Yakın geçmişte faaliyete geçirilen bu kurslarımızın günümüzdeki önemine işaret etmeden önce ceddimiz Osmanlı döneminde uygulanmış aynı yaş grubunun eğitimine başlama etkinliği hakkında, kısa bir bilgi verelim.
Farz edelim ki, dört yaşına gelmiş bir çocuğunuz var ve onun artık mektebe gitmesine karar verdiniz. Mahallenizde bir hocası, bir de yardımcısı bulunan ve adına “Sıbyan Mektebi”, “Taşmektep” veya “Mahalle Mektebi” denilen bir mektep bulunmakta ve buraya başlamanın yıl içerisinde belli bir zamanı da yok. Kayıt için kararınızı verip gününü de belirlediniz. Haliniz ve vaktiniz de yerindeyse önce, gelenek haline gelmiş bir tören yapmanız gerekiyor. Bu törenin adı “Bed’i Besmele” veya “Âmin Alayı”dır. Bu merasim kısaca şöyle yapılmaktaydı: Öncesinde çocuğunuzun törende giyeceği en güzel elbiseleri, boynuna asacağı son derece süslü cüz kesesini ve cüzünü temin ettikten sonra mektebin hocasına bir gün öncesinden haber gönderiyordunuz. O da kendi hazırlıklarını yapıyor. Halen mektebe devam eden öğrencilere “Yarın ‘âmin’ var; güzelce giyinin de öyle gelin” bilgisi veriyordu. Ertesi gün ki, buda ya Perşembe ya da Pazartesi günüdür. Mektebin mevcut öğrencileri bayramlık elbiselerini giyinmiş olarak okulda toplanırlar. Hocaları; törende ilâhi, marş, mektep şarkısı söyleyecek öğrencileri “ilâhi grubu” olarak önde, ilâhi arasında “âmin” diyecekleri “âmin grubu” olarakta arkada olmak üzere çocukları ikişerli olarak sıraya koyar ve bir düzen oluştururdu. Sonra bu grup yürüyüşe geçer. Öndekiler yüksek sesle ve koro hâlinde ilâhi ve marşlar söyler. Arkadakiler de kıta ve beyitler arasında “âmin” diyerek sevinç içerisinde evinizin önüne gelirlerdi. Siz de bu arada yeni ve üzeri süslü elbiselerini giymiş, sırmalı cüz kesesini boynuna asmış olduğu halde çocuğunuzla kapınızın önünde beklerdiniz. Âmin alayı evinizin önüne gelince mektebin hocası dua eder ve orada bulunan herkeste bu duaya âmin derdi. Sonra çocuğunuz bir arkadaşıyla ya da birkaç yakınıyla birlikte, önce den süslenip hazırlanmış bir bineğe bindirilerek peşinden hocalarıyla birlikte ilâhi ve âmin grupları tarafından ilâhi ve marşlar söylenip âmin denilerek ağır bir yürüyüşe geçerlerdi. Aile olarak siz, yakınlarınız ve davetliler kafilenin arkasından yürürdünüz. Mahalle veya semtin sokaklarında bu şekilde bir süre dolaştıktan sonra çocuğunuz, ilk dersini almak üzere âmin alayı ile birlikte ya mektebe, ya da evinize getirilirdi. Mektebe getirilmesi halinde, çocuğunuz kurallarına uygun şekilde hocasından ilk dersini alır ve ardından hocasının ve davetlilerin elini öperdi. Öğrencilerden birisi aşr-ı şerif okur ve sonra hocası dua ederdi. Ardından topluca eve gelinir ve vereceğiniz ziyafetle tören tamamlanırdı. Maddi durumu iyi olmayan aile çocukları da imkanlar nispetin de bir etkinlik ile eğitim sürecine benzer şekilde dahil olurlardı. Bu sürecin akabinde mektepteki ilk gün eğitimine geçilir ve rahle başına oturan çocuğa ilk önce hocası tarafından, eûzü besmele çekilerek “Allah’ım, kolaylaştır, zorlaştırma! Allah’ım, okumamı hayır ile bitir!” anlamına gelen “Rabbi yessir velâ tuassir, Rabbi temmim bi’lhayr” duasını okunur ve akabinde çocuğa tekrar ettirilirdi. Ardından çocuğa “Elif” harfi öğretilerek ilk dersi verilir, dersin sonunda da “Rabbim, ilmimi, akıl ve anlayışımı arttır ve beni iyiler arasına kat!” anlamına gelen (bkz Tâ-hâ, 114 ve Yûsuf, 101) “Rabbi zidnî ‘ılmen ve fehmen ve elhıknî bi’s-salihîn” duası hoca tarafından okunur ve çocuğa tekrar ettirilirdi. Çocuğun ilk gün eğitimi böylece tamamlanmış olurdu.
Son yıllarda Başkanlığımızca faaliyete geçirilen ve en önemli eğitim basamaklarımızdan birisi haline gelen, 4-6 yaş Kur’an Kurslarımızda, tıpkı yukarıda başlayış ve bir günlük eğitim çerçevesini sunduğumuz “sıbyan mektepleri” gibi çok önemli bir işlev görmektedir. Tören kısmı hariç tutulacak olursa eğitim içeriğinin benzerliğine ilaveten, günümüz teknolojisi, iletişim araçları ve bozulup dejenere olmuş sokaklarımız tarafından henüz kirletilmemiş temiz beyinlere; değerlerimizi öğretme ve zamanında öğretilmesi gereken bilgilerin verilip eğitilmesi için çok önemli birer fırsata dönüşmüş durumdadır. Zira artık her bir mahallemizde açma gayretinde olup hayırseverlerimizin destekleri ile açtığımız 4-6 yaş kurslarımız, okulundan üniversitesine, sokağından çarşısına ve hatta evlerimize varıncaya kadar hal, hareket ve davranışlarından şikayet etmeye başladığımız yavrularımızı; milli ve manevi değerlerimizle donatmak ve fıtratlarını muhafaza etmek üzere beklemektedir. Kayıt için zaman ve süre sınırlaması da olmadan her yıl yaz mevsiminde açtığımız yaz kursları ile, örgün eğitim dönemlerinde ise, örgün kurslarımız ile bu konuda duyarlı kardeşlerimizi yavrularının elinden tutup gelmeleri için büyük fırsat sunmaktadır. Çocuklarımızın sosyal, fiziksel etkinlik ve yetkinliklerini dert edip çözüm ürettiğimiz kadar, hatta ondan daha fazla bir şekilde yarınlarımızı ve kendi yerimiz teslim edeceğimiz yavrularımızın din, ahlak ve değerler eğitimi için de tedbir almak ve sorumluluklarımızı yerine getirmek zorundayız. Millet olarak varlığımız ve bizi ayakta tutup kavi kılan aile kurumumuzu muhafaza etmek için başkada bir çıkış yolumuz kalmamış durumdadır.