Her güne başlanıldığında olduğu gibi, yeni başlangıçlarda da umutlar tazelenir. Çünkü umut insanın ilacıdır, gıdasıdır. İnsanın farklılığı gibi hayalleri de beklentileri de farklıdır. Kimisi hastanede yatan yakınının acısının dinmesi, tekrar hayata merhaba demesi için acı içinde Allah’ a dua eder ve doktorunun gözlerine umuda bakar gibi bakar, bir çift sözle yüreğine su serpilsin ister.
Kimisi ekonomik rahatlığa kavuşmak için şanslı, çok satan bilet bayilerinin önünde uzayan kuyruklarda, lüks otomobillere bineceği, yatlarda katlarda hanlarda hamamlarda yaşayacağı lüks hayatı düşler.
Kimisi karda kışta canından aziz bildiği vatan toprağını beklerken, birileri de kınalı kuzusunun yolunu bekler, bağrı açık evladının sağ salim askerden dönmesini bekler. Bu umut hiçbir umuda benzemez. Kavuşmak için her gün ölüp ölüp dirildiği Ana yüreğidir. Bu umut aynı zamanda hayata sarılmanın umududur, çoğalmanın torun sahibi olmanın iyiliğe diriliğe rahatlığa kavuşmanın da umududur.
Hayal kurmak, umut etmek güzel de her sabah bir önceki sabahtan daha berbat bir karanlığa gözlerinizi açarken, güven içinde yaşayamıyorsak, herkese kaygı ve kuşkuyla bakıyorsak, aydınlık yarınlara ulaşmamız hep suyun öte yüzünde kalıyor. Zorluklar acılar karşısında hep susuyoruz. Yurttaş olmanın, birey olmanın sorumluluklarını her şeyde yitirdik, bana değmeyen yılan bin yaşasın anlayışı toplumsal duyarlılığımızı yok olma noktasına getirdi. Bu da yarınlarımızı şekillendiren geleceğimize olan güveni azalttı.
Sorgulayarak yaşamalıyız, geçmişimizi geleceğimizi… Kaybettiğimiz yılla birlikte kazandıklarımız nedir diye… Artılarım eksilerim nedir diye... Ailem için ülkem için kendim için, sevdiklerim için, torunlarım için neler yaptım diye… Seller gibi vahşice denizlere akarken, yıkarak silip süpürerek mi? Yoksa ırmaklar gibi sakince akarken, kuşlara karıncalara sular vererek mi yaşadım diye.
Diye’ leri birleştirdiğimizde yaşamımızın anlamı ne? Yemek içmek mallar mülkler edinmek, hesabını veremediğimiz servet edinmek, gülmek, eğlenmek, en önemlisiyse mutlu olmak içinse, içinde fedakârlık yoksa, paylaşmak yoksa, bir varmış bir yokmuş dünyada mutlu olmak mutlu etmek, günü ayı yılı bir ömrü hak ettiğimiz şekilde yaşamak mümkün mü… Verdiğimiz kadar alıyoruz ne eksik ne fazla. Kazınca bereketlenen, kazmayınca kıt veren toprak gibi insan gönlü.
Herkesin hayallerinin yeşerdiği yeni başlangıçlar olması dileğiyle.