Görece ucuzluğunun yanı sıra Yunan adalarının sadeliği ve temizliği Türk orta sınıfının hoşuna gitti. Balıksız Ege’nin birden bol balıklı bir denize dönüşmesi onları etkiledi.“Kocaman balıkla büyük şişe rakıya şu kadar az Euro verdik!” efsaneleri sosyal medyayı doldurdu!
Yani, 2024 yılındaki deneme sonucu, siyasi ve ekonomik engellerle önüne baraj konmazsa, işe yarayacak bir yamaç çıktı ortaya, bir akıntı oluştu ve bölgenin insani coğrafyasının bir parçası haline geldi. Bundan sonraki yazlarda da devam edecektir. Doğal olan da budur.
NÜFUS BASINCI
Nüfus da tarihin belirleyici faktörleri arasındadır, biliyorsunuz. Son 50 yıl içinde Ege’nin iki yakası arasında bir nüfus dengesizliği oluştu. Gittikçe çoğalan 90 milyon bir tarafta, gittikçe azalan 9 milyon öbür tarafta!
Akdenizliliği seven Türkler Orta ve Doğu Anadolu’yu boşaltıp Batı’ya geldi, Ege sahillerine yığıldı. Gidecek yeni yerlere ihtiyaç var . Örneğin Bodrumun beyaz sitelerle dolu yarları denize atlamak için sıraya girmiş yüzücülerle dolu tramplenlere benziyor. Buna karşılık ciddi bir doğurganlık sorunu olan Yunanistan’ın yarısı Atina’da öbeklenmiş durumda. Çalışmak için Ege’ye gönderecek insan sıkıntısı çekiliyor. Ortaya çıkan basınç nasıl düşürülecek?
GEÇİŞ KOLAYLIĞI
Bu sorunun aşılmasının fiziksel açıdan en kolay yolu yarlarda birikmiş Türklerin Yunan adalarına geçmesine, oralarda iş kurmasına ve çalışmasına izin vermek olabilir. Psikolojik engellere rağmen, mantıklı olanı da budur. Bir yandan keskin milliyetçilik yapan iki tarafın, öte yandan da bunun altyapısı üzerinde düşünmeye başlamış olmaları beni şaşırtmaz. Yunanistan’ın turizm gelirine, Türklerin ise yeni iş alanlarına ihtiyacı var. Sorun yapısaldır.
Homeros ve Herodot okumamış olanlar için tüm bu söylediklerim uçuk hayaller olarak görünebilir. Oysa, bu denizin tarihi hep bu gibi değişimlerin öyküsüdür. Kavimler göçle, savaşla, seçimle sürekli yer değiştirmiştir. Ortaya zamanla yeni bileşimler çıkmıştır.
Ege ve Akdeniz için için birkaç yüzyıl o kadar da uzun bir zaman değildir.
YAPISAL SORUN
Bülent Ecevit ve İsmail Cem gibi Türkiye’nin tarihsel misyonu konusunda bilinçli politikacıların ve Turgut Özal’ın Avrupa Birliği projesine önem vermelerinin bir nedeni de buydu: Türkiye AB’ye girince Ege ve Kıbrıs kördüğümleri neredeyse kendiliğinden çözülecek, ilişkiler doğallaşacaktı.
Ama olmadı. Şimdi başka yollar aranıyor. O açıdan 2024 yazı ilginç bir deneyim oldu! Çözülmemiş sorunlar sorun olmaya devam ediyor. Çözene kadar!