Esra GAYRETLİ

MEMLEKET HİKÂYELERİ

EVE DÖN, ŞARKIYA DÖN, KALBİNE DÖN.. *

Günlerdir hiç bilmediğimiz bir hikâyenin ortasındayız. Şaşkınız biraz. Ezberimizde, hafızamızda, hatıramızda böyle bir hadise yok, yaşanmamış.

Dünya çok uzun zamandır böyle incinmemiş belki de.

Bu satırları, izole hayatımın on ikinci gününden yazıyorum. “Bu da geçer ya hu” diyerek, sabır ve tevekkülle geçip gitmesini bekliyorum bugünlerin. Biliyorum geçecek. Çünkü her şey geçer.

Dışarıda akıp giden hayata bir zaman uzaktan bakacağız. Denize, rüzgara, yağmura, kuşlara, ağaçlara; bulabiliyorsak toprağa..

Çünkü şimdi dünyayı kullanma sırası onlarda. Çünkü biz onların soluğunu, rengini, göğünü çaldık. Ve bütün bunları yaparken aslında kendi istikbalimizi de.. İnsan, eşref-i mahlûkat olmayı çok yanlış anladı bu çağda.

Bu, tabiatın bizi Allah’a şikâyetidir. Göğe yükselttiğimiz betonlarla hayatı çalınan kuşların bize ahıdır. Bu, sıcaklığımıza hasret kalan evlerimizin bize davetidir.

Payımıza işin en kolayı düştü, mızıkçılık yok.

Yapmamız gereken tek şey evimizde oturup kendimizi oyalayacak meşgaleler bulmak. Bu esnada paralel evrende, hayatımızın olağan akışını bozmamak için milyonlarca insan gece gündüz çalışmaya devam ediyor. Kahvaltıda okuduğumuz gazeteler basılıyor. İlaçlarımız alınıyor. Ekmeğimiz her zamanki yerinde. Sağlık çalışanları 7/24 görev başında.. Çocuklarımızın eğitimi aksamasın diye bir haftada yeni bir eğitim modeli inşa edildi bu ülkede.

Evet, kötü şeyler oluyor. Ama evet, iyi şeyler de oluyor.

Evet, sevdiklerimi özlüyorum. Toprağı ve gökyüzünü çok özledim. Sokakları, dostlarımla kahve içmeyi.. Ama müstakil hayatlardan koca koca binalara transfer olmayı tercih eden insanoğlunun, bunun bedelini ödemesi gerekiyordu. Birlikte ödüyoruz.. Apartmanımızın önünde basacak toprak yok, balkona çıkınca gökyüzü görünmüyor.

Bugünler geçtiğinde, köyümüze dönmenin, toprağın gönlünü almanın, ilaçsız ve yerli tarımın derdine düşmeliyiz. Ama önce bu kara günleri selametle atlatabilelim. Gönlümüz, fikrimiz, ruhumuz bir olsun. Hep birlikte dua edelim. Hep birlikte evde kalalım.

Bedenlerimiz ayrı düşebilir, kalbî mesafelerimizi yakın tutalım.

Bilirsiniz, sosyal medyada zamansızlıktan şikayet eden içerikler vardı. Aynı evin içinde yabancı olduğumuza dair karikatürler.. Bunları boy boy paylaştık hep, yıllarca. Çünkü tam olarak bizi anlatıyordu, yazıktı bize, hiç vaktimiz yoktu.

Şimdi var.

Yeni şiirler okumak, yeni şarkılar keşfetmek, uzun zamandır bekleyen kitapları alıp bir köşeye çekilmek için çok vaktimiz var..

Bütün bunları yaparken bir yandan da rutinimizin ne kadar kıymetli olduğunu düşünmek için..

O rutine yeniden kavuşacağız.

Güzel şeyler olacak. Çünkü kıştan sonra baharı, geceden sonra sabahı ve bütün kederlerden sonra kalp ferahlığını yaratan, bize bunu öğretti. Bunun ne anlama geldiğini biliyoruz.

Geçecek bu. Çünkü her şey geçti.

Dünya ile barışacağız. Payımıza düşen dersi alarak yeniden yola çıkacağız.

Adaleti, merhameti, hakkı hukuku yalnız kâl diliyle değil, hâl diliyle de savunacağız.

Umuyorum toprakla yağmurun arasına daha fazla girmeyeceğiz artık. Dikey mimariden müsaademizi isteyeceğiz. Gölgesinde soluklanabilecek bir ağaç bulabilmek için kilometrelerce yol gitmek zorunda kalmayacağız. Bunlar benim ümidimdir.

Bu ayrılık bize iyi gelecek. Her gün gördüğümüz için sıradanlaşan her şeyin ve herkesin kıymetini daha iyi anlayacağımızı düşünüyorum. Evimizde gönlümüzce, sağlıkla vakit geçirmenin sonsuz keyfini bir cebime koyarak; dışarıdaki hayatı, sevdiğimize sarılmayı, yola çıkmayı, kalabalık sofraları özlemenin acı gerçekliğini de çaresizce tecrübe edeceğiz.

Her an yanımızda sandığımız herkesin birden bire yok olduğu bugünler bize “kaybetmekten kork” diyor. Pervasızca kalp kırarak, çantada keklik sanarak devam ettirdiğimiz ilişkileri gözden geçirmek için sağlam bir fırsat sunuyor. Sahip olduğumuz her şeyin; aldığımız nefesin, sarılabilmenin, sokakta öylece yürümenin, pazara gitmenin, göğe bakmanın, yağmurda ıslanmanın kıymetini bilelim diye.

Şimdilik fiziki ayrılıkla imtihan ediliyoruz. Elbette bunun ötesi de var. Eve döndük ama evde akan bir hayat var. Telefonumuz var, bilgisayarımız var. Dokunmayı özlediğimiz sevdiklerimizin sesini duyma şansımız var. Ekran arkasında da olsa görebiliyor, onun elinden çıkan cümleleri okuyabiliyoruz. Bir gün bütün bunları yapamama, aradığımız o telefonun hiç açılmama ihtimali de aklımızın bir köşesinde dursun. Gör ki neler gelir başa..

Umalım ki, dünya hepimiz için güzel bir yer olsun.

Kuşlar bizi affetsin; ağaçlar, toprak ve gökyüzü..

Bu doğum sancısı bitince; tazelenmiş, arınmış ve çark etmiş bir insanlık doğursun dünya.

Leyleği havada görelim. Leylağı dalında..

Ama şimdi herkes elindeki ayakkabıyı yavaşça yere bıraksın.

Eve dönüyoruz. Kalbimize ve hem şarkıya…

 

*İsmet Özel şiirinden alıntıdır.

OKUR YORUMLARI
H.Tandoğan
27.03.2020 12:17:18

Sevgili Esra; Dünyanın içinde bulunduğu bu şaşkınlığı be çaresizliği bizim açımızdan çok önemsediğimiz hasletler açısından dile getirmişsin kalemine ve yüreğine sağlık Allah bundan sonra tüm insanlığa güzel duygular içerisinde olmayı nasip etsin inşallah

Aybüke Kılıçarslan
26.03.2020 15:12:33

♥️👏🏻👏🏻👏🏻

seval
26.03.2020 11:06:05

"Güzel şeyler olacak. Çünkü kıştan sonra baharı, geceden sonra sabahı ve bütün kederlerden sonra kalp ferahlığını yaratan, bize bunu öğretti. Bunun ne anlama geldiğini biliyoruz.Geçecek bu. Çünkü her şey geçti." Evet ,bende böyle sizin gibi düşünüyorum.

Emine Ceylan
26.03.2020 09:15:22

Şu günlerin en nahif anlatıldığı umut dolu bir yazı, daha nasıl güzel ifade edilebilirdi ki? Teşekkürler Esra...

Bahadır
25.03.2020 22:02:35

Dünyanın ve türkiyenin bugünlerde yaşadğı trajedi ancak böyle anlatılabilirdi.Elinize sağlık..Mesajlarınız çok anlamlı..yazınız ilaç gibiydi..bundan sonrası için umalımki dünya hepimiz için güzel bir yer olsun..

ALPARSLAN AKÇINAR
25.03.2020 12:46:50

👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏

Şule Gül Arabacı
25.03.2020 12:33:19

Ne güzel anlatmışsınız halimizi. Yüreğinize, kaleminize sağlık

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ