Yazı yazmak kafası rahat adam işiymiş. Fırsat bulupta oturamadım bir türlü masa başına. Yoğunluktan falan değil tabi bu durum. Gelecek kaygısı diye bir şey varmış ki düşman başına. Okulun son senesine de gelince ne yaparım ne ederim düşüncesi allak bullak ediyormuş insanı.
Kendimi de çok tanıtma şansım olmadı size daha önce. Ege Üniversitesi İletişim fakültesinde okuyorum. Bu sene 4. sınıfım. Her iletişim fakültesine gelen öğrenci gibi kendime güvenerek, ileride sektörde başarılı işlere imza atacağım hayalleriyle başladım ben de. O güvende, hayallerde küçüldü tabii zaman geçtikçe.
'İstediğim mesleği okuyorum bu eğitim sisteminde kaç kişi bu şansı yakalıyor' düşüncesi, bu zamana kadar her hevesim kırıldığında içimi rahatlatıyordu. Fakat iş hayatına ufaktan bir giriş yapınca içim kapkara oluverdi.
Bu yaz İstanbul'da bir televizyon kanalında staj yaptım. İstanbul'da yaşamaya çalışmak bir yandan medya sektörünün ağır çalışma koşulları bir yandan daha stajyerken bile kaldırılacak gibi değildi.
Yıllardır almaya çalıştığımız diploma bir kağıt parçasından ibaretmiş mesela. Hangi okuldan mezun olunduğu sorulmuyor bile. (Tabii içinde buLunduğum sektör için konuşuyorum.) Az paraya en çok işi kime yaptırırızın derdinde herkes. Ucuz iş gücü bulununca posasını çıkarana kadar çalıştırılıyor ne yazık ki. Az paraya, ağır çalışma koşullarını kabul eden o kadar çok insan var ki hayat kalitemiz neden bu kadar düşük diye şaşırmamak lazımmış. Sosyal hayat denen şeye ne maddi durumu ne enerjisi kalıyor insanların. Hele ki İstanbul'da.
İstanbul benim aşık olduğum şehirdir. Okulu bitirip yerleşmek için gün saydığım şehirdir. Tabi benim bu İstanbul sevgim bu zamana kadar hep bir haftalık sadece gezmek için gittiğim tatillerden ibaretti. Yaşamaya başlayınca her şey tersine dönüyormuş. Bir de ben şanslılardandım, iş yerine yürüyerek gidiyordum daha trafik sorunuyla yüzleşmedim bile.
Bi ay boyunca her sabah severek gittim ve gerçekten de stajım boyunca yaptığım işlerden çokta keyif aldım fakat çalışan ücretlerini duyunca İstanbul'a yerleşme hayallerimden de vazgeçmek zorunda kalabileceğimi farkettim ne yazık ki.
Garanti meslek olsun diye mühendis ol, doktor ol diye çocuklarını zorlayan ailelerin bir bildiği varmış demek ki dedim kendi kendime. Ne yazık ki Türkiye'nin durumu bu. Belirli meslekler dışında orta düzeyde, kaliteli ve sosyal bir hayat sürmek mümkün değilmiş.
Her meslekte çok iyi işler çıkaran, başarıya ulaşan insanlar tabii ki var. Durum o kadar da umutsuz değil. Ama hepsiyle aynı anda yüzleşmek beni bir karamsarlığa düşürdü ne yazık ki. Bugünlük bu kadar. Bundan sonra daha sık görüşmek üzere. Sevgiler.
3.10.2014
Kendimi de çok tanıtma şansım olmadı size daha önce. Ege Üniversitesi İletişim fakültesinde okuyorum. Bu sene 4. sınıfım. Her iletişim fakültesine gelen öğrenci gibi kendime güvenerek, ileride sektörde başarılı işlere imza atacağım hayalleriyle başladım ben de. O güvende, hayallerde küçüldü tabii zaman geçtikçe.
'İstediğim mesleği okuyorum bu eğitim sisteminde kaç kişi bu şansı yakalıyor' düşüncesi, bu zamana kadar her hevesim kırıldığında içimi rahatlatıyordu. Fakat iş hayatına ufaktan bir giriş yapınca içim kapkara oluverdi.
Bu yaz İstanbul'da bir televizyon kanalında staj yaptım. İstanbul'da yaşamaya çalışmak bir yandan medya sektörünün ağır çalışma koşulları bir yandan daha stajyerken bile kaldırılacak gibi değildi.
Yıllardır almaya çalıştığımız diploma bir kağıt parçasından ibaretmiş mesela. Hangi okuldan mezun olunduğu sorulmuyor bile. (Tabii içinde buLunduğum sektör için konuşuyorum.) Az paraya en çok işi kime yaptırırızın derdinde herkes. Ucuz iş gücü bulununca posasını çıkarana kadar çalıştırılıyor ne yazık ki. Az paraya, ağır çalışma koşullarını kabul eden o kadar çok insan var ki hayat kalitemiz neden bu kadar düşük diye şaşırmamak lazımmış. Sosyal hayat denen şeye ne maddi durumu ne enerjisi kalıyor insanların. Hele ki İstanbul'da.
İstanbul benim aşık olduğum şehirdir. Okulu bitirip yerleşmek için gün saydığım şehirdir. Tabi benim bu İstanbul sevgim bu zamana kadar hep bir haftalık sadece gezmek için gittiğim tatillerden ibaretti. Yaşamaya başlayınca her şey tersine dönüyormuş. Bir de ben şanslılardandım, iş yerine yürüyerek gidiyordum daha trafik sorunuyla yüzleşmedim bile.
Bi ay boyunca her sabah severek gittim ve gerçekten de stajım boyunca yaptığım işlerden çokta keyif aldım fakat çalışan ücretlerini duyunca İstanbul'a yerleşme hayallerimden de vazgeçmek zorunda kalabileceğimi farkettim ne yazık ki.
Garanti meslek olsun diye mühendis ol, doktor ol diye çocuklarını zorlayan ailelerin bir bildiği varmış demek ki dedim kendi kendime. Ne yazık ki Türkiye'nin durumu bu. Belirli meslekler dışında orta düzeyde, kaliteli ve sosyal bir hayat sürmek mümkün değilmiş.
Her meslekte çok iyi işler çıkaran, başarıya ulaşan insanlar tabii ki var. Durum o kadar da umutsuz değil. Ama hepsiyle aynı anda yüzleşmek beni bir karamsarlığa düşürdü ne yazık ki. Bugünlük bu kadar. Bundan sonra daha sık görüşmek üzere. Sevgiler.
3.10.2014
03.10.2014
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
Osman GÜMÜŞ
13.11.2014 09:49:00Merhaba sevgili Ece; öncelikle köşe yazılarından dolayı seni tebrik ediyorum..Bu yazını da henüz bir mesleğe karar verme arefesinde bulunan genç arkadaşlara bir yol haritası olması temennilerimi iletiyorum..Son tahlilde ülke konjünktürünün, hayallerin mesleğine değil, insanca yaşamayı sağlayacak ve kazancı bol mesleklere kanalize olma gerçeği inancını taşıyorum. Zira sahada kısa da olsa çalışma fırsatı bulmuş birisi olarak bu gerçeği güzel izah etmişsin.
Sonuç olarak, geleceğe yönelim yapan gençlerin uzmanından kariyer planlaması desteği almaları onların mutlu bireyler olmasında büyük destek sağlayacağı inancındayım. Sevgilerimle...
mehmet
22.10.2014 23:58:00Merhabalar ece hanım gencliğiniz güzelliğiniz kaleminize yansımış umarım geleceğinizde satırlarınız kadar güzel olur. Daha sık yazmanız dileğiyle. Sevgiler