Bayramlar soğuyan ilişkilerin ısındığı, kırgınlıkların dargınlıkların unutulduğu mutlu günlerdir. Ama her nedense bayram yazılarını istemeyerek, elim titreyerek yazarım; olumsuzluğun aktığı yöne istemeyerek de olsa akışımız aklıma gelir. Kaygılanırım. Kaybettiğim babam, yitirdiğim anam, yakınlarım, dostlarım gelir hüzünlenirim. Daha sonra eski bayramların içtenliği, özlemi yürekten gelen paylaşımlar ve özveriler gelir yine hüzenlenirim.
Hüzün ve kaygılar eskinin sıcaklığındaki sevgiye mi yoksa kaybedilen zamanın bir daha geri gelmeyişine özlem midir? Bunun tarifini yapamamanın hüznü müdür? Her nedense işte böyle bir ruh yapısı içerisinde duygularımı aktarıyorum.
İnsan olmanın, yurttaş olmanın sorumluluklarını çok şeyde yerine getiremediğimiz gibi bu bayramda da asli olan görevlerimizi yerine getiremeyeceğiz. Niye mi? yine bekleyeceğiz. Bireysel egolarımızı tatmin etmek için, onlar arasın, onlar gelsin bahanesi arkasına sığı¬narak büyüklerimizin ellerini öpmeyi bu bayramda da erteleyip bilinmeyen bir bahara atacağız.
"Üzüm üzüme bakarak kararır" özdeyişinde olduğu gibi insanlık ak ve kara davranışlarını birbirlerine bakarak elde ediyor. Daha önceleri küçük şehirlerin, kasabaların, köylerinde yaşayan insanların birbirlerine sevgileri daha büyük. Büyük şehirlerde yaşayanların sevgileri daha küçük olurdu. Şimdi köylerde de, kentlerde de yaşam tarzları birbirlerine benzedi artık. İnsanlık önce çocuğunu sonra babasını, anası seviyor. Daha sonra sevginin sınırları orada tükeniyor.
Mevlana çanak yapan ustaların önünden geçerken; ey ustalar "Biraz da çanağın içini süsleseniz ya" demiş. Mevlana'nın kastettiği içler süslü olsa, gıdasını sevgiden alan gönüller dolu olsa, başkasının gönlüne salgı yapar sevgiler özlemler çoğalır, bayramlarımız özlemini çektiğimiz güzellikte olurdu.
Hüzün ve kaygılar eskinin sıcaklığındaki sevgiye mi yoksa kaybedilen zamanın bir daha geri gelmeyişine özlem midir? Bunun tarifini yapamamanın hüznü müdür? Her nedense işte böyle bir ruh yapısı içerisinde duygularımı aktarıyorum.
İnsan olmanın, yurttaş olmanın sorumluluklarını çok şeyde yerine getiremediğimiz gibi bu bayramda da asli olan görevlerimizi yerine getiremeyeceğiz. Niye mi? yine bekleyeceğiz. Bireysel egolarımızı tatmin etmek için, onlar arasın, onlar gelsin bahanesi arkasına sığı¬narak büyüklerimizin ellerini öpmeyi bu bayramda da erteleyip bilinmeyen bir bahara atacağız.
"Üzüm üzüme bakarak kararır" özdeyişinde olduğu gibi insanlık ak ve kara davranışlarını birbirlerine bakarak elde ediyor. Daha önceleri küçük şehirlerin, kasabaların, köylerinde yaşayan insanların birbirlerine sevgileri daha büyük. Büyük şehirlerde yaşayanların sevgileri daha küçük olurdu. Şimdi köylerde de, kentlerde de yaşam tarzları birbirlerine benzedi artık. İnsanlık önce çocuğunu sonra babasını, anası seviyor. Daha sonra sevginin sınırları orada tükeniyor.
Mevlana çanak yapan ustaların önünden geçerken; ey ustalar "Biraz da çanağın içini süsleseniz ya" demiş. Mevlana'nın kastettiği içler süslü olsa, gıdasını sevgiden alan gönüller dolu olsa, başkasının gönlüne salgı yapar sevgiler özlemler çoğalır, bayramlarımız özlemini çektiğimiz güzellikte olurdu.
15.11.2010
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ