Leyle-i Kadir ve Bayram

Cenabı Hak, çok kıymetli şeyleri kesret-i eşya içinde dercedip saklamıştır. Bundan maksat ve hikmet; saklanan şeyin kıymetiyle birlikte, içinde saklanılan kavramın tamamının değerlendirilmesi murat edilmiştir.
İşte bu cümleden olarak; eceli insan ömrü içinde, Kıyameti ömr-ü dünya içinde, saat-i icabeyi (duaların kabul saatini) Cuma günü içinde, makbul velisini insanlar içinde ve Leyle-i Kadri de Ramazan Ayı içerisinde saklamıştır. Tâ ki müminler, Ramazanın her gün ve gecesini değerlendirsinler. Çünkü o gece, hakikatiyle değerlendirildiğinde insana seksen üç senelik manevî bir ömrü kazandırmaktadır (Kadir Suresi: 1-5).
Demek ki insan; ömrünün her dakikasını değerlendirmeli, kendi eceli gibi Kıyametin de bir gün kopacağını, duaların reddedilmeyeceği saati düşünüp Cuma gününü Bayram gibi telakki etmeli, her bir insanın Allah katındaki kıymetini takdir etmeli ve Leyle-i Kadri de bütün Ramazanda aramalıdır.
Söz konusu gecenin kadri, Cenabı Hak katında çok yüce olduğu için adına Kur’anda bir sure tahsis edilmiş, o gecede yapılan ibadetlerin ve her bir amel-i sâlihin derecesinin de bire otuz bin olduğuna dair rivayet bulunmaktadır.

RAMAZAN BAYRAMI
Bayramlar; sevinç, sürur ve kurtuluş, yani bir imtihandan başarı ile geçip o muvaffakiyeti perçinleme anıdır.
Ehl-i iman, Ramazan Ayı boyunca çok ciddi bir imtihana tabi tutuldu. Bu imtihan:
Ruhlarımızın yaratıldığında Yüce Yaratıcıya verdiğimiz söze (Bezm-i Elest) sadakatimizin bir misalini teşkil etmektedir.
Her şeyi Yaratan’ın O olduğunu idrak edip, yine O’nun emriyle ve rızası için meşru rızkımızdan belli bir süre nefsimizi uzak tutmakla imtihan edildik.
Oruçta, nimetin kadrini anlayıp onu in’am edene nazar edip ve Mün’im-i Hakikiye intikal ederek tefekkürî bir ibadetle aklen imtihana tabi olduk. Gece ibadeti telakki ettiğimiz teravihlerle ve ihtiyaç sahibi insanların duasına vesile olacak; sadaka, zekât, fidye ve fitrelerle, emaneten bize verilen mallarımızla ciddî manada bir imtihana muhatap olduk.
Çok şükür, yüz akıyla imtihanı kazandık. Elhamdü lillah Bayramı hak ettik.. Diyemeyeceğim. Zira insan, tabiatı itibariyle medenî bir varlık olduğu için gayrın elemiyle müteellim ve lezzetiyle mütelezziz bir varlıktır. Bu sebeple, aç olan bir insanın karşısında kemal-i afiyetle yemek yenemeyeceği gibi, çevremizdeki kan ve gözyaşları arasında, milyonlarca felaketzede karşısında nasıl Bayram yapılır? Bu Bayrama, Bayram denir mi?
Yine de, bu günlerin kabûl-ü âmmeye mazhariyeti temennisiyle ve hakiki Bayram olması dileğiyle ve bu masum, mazlum ve felaketzedelerin gözyaşlarını şefaatçi ederek, Erhamürrâhimînden tazarru ve niyaz ediyoruz ki: Ehl-i imanın bu Bayramı gerçek bir Bayram olsun. Zulüm, şiddet ve gözyaşı dursun. Masum ve mazlumların duası kabul olsun. Zalimler de hak ettikleri akıbete duçar olsunlar inşallah!..

24.06.2017