Geçenlerde Adana'da üniversite öğrencilerine kaldıkları yurdun yemekhanesinde at ve eşek eti yedirildiği ortaya çıktı.
Aslında ülkemiz için normal bir olay. Hangimiz ne yediğimizi biliyor muyuz? Bir buçuk liraya yarım döner ekmek yiyoruz. Atalarımız ''ucuz etin yahnisi olmaz'' derler ama biz ucuz et yemeyi seviyoruz. Et ucuz olunca da ne eti olduğunu sorgulamak aklımıza gelmiyor.
Ama Adana'da işler böyle gitmedi. Çocuklar genç ya, eylem yaptılar. “Bize nasıl at, eşek eti yedirirsiniz” diye. Sanki ceplerindeki parayla et yeme hakları varmış gibi. Neyse çocuklar at ve eşek resimleriyle yürüyüş yaptılar; hem kendilerine yapılanları protesto ettiler, hem de at ve eşeğe yapılanları. Hani burayı demokratik bir ülke sanıyorlar ya. Çünkü televizyona çıkan herkes demokratlıktan ve demokrasiden, hayvan haklarından bahsediyorlar ya. Konu da hem insan haklarını, hem de hayvan haklarını ilgilendirdiği için gençler öfkelendiler biraz. Bence haklılar ama işler onların dediği gibi gitmedi. Onların at ve eşek eti yemelerine sebep olan utanmaz yurt müdürü bu yaptıkları eylemden dolayı yurttan ihraç istemiyle eylemci öğrenciler hakkında soruşturma başlatmış.
Bu yazıyı eylemci gençlerden hiçbiri okur mu bilmem. Ama Yozgat'taki öğrenciler okusa bile onlara faydası olur diye yaşadığım bir olayla bu Adana'da ki olayı karşılaştırıp demokrasi tahlili yapacağım.
Sene 1980, 12 Eylül ihtilali olmuş. Mamak Askeri Cezaevi D blokta yatıyoruz. Tabii bizi camiden götürmediler. Suçumuz ağır. Silahlı propaganda yoluyla anayasayı değiştirmek. Kenan Evren'in '' asmayalım da besleyelim mi ?'' dediği günler. Neyse bunlar önemli değil konumuz başka.
Birgün öğle yemeği dağıtıyorum. Yemekler kuru fasulye ve bulgur pilavı. Yani sevdiğimiz yemekler. Kuru fasulyeyi bir arkadaşım dağıttı ardından bulgur pilavını da ben dağıtmaya başladım.
Bulgur pilavını dağıtırken kepçeye bir et parçası bindi. Bulgurun içinde et olması mümkün değil. Kaldırdım baktım kafasıyla, kulağıyla, kuyruğuyla parçalanmadan pişmiş bir fareydi.
Pilav dağıtmayı durdurduk olayı da idareye bildirdik. İdaredeki subay iyi bir insandı, ya da biz öyle biliyorduk. O da durumu cezaevi yönetimine bildirmiş.
Çok hızlı bir şekilde cezaevinden beyaz giysili iki kişi geldi. Bulgur kazanını değil, sadece fareyi özel bir kaba koyup tahlile götürdüler.
Tahlil sonucu yarım saati bulmadı. Tahlil sonucuna göre ''yenilebilecek bir et, muhtemelen koyun eti olduğu tespit edilmiştir'' denildi. Kararı da cezaevi yönetimi tarafından gönderilen subay açıkladı. ''Yemek düzeni alınsın bulgur pilavı dağıtılsın.''
Tabi biz de Adanalı öğrenciler gibi, bu emre karşı geldik yemeyeceğimizi bildirdik. Sağolsunlar bizi anlayışla karşıladılar. Bulguru yemeyenlere akşama kadar işkence yaptılar. Biz bulgur yememe hakkımızı dayak yiyerek kullandık. Cezaevi yönetimince gönderilen subay da bu durumun ciddiyetle yerine getirilmesini bekledi.
İşte demokratlık tahlili de burda başlıyor. 12 Eylül'ün o faşist ruhlu subaylarının yaptığı ile Adana'da öğrencileri eylem yaptı diye yurttan atmak isteyen zihniyet arasında bir fark yok, hem de aradan geçen 30 yıla rağmen.
Demokratlık bir maske değil yaşam şeklidir. Demokratlık maskesi ile dolaşanlardan tanrı bu ülkeyi korusun.
Sağlıcakla kalın.
özgüç
09.03.2010 15:51:00Yozgatın yiğit insanı,selam sana..
barış serçe
28.02.2010 14:49:00anlaşılan şu ki siz de bir 12 eylül mağdurusunuz.bu tür anılarını yazmanız gelecek nesilleri aydınlatır.selam.
oya şen
13.02.2010 11:36:00yozgat gazetesinde sosyalist bir yazar görmek ne güzel 12 eylülü neden daha çok anlatmıyorsunuz gazetenizi sadece yozgat okuyor diye düşünmeyin çoğunluğu yozgatlı olsa bile ülkenin vedünyanın çoğu yerinde okunuyorsunuz ben 12eylül öncesi yozgat tan ayrılmak zorunda kalan bir ailenin çocuyum buna rağmen yozgata karşı gönül bağım devam etmekte orası benim yoksul ve zavallı memleketim
i çalışkan
12.02.2010 12:31:00faşizmin askeri sivili olmaz simdide sivil faşizm me özenenler türedi ama inanın cumhuriyet kazanacak yeterki sizler gibi aydılar teslim olmasınlar yozgat gazetesi ile onur duyuyorum iyiki varsınız
Osman Karaca
10.02.2010 20:41:00Selam Kadim abi; Yazını okurken otuz yıl gerilere gittim ve bugün Adana'da yaşanılanlarla karşılaştırılınca aslında pekde bir şeyin değişmediğini sadece ve sadece eylem farklılığı olduğunu ogün Sözde ülkeye huzur getireceğini iddia ederek gencecik insanları darağacında sallandırıp, mahpus damlarında çürütenlerle bugün ergenekon, Balyoz,......! çetesi diye adlandırılıp konuşanı tıkarız,yada "BİZDE DEMOKRASİ VAR BENİM DEDİĞİM OLUR" mantığıyla bugünde birşeyin değişmediğini görüyoruz.
Not;Et tüketimi düşük olan ülkelerde hafıza zayıflığı olarak ortaya çıkar ve unutkanlık hat safhaya ulaşır.
yani Aptalların akıllı insanları yönetemeyeceği ülkelerde et ürünleri lüks hale getirilir.
Mühendis
08.02.2010 10:01:00Türkiye'de 30 sene değil 300 senede geçse demotrasi olmaz.
Başkentin göbeği Ulus halk pazarında daha düne kadar malum kıymanın kilosunu 3 liraya satmadılar mı?
Başımızdakiler TV'den gözümüze baka baka yalan söylerse, cezaevindeki darbeci subay söylemez mi?
aliye sarı
04.02.2010 15:00:00Yorumunuz kadim bey cizrede insanlara pislik yedirdi o dediğin insanlar bugünkü bütün sorunların temelinde o faşizan anlayışların büyük payı var
barış
04.02.2010 00:23:00Şu fare örneği çok ilginç..TV'de bi dizi var.12 eylül zulmünun gösterildiği film:Bu kalp seni unutur mu..keşke sizin bu anlattığınızda senaryoda yer alsaydı faşist mantığını milyonlarca insan öğrenmiş olurdu.herneyse tanrı bu ülkei dremokratik maske ile dolaşan antidemokrat kafalardan kurtarsın.selam.