Bir iki ay önce falan…
Ankara’da bir düğün salonunda “Arabaşı gecesi” var. Başka gecelerimiz olmuyor zaten. Bir tek bunu biliyoruz. Dilimize doladık. Ankaralılar da bıktı.
Oysa ne zengin yemek kültürüne sahibiz.
Efendim! Mesele o değil.
Öncelikle bu davete katılanları üç gurupta inceleyecek olursak…
Birincisi:
Tüm samimiyetiyle gelip herhangi bir masada oturarak çorbasını içen, konuşmaları dinleyen, programın sonunda organizeyi yapan kişilere teşekkür edip çıkanlar… Tabiî ki azınlık.
İkincisi:
Siyasetle, yatırımla, adaylıkla ve yakınını işe sokma gibi bir gayretin içinde olmayanlar… Yeterli sayıda varlar. Bunlar harbiden hamur yutmaya gelenlerdir. Kaşık elinde, başını çevirerek, gözlerini pelenlederek ikide bir mutfak tarafına bakanlardır. Üzerinde durmadan geçiyoruz. Çünkü hamur yutma konusundaki samimiyetlerine sonsuz güvenimiz vardır evvel Allah. Karakteristik özelliğe sahip olup her bölgede bulunma şansları vardır.
Üçüncüsü:
Çoğunluk ve üzerinde durulması gereken önemli konu. Sayıları hayli fazla. Sulak ve otlak yerlerde yetişirler. Soğuk ve sıcak iklime dayanamaz ılıman bölgeler tercihleridir.
Kim bunlar?
“Gecede bana konuşma hakkı verirseniz gelirim” diye telefon açıp pazarlık yapan “şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda” edasında olup, halbuki “sıksan g….den çıkacak ruhi” olanlar…
İsmi anons edilmeyince küsüp giden ulviler…
Cemil Bey’in kesin katılıp katılmayacağını telefonla sorarak teyid eden “bi görünelim ne olur ne olmaz” diye düşünen sağlam burunlular.
Geceye gelip arabasında ya da lobide bekleyerek Cemil Bey’in indiğini görüp birlikte içeri dalan madrabazlar.
Efendim dağıttım konuyu. Geceye dönüyorum.
Sayın Bakanımız Cemil Çiçek Bey çıktı sahneye. Çok güzel bir konuşma yaptı. Özellikle Ankara’da yapılacak olan “Yozgat Tanıtım Günleri” etkinliğinden bahsetti. “El birlik olup bu işin layıkıyla yapılması”nı söyledi. Biraz da kızar gibi oldu. “Ben sizi iyi bilirim” demek istedi. Anlayan anladı.
Bizim o hamaset ehli anlamadan çok güzel bir alkış salladı. Üçüncü guruptan olanlar yani.
Cemil Bey çorbasını içtikten sonra kalktı.
Ben deprem var zannettim. Öyle bir hışımla sandalyeleri iterek fırladılar ki.
¨ ¨
Gerisi…
Gerisi sayın Bakanıma arz olunur.
Siz gittikten sonra birinciyi yutup ikinci tepsiyi bekleyenler ve durumdan mahcup birkaç kızarık yüz kaldı salonda.
Yozgat ta yok oldu Yozgatlı da...
¨ ¨
Peki Bihter’i anladık.
Asiye’yi kurtaramıyoruz. (Asiye’den biz kurtulsak iyi olur)
Ya Fatmagül’ün suçu ne?
Ankara’da bir düğün salonunda “Arabaşı gecesi” var. Başka gecelerimiz olmuyor zaten. Bir tek bunu biliyoruz. Dilimize doladık. Ankaralılar da bıktı.
Oysa ne zengin yemek kültürüne sahibiz.
Efendim! Mesele o değil.
Öncelikle bu davete katılanları üç gurupta inceleyecek olursak…
Birincisi:
Tüm samimiyetiyle gelip herhangi bir masada oturarak çorbasını içen, konuşmaları dinleyen, programın sonunda organizeyi yapan kişilere teşekkür edip çıkanlar… Tabiî ki azınlık.
İkincisi:
Siyasetle, yatırımla, adaylıkla ve yakınını işe sokma gibi bir gayretin içinde olmayanlar… Yeterli sayıda varlar. Bunlar harbiden hamur yutmaya gelenlerdir. Kaşık elinde, başını çevirerek, gözlerini pelenlederek ikide bir mutfak tarafına bakanlardır. Üzerinde durmadan geçiyoruz. Çünkü hamur yutma konusundaki samimiyetlerine sonsuz güvenimiz vardır evvel Allah. Karakteristik özelliğe sahip olup her bölgede bulunma şansları vardır.
Üçüncüsü:
Çoğunluk ve üzerinde durulması gereken önemli konu. Sayıları hayli fazla. Sulak ve otlak yerlerde yetişirler. Soğuk ve sıcak iklime dayanamaz ılıman bölgeler tercihleridir.
Kim bunlar?
“Gecede bana konuşma hakkı verirseniz gelirim” diye telefon açıp pazarlık yapan “şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda” edasında olup, halbuki “sıksan g….den çıkacak ruhi” olanlar…
İsmi anons edilmeyince küsüp giden ulviler…
Cemil Bey’in kesin katılıp katılmayacağını telefonla sorarak teyid eden “bi görünelim ne olur ne olmaz” diye düşünen sağlam burunlular.
Geceye gelip arabasında ya da lobide bekleyerek Cemil Bey’in indiğini görüp birlikte içeri dalan madrabazlar.
Efendim dağıttım konuyu. Geceye dönüyorum.
Sayın Bakanımız Cemil Çiçek Bey çıktı sahneye. Çok güzel bir konuşma yaptı. Özellikle Ankara’da yapılacak olan “Yozgat Tanıtım Günleri” etkinliğinden bahsetti. “El birlik olup bu işin layıkıyla yapılması”nı söyledi. Biraz da kızar gibi oldu. “Ben sizi iyi bilirim” demek istedi. Anlayan anladı.
Bizim o hamaset ehli anlamadan çok güzel bir alkış salladı. Üçüncü guruptan olanlar yani.
Cemil Bey çorbasını içtikten sonra kalktı.
Ben deprem var zannettim. Öyle bir hışımla sandalyeleri iterek fırladılar ki.
¨ ¨
Gerisi…
Gerisi sayın Bakanıma arz olunur.
Siz gittikten sonra birinciyi yutup ikinci tepsiyi bekleyenler ve durumdan mahcup birkaç kızarık yüz kaldı salonda.
Yozgat ta yok oldu Yozgatlı da...
¨ ¨
Peki Bihter’i anladık.
Asiye’yi kurtaramıyoruz. (Asiye’den biz kurtulsak iyi olur)
Ya Fatmagül’ün suçu ne?
16.05.2011
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
Kemal
28.05.2011 02:39:00Peki her firsatta yozgatliyi elestiren kucuk dusuren cemil beye neden lafin yok.
Ben sizi iyi bilirim der gibiymis. İyi biliyorsa onu basbakan yardimcisi yapanlarida biliyordur. Bi kere daha soylemisti arabasi icmeyle Yozgatli olunmaz diye Yozgatliyi kucuk dusurerekmi Yozgatli olunuyor.