İSLAM DİNİNİN İKİ ANA KAYNAĞI: KİTAP VE SÜNNET

Vahy-i İlahi’nin tebliğ tarihinden bu yana İslam Dini’nin sistemleştirilmiş dört ana esası vardır. Bunlar: Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyas’tır. Son iki delilin de kaynağı Kitap ve Sünnettir.

Bu Dinde mevcut olan; iman, ibadet ve muamelatın tamamı bu iki esasa dayanır ve davranış şekillerinin tamamının kaynağını, müctehit imamlarımız bunlardan bularak bize kadar intikal ettirmişlerdir. Yani din adına yapılan bir icraat bu iki ana esasta yoksa ve bunlara aykırı ise bid’attır, reddedilir.

15 Temmuz 2016’da ülkemizde cereyan eden ihtilal teşebbüsünün arkasında esas itibariyle bu Din’de yapılan tahrifat ve tahribat yatmaktadır. Helaller haram ve haramlar da helal kılınmıştır. Kelime-i Tevhid’den Peygamber çıkartılmış, dinler arası diyalog adı altında, adeta Peygambersiz yeni bir dünya dini ihdas edilmeye gayret gösterilmiştir.

Batı; bu hain plânını doğu dinlerinde (Budizm, Brahmanizm, Şintoizm vb.), sistemli bir şekilde uyguladığı tahrifatı, İslam’da da uygulamayı plânlamış ve bu işe teşne olan birini hususî olarak eğitip; medyasıyla parlatıp, CİA ile önünü açıp ve bütün dünyada reklamını yaptırdıktan sonra Türkiye’de başlattığı ihtilal teşebbüsüyle bütün dünyanın başına bela etmeyi amaçlamıştır.

Ama şükürler olsun ki, bu hain plân burada akamete uğramış, takke düşmüş ve kel görünmüştür. Her nekadar suret-i haktan görünseler de, hem Din’e ve hem de bu millete yıllarca yaptıkları ihanetin çeşitleri günbegün ortaya çıkmaktadır.

Eli kalem tutan, aklı eren ve bu milleti seven her bir müslümanın; dinini ve vatanını muhafaza niyetiyle bu şer, dalalet ve zındıka komitesinin tehlike ve tahribatlarını anlatması dinî ve millî bir vecibedir.

Bu görevi en güzel ve yerinde yapan Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Prof. Dr. Mehmet Görmez’dir. O’nun bu gayretlerini basından takip ediyoruz. En son Katar’ın Başkenti Doha’da, Katar’lı alimler ve kanaat önderlerine FET֒yü anlatırken şöyle diyor: “Asıl problem FET֒nün, kitap ve Sünnetin evrensel ilkelerini bırakıp şahıs merkezli bir inanca dönüşmesidir. Hedeflerine ulaşmak için helali haram kılma yetkisini o şahsa verdiler. İslamofobik dünyalara hoş görünmek için Kelime-i Tevhid’i parçaladılar, Peygambere imanın zorunlu olmadığını söylediler…”

Sayın Görmez’e tebrik ve takdirlerimizi sunarken, bu muazzam ve kutsî hizmeti sadece O’na bırakmamamız gerektiğini de ifade etmek istiyorum.

22.11.2016