Av. Celal KAPUSUZOĞLU

VİZYON

ŞEHİR VE MEDENİYET ÜZERİNE

Şu tarifler “Mukaddime” den; Medine: Şehir, Medeni: Şehirli, Şehirde yaşayan. Bâdiye: Köy, Bedevi: Köylü.
Medeni hayatın yaşandığı yerlere Medine deniyor. Medeniyet de buradan, şehirlinin kurduğu ideal hayat tarzı. Yine “Mukaddime”den, öğrendiğimize göre Hz. Muhammed (SAV), sahabenin köye göçmesini yasaklamış. Niye acaba?
Medine, adı üstünde, şehir. Şehirler belli kurallara göre yaşanılan yerlerdir. Peki o belli kurallara uyulmazsa ne olur? Köyün kuralları yok mudur? Vardır elbette ama o kurallar köy şartlarına göredir. Tabii konumuz Medine.
Acaba şehirlerin yaşıyla , medeniyet seviyeleri arasında bir bağ var mıdır? Diyelim bir köy büyüse , önce kasaba, sonra ilçe, sonra da şehir olsa… Kaç yıl geçince köylülükten şehirliliğe geçiş yapsın.
Medine’de yaşayan insan, köyünü Medine’ye getirse ne olur? O şehir onu değiştiremezse, o, şehri değiştirir mi? Yaşadığımız şehir bu sorulara cevap bulmak için bir laboratuar olabilir mi?
Önceden şehirli (medeni) olmuş insanlar, bize (bizim gibi sonradan gelenlere) örnek davranışlarıyla yardımcı olup medeniyete dahil olmamızı hızlandırabilir mi? Ya o şehirliler yoksa, yahut sayıları azsa?
Kamu kurumları yahut mahalli idareler medenileşmeye yardımcı olabilir mi? Neler yaparlar, kurallar mı koyarlar? Kültürel faaliyetlere ağırlık mı verirler yoksa din istismarı kokan, sıradan, el gördülük işler mi yaparlar?
Gelelim Yozgat’a. Şehir kimliği kaç senede oluşur? Yozgat kurulalı şurada aşağı yukarı 250 sene olmuş. Daha kaç yıl bekleyeceğiz, şehir kimliği oluşsun diye? Kayserililik, Konyalılık, Çorumluluk…
Çorum’u gördünüz mü? Afişlerde “Çorumluyuz, birbirimizden sorumluyuz” yazıyor. Ne güzel bir söz. Bu söz yüzünden mi Çorum sokaklarında çekirdek kabuğu, sigara izmariti yok. Sahi Yozgat için sorumluluk ne demektir? Medeni (şehirli) insan, sokakta bağıra bağıra konuşmaz, sokağa tükürmez, burnunu silmez. Hele hele sokakta küfürlü cümleler kurmaz. Rica eder, affedersin der, teşekkür eder… Yoksa Yozgat köy mü?
Şehrimizde geçen yıl bir olay yaşanmış. Görmedim, anlatanların yalancısıyım. Amasya plakalı bir araç saat kulesi önündeki yaya geçidinde yayalara kurallar gereği öncelik veriyor.. Arkadaki Şahin marka araç, tabi ki Yozgat plakalı, klaksonla yaptığının yanlış (!), kötü (!) olduğunu anlatıyor. Amasya plakalı araç postaneye doğru dönüp park ediyor. Şahin araçta bulunanlar takip ediyor, araçtakileri indirip dövüyorlar. Hadi açık söyleyelim, şehzadeler şehri Amasya’ da böyle bir olay olur mu?
Yaşadığımız şehir, gerçekte Medine midir? Biz kimlerle yaşıyoruz? Şehrin insanlarının ezici çoğunluğu medeni (şehirli) midir? Çok çok düşünmeliyiz.
Sahi üniversite kadrosundaki akademisyenlerin şehrin yaşanabilir olması için projeleri var mı? Elbette bu iş akşamdan sabaha olacak değil. Ancak bir yerlerden de başlanmalı herhalde. Ben sokakta bir akademisyenle karşılaşmadım hiç. Siz karşılaştınız mı? “ Canım sokakta akademisyenin ne işi var ” mı diyorsunuz? Yahu elbise almak için de mi sokağa çıkmazlar?
Ya işte böyle. Yok öyle sakal bırakıp, yüzü yerde Çapanoğlu Camii’ne vakit namazına gidip, sonra eve kaçmak. Sizlerin bu şehre karşı hiç mi sorumluluğunuz yok?
Toplumsal sorumlulukla medeniyet seviyesi arasında bir bağ var mıdır? Şehirde olup bitene karşı duyarlı olmak için ille de medeni mi olmak gerekir?
Medine’de medeni insanlar yaşar deniyor. Öyleyse medeniyeti de Medineliler kurar. Sahi medeniyetimiz, şehir kimliğimiz olacak mı? Ne zaman?
Prof. Dr. Sadettin ÖKTEM diyor ki: “Bu kabuk muhafazakârlıktan medeniyet doğmaz.” Canım medeniyette muhafazakârlık olmaz mı? Olur elbette, olur ama Yunus Emre gibi olur medeniyetin muhafazakarı. Bâdiye’ de yetişen Taliban, El- Kâide, Işid de muhafazakâr olduğunu söylüyor. Vahşilerin muhafazakârlığı da öyle olur. Zirâ vahşilerin medeniyet diye bir kaygısı, iddiası olamaz. Onlar hasbel kader “ Müslümanım” diyor, bizim Yunus Emre de… Hangisi Hz. Muhammed’in getirdiği dinin insanıdır? Arada bu kadar fark var işte. Medeniyet öyle bir şeydir, biri “ Bir kez gönül kırdın ise bu kıldığın namaz değil” diyor, öteki vahşiler ise hareket halindeki arabadan ateş açıp Müslüman öldürüyor… Bu vahşiler hristiyan olsaydı bile aynı davranışı yapacaklardı.
Ne zaman bu şehirde bir konservatuar olacak? Bir düzine “divan” sahibi şairimiz… Taşrada olmaz mı diyorsunuz. Vallahi ben bilmem, Nâbi Urfa’da, Fuzuli Bağdat’ta yaşadı.
NOT: Holocaust’un ( Yahudi Soykırımı) olduğuna hiç kimse beni inandıramaz. Soykırım acısı tatmış bir halk başka bir millete soykırım yapar mı?

HEDİYELİK:

SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUK

Küçük, utangaç adımlarla girdi sahneye
Sanki oyun oynuyordu
Hepimiz onu bekliyorduk.
Oturduk yerimize,
Çok uzak bir yıldıza bakar gibi
Baktı gözlerimize

Kimsesizlik
Zehir, zıkkım bir zemheriymiş
Kıymış baharına
Annesi
Her gece misafir gelirmiş rüyalarına

Sonra
İnce bir yağmur başladı
Tan uykusuna hasret gözlerinden
Islandı zaman,
Islandı karar

Şimdi onun yerinde
Üşümüş bir serçe kuşu var


Ah çocuk!
Seni sokakta görse kim tanır?
Tanısa biri seni
İnsanlığından utanır.

OKUR YORUMLARI
mahmut erdem
03.08.2014 13:51:00

selam, saygılarımla hocam yazınız çok hoşuma gitti afınıza sığınarak feysimde paylaşma hisine kapıldım saygılarımla.

Mehmet Ali ÇAKIR
01.08.2014 16:40:00

Naif, acıklı, Kapusuzoğlu'na yakışır bir şiir.

SUZAN
29.07.2014 13:35:00

Sayın Kapusuzoğlu,Şiiriniz yazınızın son noktası olmuş.Bu kadar edebi yazılar yazan ve şiirin üstadı bir kalem, neden Yozgatlı bir şair olarak sesini duyuramadı. Nice cevherlerimiz sessiz sedasız kayıp gidiyor. Bu hazineler fark edilip memleketimiz kültüründe gün ışığına çıkarılmadıkça, bahsettiğiniz medeniyet asla bu şehre girmeyecektir.Medeni insanlar bastırıldıkça, medeniyet eğitimi veren insanlar saklandıkça halkımız asla eğitilemez. İnsan gördüğünü benimser. Geçenlerde "Yozgat Millet Vekil"lerinin birinin sayfasına yorum yapmıştım.Yozgat'lı bir hanım yoruma cevap yazmış. Aynısını geçiyorum.

-laf gonuşdu bal gaba doldur duldur ye saba
-Bu sözün aslı böyle değil.( deyip doğrusunu yazdım)el cevap..
-Biz yozgatlıyıg. ısdanbullu dalik. gıvıramag.
-Türkçede bir yazı dili vardır. Nereli olursanız olun bu dil değişmez. İlk okul okumuş bir insan bile konuştuğundan farklı yazar.Şivemizi yadırgamıyorum. Ayrı bir kültürün elbette bir parçası olarak kabul etmek gerekir.
-sen baga ders veracane AKP ye oy ver. için şişmiş senin.
-AKP ye oy kullanmış olmam, bu partiyi ve millet vekillerimi eleştirme hakkımı da kullandım anlamına gelmez.
-sen heç gabağ yemedin galiba. dolabımda çog .gonderiyinde ye.çohda gonuşma ben yozgat üniversitesi mezunuyum.
-------

Bu konuşmadaki son cümleye inanayımmı? İnanıyorum. Nice üniversite mezunlarının yazılarını, yorumlarını okuyorum. Aynı tarzda... Allah aşkına! Hadi bölümüne göre eğitim alıyor. Dil bilgisi farklı bir ders. Lakin! hiç mi hocaları bu öğrenciye ders anlatmıyor? Hiç mi konuşmuyor? Hiç mi davranış örneği sergilemiyor? Hiç mi gazete dergi okumuyor. Hiç mi televizyon seyretmiyor? Aslında bunların hepsini yapıyor. Fakat, kabuğunu kırıp kendini değişimin kollarına bırakmıyor.Bırakmış olsa, kabuktan çıkan civciv misali bir süre sonra üretici durumuna geçecek. O kabuğu kırmış olsa,tavuk altında bekleyen yumurtalar gibi tavuğun sıcaklığına ihtiyacı kalmayacak. Devletten hizmet bekliyorlar. devlet hizmet getirse kime getirsin. Yozgat lı zaten kendi kabuğunda yaşamakta ısrar ediyor.O kabuğun içinde söverek konuşmayı edep zannediyor.

Sizden ricamız, yazılarınızı daha sık paylaşarak biz okuyucularınızı bekletmemenizdir.Bayramınız Mübarek olsun. Saygılar, Hürmetler.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ