, fıtratına uygun bir şekilde fıtrî mecrasına sevk ettiğinizde başaramayacağı hiçbir şey yoktur!..

30.05.2015