Merhaba Caan merhaba. İlk merhaba dediğim bu güne tam yirmi yıl geçmiş. Yirmi kocaman insan yılı ömür dediğin zaten ne kadar ki.
Bugün gibi hatırlıyorum. Kitap okuyordum. Başımı kaldırdım, iki yeşil gülümseyen gözle karşılaştı gözlerim. Ne okuduğum kitap ne de okuyacağım kitaplar, anlatamazdı bana bu iki yeşil gözün anlattıklarını.
Sevmek böyleymiş meğer, böyle başlıyormuş hiç konuşmadan, tek bir söz söylemeden, nedeni niçini sorgulamadan sevdalanmak bir bakışa iki güzel göze. Başkalarının sevdasını bilmek, sevda türkülerini dinlemek ayrı bir iş, sevdalanmak ayrı işmiş meğer.
Sevdanın zaten bilinen bir sebebi yok ki hiçbir pozitif bilim sevdanın niçinlerini, nedenlerini hatta sonuçlarını açıklayamıyor ki. Çağ, bilim ne kadar ilerlerse ilerlesin Aşk her zaman bir bilinmeyendir.
Böyle bir tesadüfle başladı sevgimiz. Çoğaldı arttı sığmaz oldu yüreğimize ve bir Ağustos günü ‘Evet’ dedik birbirimize. O günden bu güne yirmi yıl geçmiş, yirmi kocaman yıl. Bazen mutlu, bazen mutsuz, bazen sevinç, bazen hüzünle geçen yirmi yıl. Dile kolay yirmi yıl Canan yirmi yıl.
Yani söylemek gerekiyorsa mutlulukta, mutsuzlukta hayatın kendisinde var. Ne mutlu olmak, ne de mutsuz olmak çoğu zaman elimizde değil. Seni, dışında sebepler var. O sebepleri sorgulamak da haddimiz değil. Bazen bilmediğin sebeplere ve sonuçlarına boyun eğmek zorundasın. Öyledir yaşamak.
Evet, yaşamak çoğu zaman şartsız teslim olmaktır hayata, bazen de isyan etmektir. Ortası yok bu işin. Kah isyan ettik, kah teslim olduk yaşadık yirmi yılı birlikte, verilmiş kararımız var devam edeceğiz birlikte. Gün ola, umuda gün ola, umutsuzluğa ama yolumuz devam edecek sonsuzluğa.
Yaşadıklarımız bir yana kazandıklarımız bir yana, bu yirmi yıl bize öyle şeyler kazandırdı ki ne kadar şükretsek azdır. İki çocuk... İki cihan parçası yüreğimizin goncası, geleceğimiz, umudumuz, bizim gülen yüzümüz. Bizden sonra var olma davamız onlar, bizim. Hiçbir insani değerle anlatamayız onların varlığını.
Tabii caan kolay mı yirmi yılı birlikte yaşamak. Sevgiler gördük, dostluklar gördük, kahpelikleri, puştlukları, ihanetleri gördük. Çok oldu Brütüslerimiz caan çok oldu. Hayatta ne yazık ki Brütüsler çok ve biz tüm bunlara rağmen dimdik sevgimizle ayakta kalmayı başardık. Biz onun için bahtiyarız ve bahtiyar kalacağız.
Bu yirmi yılda hayatın her şeyini birlikte yaşadık. Gün oldu en zirvede, gün oldu, en kötü yerdeydik. Gün oldu varsıl (zengin) olduk, gün oldu yoksul olduk. Ne varsıllık şımarttı bizi ne yoksulluk üzdü bizi. Biz yaşamı olduğu gibi kabul ettik ama tek bir şeye direndik onurumuzu korumak için insan üstü çaba sarf ettik.
Nazım Hikmet bir şiirinde diyor ya :
“İki değirmen taşı arasında bir buğday tanesi olsam bile yaşamak güzel şey be kardeşim” iki değirmen taşı arasında buğday tanesi olduk ama değirmen taşı olmayı hiç düşünmedik. Biz hep buğday taneleri ile birlikteydik bundan sonra da birlikte olacağız. Onun için yaşamdan en zor koşullarda bile keyif alacağız.
Ama işin gerçeği caan yaşamak çok zor ve çok ciddi bir iştir. Yaşamı hafife almaya gelmez yoksa yaşam seni hafife alır. Yok olur gidersin. Herkes sonuçta yok olup gidiyor ama yaşadım diyebilmek için yaşama birazcık anlam yüklemek gerekiyor. Onun için biz herkesten farklı olmanın çabası içinde olduk. Derviş misali ben değil biz diyebilmek önemli olan.
Geçmiş yirmi yılda yanımda olman, bana destek vermen, benimle yaşamı paylaşman direncime kavgama ortak olman, benim için bahtiyarlık sebebidir. Sen yanımda olduğun için bahtiyarım.
Bu yirmi yılda mutlaka veremediklerim olmuştur. Bunun eksikliğini her zaman yüreğimde hissederim. Ama bilirim ki hiç kimse yaşamı dört dörtlük yaşayamaz. Bilirim ki önemli olan yaşamı adam gibi yaşamak ve paylaşmak.
Caan geçirdiğimiz yirmi yılın her saniyesi için sana teşekkür ediyorum. Bundan dolayı Tanrıya şükrediyorum. İnanıyorum ki gelecek güzel günler var önümüzde güzel güneşli, sevgi dolu günler.
İnanki sevgilim yaşamak her şeye değer.
Tarih : 24.08.2007
Bugün gibi hatırlıyorum. Kitap okuyordum. Başımı kaldırdım, iki yeşil gülümseyen gözle karşılaştı gözlerim. Ne okuduğum kitap ne de okuyacağım kitaplar, anlatamazdı bana bu iki yeşil gözün anlattıklarını.
Sevmek böyleymiş meğer, böyle başlıyormuş hiç konuşmadan, tek bir söz söylemeden, nedeni niçini sorgulamadan sevdalanmak bir bakışa iki güzel göze. Başkalarının sevdasını bilmek, sevda türkülerini dinlemek ayrı bir iş, sevdalanmak ayrı işmiş meğer.
Sevdanın zaten bilinen bir sebebi yok ki hiçbir pozitif bilim sevdanın niçinlerini, nedenlerini hatta sonuçlarını açıklayamıyor ki. Çağ, bilim ne kadar ilerlerse ilerlesin Aşk her zaman bir bilinmeyendir.
Böyle bir tesadüfle başladı sevgimiz. Çoğaldı arttı sığmaz oldu yüreğimize ve bir Ağustos günü ‘Evet’ dedik birbirimize. O günden bu güne yirmi yıl geçmiş, yirmi kocaman yıl. Bazen mutlu, bazen mutsuz, bazen sevinç, bazen hüzünle geçen yirmi yıl. Dile kolay yirmi yıl Canan yirmi yıl.
Yani söylemek gerekiyorsa mutlulukta, mutsuzlukta hayatın kendisinde var. Ne mutlu olmak, ne de mutsuz olmak çoğu zaman elimizde değil. Seni, dışında sebepler var. O sebepleri sorgulamak da haddimiz değil. Bazen bilmediğin sebeplere ve sonuçlarına boyun eğmek zorundasın. Öyledir yaşamak.
Evet, yaşamak çoğu zaman şartsız teslim olmaktır hayata, bazen de isyan etmektir. Ortası yok bu işin. Kah isyan ettik, kah teslim olduk yaşadık yirmi yılı birlikte, verilmiş kararımız var devam edeceğiz birlikte. Gün ola, umuda gün ola, umutsuzluğa ama yolumuz devam edecek sonsuzluğa.
Yaşadıklarımız bir yana kazandıklarımız bir yana, bu yirmi yıl bize öyle şeyler kazandırdı ki ne kadar şükretsek azdır. İki çocuk... İki cihan parçası yüreğimizin goncası, geleceğimiz, umudumuz, bizim gülen yüzümüz. Bizden sonra var olma davamız onlar, bizim. Hiçbir insani değerle anlatamayız onların varlığını.
Tabii caan kolay mı yirmi yılı birlikte yaşamak. Sevgiler gördük, dostluklar gördük, kahpelikleri, puştlukları, ihanetleri gördük. Çok oldu Brütüslerimiz caan çok oldu. Hayatta ne yazık ki Brütüsler çok ve biz tüm bunlara rağmen dimdik sevgimizle ayakta kalmayı başardık. Biz onun için bahtiyarız ve bahtiyar kalacağız.
Bu yirmi yılda hayatın her şeyini birlikte yaşadık. Gün oldu en zirvede, gün oldu, en kötü yerdeydik. Gün oldu varsıl (zengin) olduk, gün oldu yoksul olduk. Ne varsıllık şımarttı bizi ne yoksulluk üzdü bizi. Biz yaşamı olduğu gibi kabul ettik ama tek bir şeye direndik onurumuzu korumak için insan üstü çaba sarf ettik.
Nazım Hikmet bir şiirinde diyor ya :
“İki değirmen taşı arasında bir buğday tanesi olsam bile yaşamak güzel şey be kardeşim” iki değirmen taşı arasında buğday tanesi olduk ama değirmen taşı olmayı hiç düşünmedik. Biz hep buğday taneleri ile birlikteydik bundan sonra da birlikte olacağız. Onun için yaşamdan en zor koşullarda bile keyif alacağız.
Ama işin gerçeği caan yaşamak çok zor ve çok ciddi bir iştir. Yaşamı hafife almaya gelmez yoksa yaşam seni hafife alır. Yok olur gidersin. Herkes sonuçta yok olup gidiyor ama yaşadım diyebilmek için yaşama birazcık anlam yüklemek gerekiyor. Onun için biz herkesten farklı olmanın çabası içinde olduk. Derviş misali ben değil biz diyebilmek önemli olan.
Geçmiş yirmi yılda yanımda olman, bana destek vermen, benimle yaşamı paylaşman direncime kavgama ortak olman, benim için bahtiyarlık sebebidir. Sen yanımda olduğun için bahtiyarım.
Bu yirmi yılda mutlaka veremediklerim olmuştur. Bunun eksikliğini her zaman yüreğimde hissederim. Ama bilirim ki hiç kimse yaşamı dört dörtlük yaşayamaz. Bilirim ki önemli olan yaşamı adam gibi yaşamak ve paylaşmak.
Caan geçirdiğimiz yirmi yılın her saniyesi için sana teşekkür ediyorum. Bundan dolayı Tanrıya şükrediyorum. İnanıyorum ki gelecek güzel günler var önümüzde güzel güneşli, sevgi dolu günler.
İnanki sevgilim yaşamak her şeye değer.
Tarih : 24.08.2007
24.08.2007
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ