Siyaset konusunda Amerikalılar ne kadar malsa, Türk insanı o kadar sahada hatta masadadır.
Bu bakımdan; bazen (verilen sözler icabı) ya hayal aleminde ya endişe içinde ya da tasadadır.
İşin yasa yanı da vardır ama o, masada ve tasada değil son tahlilde önemlidir!
Daha da önemlisi…
EŞ, DOST, AKRABA…
Aman dikkat! Siyasette tehlike her dem en yakındadır! Eşiniz, çocuğunuz, dostunuz, akrabanız bir bakmışsınız püsküllü bela olup dolanmış boynunuza! Paçayı kaptırırsanız tuş olmanız kaçınılmaz hal alır. Demem o ki;
Siyasette emmi, halalar gördüm
Güzellik yanında belalar gördüm
Kondular, rezidans, helalar gördüm
Kazanan kazandı, kaybeden gitti
VEKİL, BAŞKAN OLAYIM DERKEN
‘Kazanan’ dedim de; siyaset, öncelikle ‘kazanma sanatı’dır! Kaldıramayacağın yükün altına girmemek kadar önemlidir kazanamayacağın seçime girmemek! Vekil olayım derken kendi kendine sakil olmak, başkan olayım derken şaşkın olmak yani vezir olayım derken rezil olmak da var işin sonunda.
FORMÜL: KAZAN / KAZAN, ANCAK…
Son yılların moda deyimi hem uluslararası ilişkilerde hem de siyasette dile getirilen ‘kazan / kazan’ formülü. İyi, hoş da;
Siyaset dediğin kaynayan kazan
Marifet; pişerken pişmeden kazan
Kazanırken gördüm mezarın kazan
Dikkat kadar rikkat ister siyaset
Konu güncel, mevzu derin olduğu için üslupta incelikten, sözde nükteden kopmamak gerek. Naçizane önerim (Yunus Emre’den tornistan); siyaset, siyaset bilmektir / siyaset kendin bilmektir…
Bir de…
Paçayı kaptırmamak önemli…
Değil mi ki;
Kelle/paça bazı derde dermandır
Siyasetse her bir derde dermandır
Yeri gelir onmaz işe fermandır
Yeter ki paçayı kaptırma derde