Son günlerde Atatürk e yoğunlaşarak sürdürülen hakaretler ve bir babayla oğlunun ibret alınacak diyaloğu:
Maalesef babam (Allah rahmet etsin) ve çevresi Atatürk düşmanıydı. Ben büyük önder Atatürke ilişkin akıl almaz sığ ve adi hikayeler dinleyerek büyüdüm. On iki yaşımdan itibaren de Atatürke karşı yapılan bu haksızlıkla mücadele ettim. Burası çok ilginç değil mi? Böylesine yoğun Atatürk düşmanlığına rağmen nasıl oldu da karşı duruşuma izin verdiler. İşte bu konuyu yazma nedenim de budur. Ayrıntıya babamın nasıl biri olduğunu anlatarak gireyim.
Hani belgesellerde duyduğumuz nesli tükenme ifadesi var ya, işte babam tam da öyle nadir bulunacak dürüst bir insandı. Asla, ama asla yalan söylemezdi
Atatürk düşmanlığının en önemli nedeni, onun yaptığı devrimlerin içerisinde, dindeki Kuran dışılıkların düzelmesi için yaptığı uygulamalardır. Tabii bu devrimler yüzlerce yıllık geçmişi olan ve dinden nemalanan şeyhleri, hocaları harekete geçirmiş! Atatürkü milletin gözünden düşürmek, ona düşman etmek için akıl almaz iftiralar uydurup gizlice yaymışlar, milletin inanç hassasiyetini kullanarak, kışkırtmışlar. Bunun için Kuranı da alet etmekten çekinmemişler!..
Yirmili yaşlardaydım. O zamanlar babam ve arkadaşları sık sık bizde toplanırlardı. Yine böyle bir toplantıda konu Atatürke geldiğinde her zamanki gibi ona Deccal (Kıyamette ortaya çıkacak, yalancı ve kötü yaratılışlı kimse) diye hitap ettiler. Ben bunu duyunca zorunlu olarak itiraz ettim:
Bakın! diye söze başladım Savaşta bile insanca düşünen, esir aldığı askerlere Üzülmeyin savaşta olur böyle şeyler diyen, ölen düşman askerlerinin ailelerini Çocuklarınız bize emanet diye teselli eden, Yunan bayrağını bir milletin simgesidir diye çiğnemeyen asil, erdemli ve yüksek bir karakterle savaş kazanmış bir komutana Deccal diyemezsiniz. Bunu diyen ya bu geçeği bilmeyen cahildir ya da iyi karakterli değildir dedim.
Babamın arkadaşlarından birisi sözümü keserek Bir dakika! Savaşı o kazanmadı ki! Allah ordularını gönderdi onlar vasıtasıyla zafere ulaştık dedi! Arkasından da Esir alınan birçok Yunan subayı, bizi Mustafa Kemalin askerleri yenmedi, biz gökten inen yeşil bereli askerlere yenildik demişler diye devam etti! Bu anlatılana delil olarak da bana, Allahın savaşta inananları desteklemek için ordular gönderdiğine ilişkin ayetler okudu
Ben de gökten inen askerler olayının gerçek olup olmadığına hiç girmeden Kuranda yazıyorsa doğrudur hacı abi dedim Ancak, bu ayetlere ve senin anlattıklarına göre, Allahın Atatürkü desteklemek için ordularını gönderdiğini siz kendi ağzınızla itiraf ediyorsunuz deyince, birbirlerine baktılar! Zira hiç beklemedikleri bir cevaptı. Sonra o kişi ayağa kalkıp Hayır, asla öyle değil diyerek devam etti Ordumuz, imamlarla, hocalarla doluydu ve abdestinde namazında askerlerden oluşmuştu, Allah onlara yardım için ordularını gönderdi, Atatürk için değil dedi!..
Gülümseyerek dinledikten sonra Size bunları Allah söyletiyor hocam çünkü bilmeden Atatürkü övüyorsunuz dedim. Şaşkınlığı artmıştı. Hayatta o kafiri övmem diye cevap verdi. Beni sabırla dinleyin açıklayayım dedim. Bildiğiniz gibi Atatürk, bahsettiğiniz o imanlı orduyu dışarıdan getirmedi. Onlar Osmanlı askerleriydi. Öyle değil mi?.. Başlarıyla tasdik ettiler.
Osmanlı, aynı imanlı askerlerle girdiği savaşların çoğunu kaybetti. Osmanlı askerleri de abdest alıyor, namaz kılıyor ve tekbir getirerek savaşıyorlardı ama yenildiler. Sonunda Osmanlı yıkılma noktasına geldi. Yoksa o askerler imansız mıydı diye sordum. Olur mu hiç, elbette imanlıydılar diye cevap verdiler.
Madem öyle Allah o savaşlara neden ordularını göndermedi de savaşları kaybettiler?..
Hiçbiri cevap veremeyince devam ettim:
Çünkü, Allah yalnızca imanlı olanlara değil aynı zamanda haklı olana, hak edene ve daha da önemlisi, galip gelmesini istediklerine yardım eder. Onun için eğer Allah Osmanlının bekasını isteseydi, Osmanlı yıkılmazdı. Kısacası okuduğunuz ayetler ve anlattıklarınızdan çıkan sonuç şu: Abdestinde, namazında ve de tekbir getirerek savaşan bir ordu, Osmanlının bekası için mücadele edince Allah yardım etmedi yenildiler ve sonları geldi. Fakat aynı imanlı askerler bu kez Atatürk önderliğinde Türkiye Cumhuriyetini kurmak için savaşınca Allah yardım etti ve mucize ötesi bir sonuçla galip geldiler. Demek ki Allah Osmanlının değil, Türkiye Cumhuriyetinin bekasını istedi dedim.Kısa bir sessizlikten sonra babam söze girdi. Aslında söylediklerin doğru olabilir. Zaten Atatürk savaşırken iyi idi. Ama sonradan şımardı ve dine düşman olup kafir oldu dedi!..
Yapma baba diye başladım. Atatürk İslam dinini bilime emanet etmek için 1924te imam hatip okullarını kurdu, Diyanet İşlerini kurdu. Daha sonra millet okuduğunu anlayarak inancını sürdürebilsin diyerek Kuranın Türkçe mealini hazırlattı. Kuranı anlayarak okumak Allahın emridir. Düşünsenize, hiç din düşmanı, kafir olan biri öncelikle bunları yapar mı? Hem de çok güçlü olduğu bir zamanda Bu konuda bir türlü göremediğiniz şey şu; Atatürk, dine değil, Kuranın da lanetlediği dini menfaat için kullananlara, yobazlığa ve hurafelere savaş açtı dedim. Daha sonra işim gereği aralarından ayrılırken Son bir şey daha söyleyeyim dedim Sizin söylediğinize göre bir kimse okul, hastane cami gibi hayırlı eserler bırakırsa öldükten sonra da o kişinin amel defteri kapanmaz, o eserler durdukça onun defterine sevap yazılır öyle değil mi? diye sordum Evet dedi babam. Peygamberimizin hadisidir
O zaman bu hadise göre; Afyona kadar gelmiş düşmanı yenip, bu topraklarda bize özgür bir vatan olarak Türkiye Cumhuriyetini inşa eden başta Atatürk olmak üzere onun arkadaşlarının da amel defterleri açıktır. Bu durumda yapılan her okulda, hastanede, camide, her okunan ezanda, özgürce yapılan ibadetlerde, Atatürk ve arkadaşlarının defterlerine sevap yazılıyor. Ayrıca farkında değilsiniz ama siz de özgürce kıldığınız her namazda yaptığınız her ibadette nefret ettiğiniz, Deccal dediğiniz Atatürkün defterine sevap gönderiyorsunuz bilesiniz. Ben Atatürkü Allahın gönderdiğine ve desteklediğine inanıyorum. Çünkü büyük imkansızlıklar içinde savaşmışlar. Kazmayla, kürekle dünyanın en güçlü ve donanımlı ordularına karşı kazanmak mümkün değildir. Zaten böyle bir zaferin tarihte başka bir örneği yoktur. O zaman siz Allahın desteklediği birine düşmanlık ediyorsunuz demektir. Bunu bir düşünseniz iyi olur. dedim Ayrıca şunu da unutmayın, Allah nankörleri sevmez!..
Bu satırları deniz ve su ressamı olarak bilinen Mustafa Günenin guncelhaberajansi.com adlı haber sitesindeki yazısında alınmıştır.
Mutlu bayramlar dilerim
31.08.2017
Maalesef babam (Allah rahmet etsin) ve çevresi Atatürk düşmanıydı. Ben büyük önder Atatürke ilişkin akıl almaz sığ ve adi hikayeler dinleyerek büyüdüm. On iki yaşımdan itibaren de Atatürke karşı yapılan bu haksızlıkla mücadele ettim. Burası çok ilginç değil mi? Böylesine yoğun Atatürk düşmanlığına rağmen nasıl oldu da karşı duruşuma izin verdiler. İşte bu konuyu yazma nedenim de budur. Ayrıntıya babamın nasıl biri olduğunu anlatarak gireyim.
Hani belgesellerde duyduğumuz nesli tükenme ifadesi var ya, işte babam tam da öyle nadir bulunacak dürüst bir insandı. Asla, ama asla yalan söylemezdi
Atatürk düşmanlığının en önemli nedeni, onun yaptığı devrimlerin içerisinde, dindeki Kuran dışılıkların düzelmesi için yaptığı uygulamalardır. Tabii bu devrimler yüzlerce yıllık geçmişi olan ve dinden nemalanan şeyhleri, hocaları harekete geçirmiş! Atatürkü milletin gözünden düşürmek, ona düşman etmek için akıl almaz iftiralar uydurup gizlice yaymışlar, milletin inanç hassasiyetini kullanarak, kışkırtmışlar. Bunun için Kuranı da alet etmekten çekinmemişler!..
Yirmili yaşlardaydım. O zamanlar babam ve arkadaşları sık sık bizde toplanırlardı. Yine böyle bir toplantıda konu Atatürke geldiğinde her zamanki gibi ona Deccal (Kıyamette ortaya çıkacak, yalancı ve kötü yaratılışlı kimse) diye hitap ettiler. Ben bunu duyunca zorunlu olarak itiraz ettim:
Bakın! diye söze başladım Savaşta bile insanca düşünen, esir aldığı askerlere Üzülmeyin savaşta olur böyle şeyler diyen, ölen düşman askerlerinin ailelerini Çocuklarınız bize emanet diye teselli eden, Yunan bayrağını bir milletin simgesidir diye çiğnemeyen asil, erdemli ve yüksek bir karakterle savaş kazanmış bir komutana Deccal diyemezsiniz. Bunu diyen ya bu geçeği bilmeyen cahildir ya da iyi karakterli değildir dedim.
Babamın arkadaşlarından birisi sözümü keserek Bir dakika! Savaşı o kazanmadı ki! Allah ordularını gönderdi onlar vasıtasıyla zafere ulaştık dedi! Arkasından da Esir alınan birçok Yunan subayı, bizi Mustafa Kemalin askerleri yenmedi, biz gökten inen yeşil bereli askerlere yenildik demişler diye devam etti! Bu anlatılana delil olarak da bana, Allahın savaşta inananları desteklemek için ordular gönderdiğine ilişkin ayetler okudu
Ben de gökten inen askerler olayının gerçek olup olmadığına hiç girmeden Kuranda yazıyorsa doğrudur hacı abi dedim Ancak, bu ayetlere ve senin anlattıklarına göre, Allahın Atatürkü desteklemek için ordularını gönderdiğini siz kendi ağzınızla itiraf ediyorsunuz deyince, birbirlerine baktılar! Zira hiç beklemedikleri bir cevaptı. Sonra o kişi ayağa kalkıp Hayır, asla öyle değil diyerek devam etti Ordumuz, imamlarla, hocalarla doluydu ve abdestinde namazında askerlerden oluşmuştu, Allah onlara yardım için ordularını gönderdi, Atatürk için değil dedi!..
Gülümseyerek dinledikten sonra Size bunları Allah söyletiyor hocam çünkü bilmeden Atatürkü övüyorsunuz dedim. Şaşkınlığı artmıştı. Hayatta o kafiri övmem diye cevap verdi. Beni sabırla dinleyin açıklayayım dedim. Bildiğiniz gibi Atatürk, bahsettiğiniz o imanlı orduyu dışarıdan getirmedi. Onlar Osmanlı askerleriydi. Öyle değil mi?.. Başlarıyla tasdik ettiler.
Osmanlı, aynı imanlı askerlerle girdiği savaşların çoğunu kaybetti. Osmanlı askerleri de abdest alıyor, namaz kılıyor ve tekbir getirerek savaşıyorlardı ama yenildiler. Sonunda Osmanlı yıkılma noktasına geldi. Yoksa o askerler imansız mıydı diye sordum. Olur mu hiç, elbette imanlıydılar diye cevap verdiler.
Madem öyle Allah o savaşlara neden ordularını göndermedi de savaşları kaybettiler?..
Hiçbiri cevap veremeyince devam ettim:
Çünkü, Allah yalnızca imanlı olanlara değil aynı zamanda haklı olana, hak edene ve daha da önemlisi, galip gelmesini istediklerine yardım eder. Onun için eğer Allah Osmanlının bekasını isteseydi, Osmanlı yıkılmazdı. Kısacası okuduğunuz ayetler ve anlattıklarınızdan çıkan sonuç şu: Abdestinde, namazında ve de tekbir getirerek savaşan bir ordu, Osmanlının bekası için mücadele edince Allah yardım etmedi yenildiler ve sonları geldi. Fakat aynı imanlı askerler bu kez Atatürk önderliğinde Türkiye Cumhuriyetini kurmak için savaşınca Allah yardım etti ve mucize ötesi bir sonuçla galip geldiler. Demek ki Allah Osmanlının değil, Türkiye Cumhuriyetinin bekasını istedi dedim.Kısa bir sessizlikten sonra babam söze girdi. Aslında söylediklerin doğru olabilir. Zaten Atatürk savaşırken iyi idi. Ama sonradan şımardı ve dine düşman olup kafir oldu dedi!..
Yapma baba diye başladım. Atatürk İslam dinini bilime emanet etmek için 1924te imam hatip okullarını kurdu, Diyanet İşlerini kurdu. Daha sonra millet okuduğunu anlayarak inancını sürdürebilsin diyerek Kuranın Türkçe mealini hazırlattı. Kuranı anlayarak okumak Allahın emridir. Düşünsenize, hiç din düşmanı, kafir olan biri öncelikle bunları yapar mı? Hem de çok güçlü olduğu bir zamanda Bu konuda bir türlü göremediğiniz şey şu; Atatürk, dine değil, Kuranın da lanetlediği dini menfaat için kullananlara, yobazlığa ve hurafelere savaş açtı dedim. Daha sonra işim gereği aralarından ayrılırken Son bir şey daha söyleyeyim dedim Sizin söylediğinize göre bir kimse okul, hastane cami gibi hayırlı eserler bırakırsa öldükten sonra da o kişinin amel defteri kapanmaz, o eserler durdukça onun defterine sevap yazılır öyle değil mi? diye sordum Evet dedi babam. Peygamberimizin hadisidir
O zaman bu hadise göre; Afyona kadar gelmiş düşmanı yenip, bu topraklarda bize özgür bir vatan olarak Türkiye Cumhuriyetini inşa eden başta Atatürk olmak üzere onun arkadaşlarının da amel defterleri açıktır. Bu durumda yapılan her okulda, hastanede, camide, her okunan ezanda, özgürce yapılan ibadetlerde, Atatürk ve arkadaşlarının defterlerine sevap yazılıyor. Ayrıca farkında değilsiniz ama siz de özgürce kıldığınız her namazda yaptığınız her ibadette nefret ettiğiniz, Deccal dediğiniz Atatürkün defterine sevap gönderiyorsunuz bilesiniz. Ben Atatürkü Allahın gönderdiğine ve desteklediğine inanıyorum. Çünkü büyük imkansızlıklar içinde savaşmışlar. Kazmayla, kürekle dünyanın en güçlü ve donanımlı ordularına karşı kazanmak mümkün değildir. Zaten böyle bir zaferin tarihte başka bir örneği yoktur. O zaman siz Allahın desteklediği birine düşmanlık ediyorsunuz demektir. Bunu bir düşünseniz iyi olur. dedim Ayrıca şunu da unutmayın, Allah nankörleri sevmez!..
Bu satırları deniz ve su ressamı olarak bilinen Mustafa Günenin guncelhaberajansi.com adlı haber sitesindeki yazısında alınmıştır.
Mutlu bayramlar dilerim
31.08.2017
31.08.2017
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ