Esra GAYRETLİ

MEMLEKET HİKÂYELERİ

BEŞİNCİ MEVSİM

Çocukluğumdan beri her ramazan ayının ilk günü, bir sonraki sene sofradan eksilen olmasın diye dua ederim. Her bayram, bir sonraki bayramda da aynı insanları görebilmeyi ümit ederim. Eksilmeyip çoğalmayı dilerim. Bazen kabul oldu dualarım; bazen de, olmadı demek istemem ama Allah, şüphesiz her şeyin en iyisini bilen olduğu için zaman zaman ayrılıklarla imtihan etti bizi. Hoş, hangimizi etmedi. Zira, gün akşamlı, ömür bitimli. 

Eksilenlerimizin, gidenlerimizin gittikleri yerde ebedî saadet içinde olmalarını bütün kalbimle dileyerek; mübârek Ramazan ayınızı tebrik ederim. Gerçi Ramazan bir aydan ziyâde bir iklim gibi geliyor bana. Başlı başına koca bir mevsim gibi. Sadece dünyanın değil, insanın da tabiatını değiştiren, kendi başına bir mevsim. Beşinci mevsim... Coğrafya kitaplarında yazmıyor olması Ramazan'ın kendine has bir iklim ya da mevsim olduğu gerçeğini değiştirmiyor. "İklim değişir, Akdeniz olur, gülümse" diyen şarkıdaki gibi. Bugün her şey normalken, dümdüzken, sıradanken; Ramazan'la beraber her şey bir günde başkalaşıyor. Kuş başka uçuyor, gökyüzü başka bir hâl alıyor. İnsanların gözlerine bakmak, sevincini paylaşmak, bilmediğin kapıları çalmak ihtiyacı geliyor insana. Kalp, iyi'leşiyor. Yaraların sağalıyor. Kendiliğinden gelen bir başkalaşma hissi. Kalbinin yumuşadığını fark ediş ve bir sükûnet hâli. Daha önce ne çok ve gereksiz konuştuğuna yanma, kendine kızma ve sonra sonsuz bir özşefkatle kendini sarmalama... Allah'ın kuluna sonsuz merhametini hatırlayınca, kendine duyduğun hınç ve öfkeden vazgeçme. Ramazan yalnız sofralarımızı değil, iç âlemimizi de bereketlendiriyor. Kendimize, içimize dönmek eylemlerini hakikatli biçimde gerçekleştirebilirsek; gönül bahçemizde birbirinden farklı, eşsiz pek çok duygunun boy verdiğini göreceğiz. Yemeklerimizin çeşitlendiği gibi, duygularımızın da çeşitlendiğini... Böylece anlayacağız, aslında Ramazan gerçekten de bir zenginlik vakti. 

Ben bir din âlimi değilim. Dolayısıyla Ramazan'ı ve orucu ibadet yönüyle ele almak benim harcım değil. Ama inanan ve eli kalem tutan bir insan olarak, Ramazan'ın sadece iftar yapmak, akşama ne yemek, ne pişirmek, unutmadan fitreyi de vermek gibi telâşla, aceleyle geçirilmemesi gerektiği hissi kalbime düştüğünden beri bunları anlatmak istiyorum. Sevinç meselesini ıskalamamalıyız. Çünkü bu çağda bir şeyin kalbe neşe vermesi çok zor. Hayat yorucu, insanlar sahte, dünya çok kalabalık ve kirli. 

Nefes alabilmenin bile madalya hakettiği, öfkelenmek ve mutsuz olmak için milyonlarca sebebe sahip olduğumuz bu devirde, bütün iç dünyamızı çeşitli duygularla süsleyen, gönlümüzde çiçekler açtıran, hadi şimdi sahiden nisan'a denk geldi ama kışın ortasında bile olsa hayatımıza bahar getiren bir Ramazan'ı, bu yönüyle ele almamak biraz ayıp olur kanaatimce. Diş fırçalamak orucu bozar mı, sakız çiğneyebilir miyiz bunları tabi evet, mutlaka bilmeliyiz ve hatta öyle iyi öğrenmeliyiz ve aklımızda öyle sağlam yer edinmeli ve öyle bir bilen bilmeyene anlatmalı ki her sene aynı, aynı, aynı meseleleri masaya yatırmak yerine, biraz da gönül dünyamızdan, duygularımızdan, gözümüzden gönlümüzden taşan sevincimizden bahsedebilmeliyiz. Bu sevinci çoğaltmanın, nasıl olacak bilmiyorum ama, Ramazana mahsus bu iyilik halini konargöçer olmaktan kurtarıp yerleşik hâle getirebilmenin derdine düşmeliyiz. Oruç tutmanın bir ay ama iyi insan olmanın her zaman lâzım olduğunu konuşmalıyız. Biz sanıyoruz ki, Ramazan'la beraber gelen bütün iyicil duygular, Şevval ayıyla da aramızdan ayrılır, iyi insan olma yükümlülüğü üzerimizden kalkar. O iş öyle değil elbette. Bir vesîledir Ramazan, kapıdır. Açılır ve muhteşem bir zenginliğe kavuşturur. Başta da söyledim, kendiliğinden gelen bir başkalaşma hâlidir. Bir ayın sonunda yeniden eskiye dönüşmek de tercihtir; yeni hâle ne kadar uyum sağlayabildiğimizle, kalbimizi ne kadar kollayabildiğimizle ilgilidir. 

Benim için gönlün şifasıdır Ramazan. Vefâdır. Sadakattir. Hasrettir. Vuslattır. Sevinçtir. Diğergâmlıktır. Mazidir, yaradır. 

Annemin hamurlu elleri, babamın sahur vaktine kadar arkadaşlarıyla sohbetidir. "Senin sevdiğin

tatlıdan aldım" diyerek daima kendi sevdiği tatlıyı alışı, çünkü benim tatlı sevmemem ve babamın buna her seferinde ilk kez duymuş gibi hayretle tepki vermesi ve yumurtalı susamlı özel pidesiyle gözleri ışıldayarak kapıdan girişidir. 

Her günü bir başka bayramdır. 

Kutlu olsun. 

Sevinç ve bereketinin bütün sene hüküm sürdüğü bir Ramazan dilerim.

 
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ