Ali DEMİRDAĞ

TAHLİL

yozgatgazetesi@yahoo.com

SİYASETNAME

Tarihi kayıtlara göre Hicri 40 ve Miladi 661 yılının, Ramazan Ayının 21’inde şehîden vefat eden, vefatının 1352. yılında kendisi rahmetle andığımız Hz. Ali (ra) nin ruhaniyetinden istimdat ile ve O’na ait bir rüya tabiri ile yazıya başlamak istiyorum.

Sahabeden Abdullah oğlu Cabir bir rüyasında; büyük ineklerin küçük inekleri sağdığını, hastaların sağlıklıları ziyaret ettiğini, kuru bir çay kenarında yemyeşil bahçeler bulunduğunu ve minberde koca koca putların durduğunu gördü.

Bu sıradan bir rüyaya benzemiyordu. Evet, bu rüyanın çok önemli bir mesajı olmalıydı. Bu rüyayı tabir edecek kişi olarak, ilk önce Hz. Ali (ra) aklına geldi. Hz. Peygamberin (asm); “Ben ilmin hazinesiyim, Ali de onun kapısıdır,” diye nitelediği Hz. Ali (ra) bu rüyaya gerçek manada bir yorum getirebilir, düşüncesiyle doğru O’nun kapısını çaldı ve rüyayı anlattı.

Hz. Ali (ra), “yanlış yorumdan Allah’a sığınırım” diyerek söze başladı ve şöyle devam etti: “Büyük ineklerin küçük inekleri sağması,” yetki ve mevkilerini halkı soymak için kullanan görevlileri,

“Hastaların sağlıklı insanları ziyaret etmeleri,” yoksulların hallerini arz etmek için zenginlerin peşinde koşmalarını,

“Kuru çay kenarında bulunan yemyeşil bahçeler,” uzaktan veya dışarıdan bakıldığında çok büyük sanılan ve öyle ünlenmiş, ama aslında içleri kupkuru çölden ibaret olan ilim adamlarını,

“Minberde duran koca koca putlar ise layık olmadığı halde ilmin, dinin ve devletin yüce makamlarına yükselmiş kimseleri ifade eder.

Hz. Ali’ ye, O Yüce Resulün neden ilim hazinesinin kapısı dediği anlaşılıyor değil mi?

Yaklaşan seçimlerden önce bir fırsat ve imkân bulup siyasete dair bir yazı yazmak istedim. Bu konuyu bu kadar ifade etmeme müsaade edilsin, artık.

Zaman zaman bu memlekette “kâhtı rical”den söz edilir. Sözlük manası adam kıtlığı demek olan bu tabir, daha ziyade devlet adamı yokluğu anlamında kullanılır.

Evet, maalesef bu memlekette 12 Eylül ve 28 Şubat “kâhtı ricale” çok ciddi manada sebebiyet verdi. Kime sorsanız herkes halinden ve gidişattan memnun gözükmüyor. Çözüm önermesini istediğinizde ise, “Allah sahip göndere” demekle yetiniyor.

Bunu söyleyen ümitsiz ve saf vatandaşın dışında, bir kısım cin fikirli insanlarımız da, kenarda ve köşede âleme nizam vererek müspet ve menfi her türlü icraatı tenkit ediyorlar. Bu tipleri Ziya Paşa ne güzel hicveder:

“Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizamat,

Bin türlü teseyyüp bulunur hanelerinde.”

Bir başka kesim de, bulundukları dar âlemi geniş siyaset âlemi ile karıştırıp veya bulundukları makamı siyasete alet etmekle meşguller. Bu işleri makamda değil de meydanda yapmak daha mertçe değil mi?

Eski Yunan filozoflarından Aristo’nun şöyle bir sözü var: “Siyasetle meşgul olmak istemeyen münevverleri bekleyen korkunç bir akıbet vardır. O da cahiller tarafından idare edilmektir.”

Siyaset, devleti idare etme sanatı olduğuna göre, halkın işlerini ve devletin menfaatini en uygun bir şekilde görüp gözetmektir. Siyasetin gayesi, insanları toplum içinde, ortak değerler etrafında kaynaştırarak belli bir hedefe yönlendirebilmek ve götürebilmektir. Öyle ise siyaset, halka hizmetin bir başka isim ve unvanıdır.

Siyasetin iki önemli unsuru vardır:

Birincisi: Bu göreve talip olanlar; millete hizmeti bir ubudiyet vecdi içerisinde görüp heyecanla, gerekli birikime sahip ve 21. asırda yaşayan bu memleket insanının taleplerini bilen, haram-helal inancını kalbinde taşıyan, geçmişinde ve asaletinde şüphe ve pürüz olmayan, liyakatiyle ve maharetiyle talip olduğu makama şeref kazandıracak insanlar..Zira kültürümüzde eski ve eskimeyen şöyle güzel ve hikmetli bir söz vardır: “Şerf’ül-mekan, bilmekîn”, yani makamlar insanlara değil de, insanlar makamlara şeref kazandırırlar. Demek ki, siyasette birinci unsur budur.

İkincisi, seçmen kitlesidir: Bu konuda esas olan söz konusu cumhurun tercihleridir. Yalnız aklını ve vicdanını hakem kılıp, sağduyusuna işleri havale ettiğimiz bu çoğunluk kendi hür iradesiyle tercihini yaptığı zaman, gerçekten milletin menfaatine çok hayırlı neticeler alınmıştır. Ama birileri halkın bu sağduyusuna tesir edecek sahte roller üstlenip, istikbaldeki şahsî menfaatlerini düşünerek aday tercihinde liyakat değil de, karabeti (akraba-yakınlık) esas alırlarsa o tenkit ettikleri fasit daireden bir türlü çıkmamız mümkün olamaz.

Demokrasinin nimeti olan her bir seçim bu memlekette bir milattır, bir nimettir. Hem yöneten ve hem de yönetilenler için bu fırsatın çok iyi değerlendirilmesi lazımdır. Entrikalı tavır ve davranışlar kimsenin gözünden kaçmıyor. Dürüstlük her zaman ve zeminde geçerli bir metadır. Siyaset tarihinin çöplü mezarlığı sahte kahramanlarla doludur. Ehl-i dikkat nazarında sinek, kendini ne zamana kadar Zümrüdü Anka gösterebilir?

Arife işaret yeter kabilinden, bu kadar mesajla umarım meramımı anlatmışımdır. Yapılacak seçimlerin, bu memlekete hayırlı neticeler getirmesini temenni ediyorum.
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ