Gazeteci Sedef Kabaş’ı ilk kez tutukladıkları zaman kızım Ayşe telaş içinde “Baba duydun mu, Sedef Kabaş’ı tutuklamışlar!” dediğinde şu yanıtı vermiştim:
“İşte şimdi yandılar. Sedef onlara günlerini gösterir!”
O gün bugündür gösteriyor. Gelecek kuşaklara da gösterecek! Yeni çıkan anı kitabı “Yandığın Ateş Yoluna Işık Olur” bunu garantiliyor.
Yaşadığımız şu dönemin gazeteciler için nasıl yıllar olduğunu merak edenler ülkenin üstüne örtülen karanlığı bu kitabı okuyarak anlayacaklar. Siyaset, adalet, medya, ticaret arasındaki ilişkilerin ne kadar karardığını onun verdiği örneklerden anlayacaklar.
“Olmaz bu kadar!” diyecekler.
Olmaması gerekirdi, ama oldu!
Kötülüklerin tarihe geçmesi, unutulmayacak olması her şeye rağmen bir tesellidir!
ÇÖKÜNTÜ YILI
Bütün göstergeler 2024’ün çok zor bir yıl olacağını açıkça gösteriyor. Ekonomi, dış politika, toplumsal gelişmeler iyi şeyler vadetmiyor. Kurumların çoğu üzerlerine konan yükün altından kalkamıyor, çöküntü sinyalleri veriyorlar.
Dünyada 2023’ün en çok merak edilen kelimeler listesinde “patlama” (explosion) değil, içeri doğru çökmek anlamındaki “implosion” kelimesinin bulunması dikkatleri çekmişti. Evet, dünya bu anlamda bir Çöküntü Çağı’nda. Kurumlar sırtlarındaki yükü taşıyamıyor, çözüm üretemiyorlar. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, İslam Ülkeleri Örgütü, ötekiler… Bırakın yükü taşımayı, kendileri yük oluyorlar!
Aynı şey Türkiye’deki kurumlar için de geçerli: Yürütme, yasama, yargı, ekonomi, eğitim… Her yandan göçük feryatları geliyor! Daha büyük göçük olasılıkları artıyor.
Ama, medyanın kendisi göçtüğünden ve göçertildiğinden bunları pek duyamıyoruz.
Sedef Kabaş gibi özgür ruhlu, doğruluk saplantılı, cesur gazetecilerle uğraşıldığı için duyamıyoruz.
Kendi kuyumuzu kazıyoruz!
SEDEF KABAŞI NİÇİN ADAY YAPMADILAR?
Sedef Kabaş’ın kitabında arayıp da kitabın baskı tarihi nedeniyle cevabını bulamadığım en önemli bilgi şu:
Aday adayı olduğu halde niçin CHP Genel Merkezi ve Kemal Kılıçdaroğlu onu listeye almadı?
Öğrenimini ve mesleki gelişimini adım adım izlediğim, doktora komitesinde bulunduğum Sedef Kabaş aday adayları arasında en parlak isimlerin başında geliyordu. En iyi diplomalar ondaydı, en köklü deneyim ondaydı, iyi bir hatipti, profesyonel gazetecilik yapacak kadar iyi İngilizce biliyordu, fevkalade çalışkandı, Atatürkçü, laik ve sosyal demokrattı! Üstelik kadındı!
Ama onu elediler.
Artık sebebini biliyorum. Başvasat Kılıçdaroğlu ile etrafını çevrelemiş olan tamvasat ekip onun gibi pırıltılı insanları karar merkezlerinden uzak tutmakta kararlıydı.
Çizdiler, gitti.
VASATLAR PARLAYANLARDAN NEFRET EDERLER!
Ya da öyle sandılar. Bence Sedef Kabaş elenişinin kitabını da yazmalı ki gelecek kuşaklar AKP’ye karşı bu en garantili seçimin kimler tarafından ve nasıl kaybedildiğini bilsinler!
Aslında bu Sedef Kabaş’ın başına ilk kez gelmiyordu. Uğur Dündar’la birlikte Kanal D Haber’i yönettiğimiz yıllarda Amerikan CNN’in den ayrılıp Kanal D’ye başvuran Sedef’i tecrübe kazanması için Tuncay Özkan’ın yönetimindeki Haber Merkezi’ne vermiştik. Onu Arena’ya muhabir yapmak istiyorduk.
Oraya giderken Sedef’e yeni işinde fazla iddialı konuşmamasını tavsiye etmiştim. Oranın vasatına ters gelirdi.
Aynen öyle oldu. Daha sonra Kılıçdaroğlu’nun vazgeçilmezleri arasına giren biri, onu ilk fırsatta tasfiye etti!
Vasatların kötülerle sorunu yoktur. Parlayanlardan nefret ederler.
Ama onları söndürmek kolay değildir!
Yandıkları ateş çıktıkları yolu aydınlatmaya devam eder!