Üzerinde huzur ve güvenle yaşadığımız Anadolu toprakları uğruna, Malazgirt’ten Kurtuluş Savaşına, Kurtuluş Savaşından Kıbrıs Harekatına, bebek katili bölücü teröründen 15 Temmuz Hain Darbe kalkışmasına ve günümüze kadar, bir çok genç fidan ve canımızı bu coğrafyayı vatan kılmak ve vatan olarak muhafaza etmek için toprağa verdik. Zira bu topraklarda şehitlik ve şehadet her zaman, aguşunu açmış bekleyen Peygamber (s.a.v.)’e kavuşma özlemi olarak varlığını sürdüregelmiştir.
Ancak bahsi geçen mücadelelerin Kurtuluş Savaşına kadar ki bölümü ezeli düşmana karşı verilmişken ondan sonraki kısmı ise, içimizden devşirilen ve kendi insanına silah sıkan hainlere karşı verilmiş ve verilmektedir. Bütün bunlara rağmen Çanakkale ve boğazlar geçilememiş, vatan bölünmemiş, Anadolu dimdik ayaktadır Elhamdülillah. Çünkü bu aziz vatanın, her karış toprağı şehit kanlarıyla yoğrulmuştur. Bu mübarek vatan toprakları öyle mukaddestir ki, her taşı bir iman kalesi, her karış toprağı bu topraktan uzak kalıp kavuşanlar tarafından Kâbe eşiği gibi öpülüp koklanır. Aslında ona ihanet edenler bile bu gerçeğin farkındadır da, kalplerinde kök salan fitne ve hıyanetin kurbanı olmuşlardır. Farkında olmasalar, ihanetleri sebebiyle yurt dışına kaçtıktan sonra bile, hayatlarını heba ettikleri topraklarda gömülmeyi değilde, vatan topraklarına defn olunmayı vasiyet ve tercih ederler mi hiç? Zira asırlardır bizler, bu mübarek vatan toprakları için Türkü'yle, Kürdü'yle, Laz'ıyla Çerkez'iyle... Sünnî'siyle, Alevî'siyle...yan yana, can cana aynı siperde savaşıp, bazen de aynı mezara defin edilmedik mi? Aynı değer, aynı Kur’an, aynı ezan, aynı toprak, aynı bayrak, aynı vatan uğrunda göğüs göğüse siperlerde kanlarımızı sebil ettik, fakat vatanın namusunu çiğnetmedik, bayrağı yere düşürmedik; minarelerden ezanı, camilerde tilavet edilen Kur'an-ı dindirtmedik. Birlikte yatıyor şehitlerimiz, bu toprakların kara bağrında koyun koyuna, yan yana. Bakınız şair bu gerçeği nede güzel ifade etmiştir: "Dur yolcu!.. Bilmeden gelip bastığın bu toprak, bir devrin battığı yerdir. Eğil de kulak ver: Bu sessiz yığın, bir vatan kalbinin attığı yerdir. Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda gördüğün bu tümsek, Anadolu'nda İstiklâl uğrunda, namus yolunda, Can veren Mehmed'in yattığı yerdir. Bu tümsek, koparken büyük zelzele, son vatan parçası geçerken ele, Mehmed'in düşmanı boğduğu sele, mübarek kanını kattığı yerdir. Düşün ki: Haşrolan kan, kemik, etin yaptığı bu tümsek, amansız çetin bir harbin sonunda, bütün Milletin Hürriyyet zevkini tattığı yerdir." Bu ruh; iman, kalp, gönül devreye sokulmadan, anlaşılamaz. Zira onlar, başkalarının yaşamayı sevdiği kadar ölümü sevmiş, gerçek hayatın, ölüm ötesi hayat olduğunun idrakine ermiş ve bunu canlarıyla ispat etmiş kahramanlardır. Onların örnekleri kavuşmayı istedikleri önder ve rehberleri olan Hz. Peygamberdir. Zira O’na tepeden tırnağa silahlı bir adam gelmişti de: "Ey Allah'ın Resûlü! Size yardımcı olarak savaşayım mı, yoksa Müslüman mı olayım?" demişti de, cevaben Resûlüllah (s.a.v.) ona: "Müslüman ol, sonra savaş" buyurmuştu. Adam Müslüman olmuş, sonra savaşıp şehit olmuştu. Bunun üzerine Hz. Peygamber onun için; "Az iş yaptı çok mükafat kazandı." müjdesini vermişti.(Buharî, Cihad,13) Büyük İslâm komutanı Hz. Halid b. Velid'e hasret dolu şu sözleri söyleten de şehadet özleminden başkası değildi: "Hayatım boyunca yüzden fazla savaşa katıldım. Vücudumda kılıç ve ok yarası bulunmayan bir karış yer yok. Fakat buna rağmen işte ben şehit olarak değil, korkaklar gibi yatağımda ölüyorum."(İbnu'l-Esir, Üsdü'l-Ğabe fî Ma'rifeti's-Sahabe, II, 95) Bedir'den Uhud’a, Hendek'e oradan Malazgirt'e, Çanakkale'ye, Sakarya'ya hakim olan ruhta bu ruhtur. Selçuklu İslâm ordusu ile Bizans ordusu Malazgirt ovasında karşı karşıya gelmişti. 26 Ağustos 1071'e rastlayan bir Cuma günü Sultan Alparslan Cuma namazı vaktini bekleyerek taarruzu biraz geciktirdi. Topluca kılınan Cuma namazından sonra Sultan, ordusuna şu veciz konuşmayı yapmıştı: "Biz ne kadar az olursak olalım, onlar ne kadar çok olurlarsa olsunlar, bütün Müslümanların minberlerde bizim için dua ettikleri şu saatte, kendimi düşman üzerine atmak istiyorum. Ya muzaffer olur, gayeme ulaşırım; ya da şehit olur, Cennet'e giderim. Sizlerden beni takip etmeyi tercih edenler takip etsin. Ayrılmayı tercih edenler gitsinler. Burada sultan ve emredilen asker yoktur. Zira, bugün ben de ancak sizlerden biriyim, sizlerle birlikte savaşan bir gaziyim. Beni takip edenler ve nefislerini Yüce Allah'a adayanlardan şehit olanlar Cennet'e, sağ kalanlar ise ganimete kavuşacaklardır. Ayrılanları ahirette ateş; dünyada alçaklık beklemektedir."(İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I-X, 1,257) Bir 15 Temmuzun daha sene-i devriyesini idrak ettiğimiz bu günlerde aziz vatana namahrem elini değdirmemek, şehit kanları ile yoğrulmuş bu mübarek toprakları düşman postalları ile kirletmemek için bahsi geçen ruhun, canlı ve diri tutulması dua ve niyazı ile tüm şehit ve vefat eden gazilerimizin mekanları cennet, makamları ali olsun. Yaşayan gazilerimize şükranlarımızla...