Ali DEMİRDAĞ

TAHLİL

yozgatgazetesi@yahoo.com

HÜLÂGÛ-DAEŞ-YE’CÜC VE ME’CÜC

Anadolu Ajansının haberine göre DAEŞ; 26-Şubatta sosyal medya üzerinden, militanların, ülkenin kuzeyinde yer alan Musul müzesindeki heykel ve kıymetli sanat eserleri balyozla kırdığını gösteren bir video kaydı yayınlamıştı. Bu olaydan bir hafta önce de Musul kütüphanesine saldıran militanlar burada 8-binden fazla kitabın bulunduğu kütüphaneyi ateşe vermişti. Burada; Osmanlı, Abbasî, Eyyubî dönemine ve çeşitli medeniyetlere ait çok değerli el-yazması eserler bulunuyordu.

Bu haberi okuyunca, Peygamberimizin (asm) kıyamete yakın zuhur edeceğini bildirdiği ve Kur’anda da bahsi geçen (Kehf Suresi: 94, Enbiya Suresi: 96) ve yeryüzünü fesada veren, “Ye’cüc ve Me’cüc” namı verilen; fıtratı bozulmuş, çapulcu, anarşist, terörist ve serseri güruhunun insanlık tarihinde zaman zaman hortladığını ibretle ve dehşetle hatırladım.

Bunlardan birisi: Mançur ve Moğol kabilelerinden bir güruh, o zaman insanlığın huzurunu terör eylemleriyle bozduğundan o günün insanları, Zülkarneyn’in yardımı ve bunları bir set arkasına hapsetmesiyle bu zulümden kurtulmuşlardı. Hatta “Çin Seddi” gibi bir takım setlerin inşasına bu zalim çapulcu grubunun vesile olduğu tarihî bir gerçektir.

Ve ikincisi şudur: Söz konusu bu habis ruhun, zaman zaman insanlık âleminde ortaya çıktığını ve yine insanî değerleri alt-üst ederek; “Taş üstünde taş ve omuz üstünde baş koymamayı” hedef ittihaz ederek Moğolistan’dan batıya doğru yürüyüp Bağdat’a girdiğini görüyoruz. Evet, “Ye’cüc ve Me’cücün” ikinci versiyonu, Hülâgû (ö.1265) dur. Tarihî kaynakların ifadesine göre Bağdat’ta, 2- milyon civarında insanı kılıçtan geçirmiş, Halife Camii ve Musa Kâzım Türbesini yıktırmış, dünyaca meşhur Bağdat kütüphanesini yaktırarak içindeki kitapları Dicle Nehri’ne attırmış ve nehir günlerce mürekkep akmıştır. Hülâgû sadece İslam medeniyetine değil, insanlık medeniyetine de büyük bir darbe vurmuştur.

Ve gelelim “Ye’cüc ve Me’cücün”, “DAEŞ” denilen günümüz versiyonuna: Bazı sâri (bulaşıcı) hastalıklar belli bir mücadelenin sonunda veya fıtrî ömrünü tamamlayınca gözden kaybolur. Ama asıl mikrobu taşıyan ana unsur uykuya dalar, zamanı gelince veya müheyya bir zemin bulunca ortaya çıkar ve taifesi onu takip eder. Aynen öyle de, Kur’anın ve Peygamberimizin (asm) dehşetinden sakındırdığı bu taife (Ye’cüc ve Me’cüc) bütün insanlığı ve insanlığın ortak değerlerini tahrip etmeye devam ediyor. Bunlara karşı bütün insanlığın ortak hareket etmesi gerekiyor. Sahih-i Müslim’de (Kitabu’l-Fiten Babı) nakledilen bir hadisinde Allah Resulü (sav) bu tehlikeye 1400 sene önce şöyle dikkat çekiyor: “… Araplara yaklaşmakta olan büyük bir şerden veyl (yazık) olsun. O günü Ye’cüc ve Me’cücün Seddi açılacaktır. (iki parmağının arasını açıyor) ve sahabe soruyor: İçimizde Salih kullar bulunduğu halde yine helak olacak mıyız?” Ferman etmiş: “Evet habislik ve günahlar çoğalınca olacaktır.”

Son olarak şunu söylemeliyim: Bu ülke yıllarca, “Seddi Zülkarneyn” gibi bu çeşit fitne ve terör eylemlerine karşı ayakta durdu ve inşallah ta durmaya devam edecektir. Ancak, hem içerideki ve hem de dışarıdaki Ye’cüc ve Me’cüc taifesine karşı seddimiz olan; uhuvvet ve muhabbetimizi tesis ve tahkim ederek, mukaddesat-ı ahlakiyemizi korumak zorundayız.
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ