Dave, Mike ve Fabian adlı 3 Amerikalı genç, 2009 yılındaki ekonomik durgunluk nedeniyle işsiz kalınca hayatı sorgulamaya ve yeni bir bakış açısı aramaya başlarlar. Bu amaçla bir gün bir parkta oturur ve Holstee Manifestosu adını verdikleri bir metin oluştururlar. Yeni yaşam felsefelerini madde madde yazdıkları, başarı ve mutluluğu kendilerince yeniden tanımladıkları Manifestonun maddelerinden birisi; “Seyahat et, sıklıkla…Kaybolmak, kendini bulmanda sana yardımcı olacak.” şeklindedir.
Bir kelebeğin kozasından çıktıktan sonra kalan o kısacık ömründe özgürlüğü tatma çabası gibi insanın da kendi kozasından çıkıp dışardaki dünyayı tanımak adına seyahat etmesi mutluluk değil de nedir ki zaten. Bilmediğiniz bir şehrin caddelerinde saatlerce yürümek, sokaklarında kaybolmak, yokuşlarından çıkmak, köprülerinden geçmek, melodisini duymak, insanlarının arasına karışmak, orada doğup büyümenin, yaşamanın nasıl bir şey olduğunu hayal etmek hayata bir daha, bir daha doğmak gibi değil midir? Elbette öyledir, o üç Amerikalı genç söylemeden önce de öyledir.
Ama işte bazen gün gelir, -şimdi olduğu gibi- yollar kapanır, kapılar kapanır, hayat eve sıkışıverir. Değil uzak şehirlere ve uzak ülkelere gitmek, kendi şehrinizin sokaklarında gezmek bile imkansız hale gelir. İçinde kaybolmak istediğiniz o yabancı şehrin sokakları ise, insanların nasıl doğup büyüdüğünü değil de nasıl hayatta kalacağını merak ettiğiniz yer olur çıkar. Hayaller suya düşer.
Bedenen bir yere gidemeyince zamanın ve mekanın ötesine gitmenin başka yollarını aramaya başlarsınız bu kez. Evde pişirdiğiniz sıcak ekmeğin kokusu ile yıllar öncesine çocukluğunuza gidiverirsiniz. Okumak için zaman bulamadığınız bir kitabın hikayesinde ya da uzun zamandır sesini duymadığınız bir dostun telefondaki sesiyle anılarınızın içinde kayboluverirsiniz. Eski albümleri elden geçirir; yaşanmışlıklarınız, kaybettikleriniz, geçmişte bıraktıklarınız, kimi gerçekleşmiş kimi gerçekleşmemiş hayalleriniz ile buluşursunuz bir anda. Elinize yıllardır almadığınız fırçayı alır rengarenk bir dünyaya yelken açarsınız özgürce. Dağarcığınızda bir şeyleri ispat etmek adına kullandığınız kelimelerden başka kelimeler de olduğunu fark eder, onlarla gidilecek yepyeni dünyalar yaratırsınız.
Derken dünyayı tanımak için yapmak istediğiniz yolculuk yön değiştirir. İçinize, kendinize doğru uzun bir yolculuğa çıkarsınız. Ve fark edersiniz ki kendi içinize yaptığınız yolculukta keşfedilecek ne çok şey varmış. O yolda hep olduğunuz, tanıdığınız sizi kaybedip, gerçek sizi aramaya başlarsınız. Değerlilerinizi bulursunuz. Mutluluğun dışarda değil içinizde olduğunu görürsünüz. Gerçekte ne istediğinizi keşfedersiniz. Ve sonunda siz de kendi mutluluk ve başarı tanımınızı yapar, kendi hayat manifestonuzu yazarsınız.