GERÇEĞİ SAHTESİNDEN AYIRMAK

Yaraları sarmak, acıları paylaşmak, gözyaşlarını silmek, mağdur ve mazlumlarla birlikte hemhal olmak bizim kültürümüzün esasını teşkil eder.

10 Aralık 2016 günü İstanbul’da polislerimizi hedef alan menfur terör saldırısı, maalesef pek çok canımızın kaybına ( biz bunların ebedî âlemde daha güzel bir hayat yaşadıklarına inanıyoruz) sebep oldu.

Bu vahim olayın ardından, özellikle Batı’dan gelen taziye mesajlarına baktım. “Bir insan nasıl; bu kadar hain, yüzsüz, arsız ve alçak olabilir” diye kendi kendime sordum, durdum.

Yani insanlığını kaybetmiş, vicdanı tefessüh etmiş ve canavarlaşmış bir ihanet şebekesinin eline silah verip, onlara bir hedef göstererek kendilerinin gebermesiyle de neticelenen bir olayın meydana gelmesine sebep olacaksınız, onlarca masumun kanına girecek ve ondan sonra da oturup o ülkeyi teselli sadedinde bir kıytırık, sahte ve riya kokan bir mesaj

göndereceksiniz. Başınıza çalın!

Ey sahtekârlar! Bize, şimdiye kadar yardım adı altında uzattığınız elleriniz kırılsın! Bizi aldatmaya matuf sahte sözlerin çıktığı ağzınızdaki dilleriniz kurusun! İçimize soktuğunuz ajanlarınızı da (özellikle medyada) alın Cehenneme kadar yolunuz var!

Biz bize yeteriz. Biz kan kusar, kızılcık şerbeti içtik deriz.

Biz, kutsallık izafe ettiğimiz bu vatanın bir taşını bile feda etmeyiz. Vücudumuzun her bir zerresinin parçalanmasını göze alırız, ama bu vatanı asla parçalatmayız.

Biz, bu uğurda hayatını feda edenlere şehit diyoruz. Bu kafilenin; dünyada feda ettiği vücudunu ebedî saadette tekrar kazanıp sonsuzluğa eren, bahtiyarlar zümresine katılan ve Peygamberler katına yakın bir makamda hayatının devam ettiğine inanıyoruz. Ve bunların, yakınlarından yetmiş kişiye şefaat ederek, onların Cehennemden kurtuluşuna da vesîle olacaklarına kanaatimiz tamdır.

Bu milletin, tâ Abbasiler zamanından beri (yani bin yıllık) tarihinde, Kur’ana ve İslam’a bayraktarlık yapması tesadüfî bir hadise değildir. Bu Kader-i İlahî’nin bir istihdamıdır. Hedefinde Şehitlik ve Gazi’lik olan bu milletin fıtratındaki bu hissiyat ve bu duygu yine galeyana gelmiş, asaletine uygun bir tavır sergileyerek vazifesinin idrakiyle meydana çıkma gayretindedir. Artık, bu fıtrat ve asaletin gereğini kimse geri döndüremez.

Hak ve hakikat her zaman hak ettiği makamı ihraz edecek, sahtekârlık, riya ve yalancılık ta ebediyen rezil ve rüsva olacaktır!..

19.12.2016