Ecevit’in ölüm yazısında, ölümün ağırlığından dolayı onun en önemli yönüne değinemedim. Bugün bu yazıda bunu irdelemek istiyorum.
Ecevit’in bu en önemli yönü eşine olan aşkıdır.
Aşk ! Gençlerin tiye aldığı yüce duygu. Ecevit Türkiyenin en zor zamanlarının başbakanıdır. Türkiyenin sıkıntılı olduğu dönemlerde iktidar olmuştur. Bu kadar yoğun Devlet işleri arasında, aşka zaman ayırabilmiş büyük insandır.
Ecevit’ler çağdaş bir Ferhat ile Şirin, Aslı ile Kerem, Leyla ile Mecnun, Tahir ile Zühre, Arzu ile Kanber’dir. Böyle bir yüzyılda, her şeyin tüketildiği bir zamanda yarım asırdan fazla süren bir aşk. Hem de eşine olan aşk.
Tarih yazılı olan tarihsel olayların bütünüdür. Yazılı kaynaklarla bu güne ulaşmıştır. Ama yukarıda bahsettiğimiz aşklar Ferhat ile Şirin, Aslı ile Kerem, Leyla ile Mecnun, Tahir ile Zühre, Arzu ile Kanber yazılı tarihin dışında zamanları yüzyılları delerek ağızdan ağıza, dededen toruna, nesilden nesile geçerek halkın sahiplenmesi ile bu güne ulaşmıştır. Biliniz ki halk sevdiklerini sonsuza dek ulaştırır.
Bu toplumun meşrebinde AŞK vardır. Aşk’a saygı, aşk’a güven, aşk’ta güzellik olduğuna inanış vardır.
Onun için ben de Ecevit’in bütün siyasal değerlerine inandığım halde görev aldığı dönemlerde yapmış olduğu sendikal haklar, Kıbrıs Çıkarması, 12 Eylül askeri darbesine karşı direnişi, son hükümetinde intiharı olduğunu bile bile aldığı olduğu ekonomik kararlar çok önemlidir. 12 Eylül İhtilaline karşı vermiş olduğu mücadele Türk demokrasi tarihi için çok önemlidir. Çok yüceltilmesi gereken bir sivil duruştur. Bu sivil direnişte geçmişteki siyasi mücadeledeki arkadaşları yoktur. Sadece Bülent ve Rahşan Ecevit çifti vardır. Ben buna rağmen Ecevit’in yüceltilmesi gereken yönünün yaşadığı Aşk olduğuna inanıyorum.
Gerek ulusal basında gerekse yerel basında Ecevit yüceltilirken bir yandan da eleştiriler aldı. Tabiî ki yüceltenler de, eleştirenler de kendince haklıydı. Çünkü siyasal konularda herkesin aynı düşünmesini beklemek hayalcilik olur. Ben de beklemedim.
Ben Ecevit’in siyasal yaşamını eleştirenlere soruyorum. Ecevit’in aşkını eleştirebilir misiniz? Ya da yüceltenlere soruyorum. Siz Ecevit’i anlatırken diğer yönleri arasında bu çağdaş yüzyılları delecek şair Ecevit’in aşkını yeterince anlatabildiniz mi? Tabii ki hayır.
Aşk’ı gazeteciler, yazarlar, televizyoncular, siyasetçiler, düşünürler, filozoflar, psikologlar, hekimler, dostlar, düşmanlar anlatamaz. Aşk’ı bu halk anlar ve anlatır. Gerek görürse hiç yazmadan bir sözcük bile değiştirmeden yüzyıllar sonrasına taşır.
Çünkü bu halkın meşrebinde Aşk vardır. Yaradana aşk vardır. Yaradandan dolayı canlıya, dağa, taşa, kuşa, toprağa, tohuma, üreyen buğdaya, aşk vardır. Bu halktan Ecevit’in aşkı da nasibini alır zamanla, Ferhat’a dağları deldirenler yüzyıl sonra Ecevit için neler yazar öngörülemez.
Aşk iyimserlik ister. Hiçbir âşık giderken aşkı da götürme bencilliğine kapılmadı. Aşk, âşıkları yolcu eder kendi dünyada kalır. Ecevit’i de onca kalabalığa rağmen uğurlayan aşktı ben gördüm.
Ne diyelim hani şarkıda diyor ya:
“Aşk şarabından kimbilir
en son hangi şanslı içti ”
Biz Kerem’den, Aslı’dan, Ferhat’dan, Ecevit’den öğrendik aşkı... Aşk şarabından en son içen şanslı olmasak da inanın aşk şarabından en son içenlerden biriyiz. Bahşedilmiş bu ömrü aşkla tamamlamaya and içtik biz.
Yine de “Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban”
¨ ¨ ¨
Bayramınızı ve yeni yılınızı kutlar, umutlarınızın gerçeğe dönüşmesini dilerim.
Tarih : 30.12.2006
Ecevit’in bu en önemli yönü eşine olan aşkıdır.
Aşk ! Gençlerin tiye aldığı yüce duygu. Ecevit Türkiyenin en zor zamanlarının başbakanıdır. Türkiyenin sıkıntılı olduğu dönemlerde iktidar olmuştur. Bu kadar yoğun Devlet işleri arasında, aşka zaman ayırabilmiş büyük insandır.
Ecevit’ler çağdaş bir Ferhat ile Şirin, Aslı ile Kerem, Leyla ile Mecnun, Tahir ile Zühre, Arzu ile Kanber’dir. Böyle bir yüzyılda, her şeyin tüketildiği bir zamanda yarım asırdan fazla süren bir aşk. Hem de eşine olan aşk.
Tarih yazılı olan tarihsel olayların bütünüdür. Yazılı kaynaklarla bu güne ulaşmıştır. Ama yukarıda bahsettiğimiz aşklar Ferhat ile Şirin, Aslı ile Kerem, Leyla ile Mecnun, Tahir ile Zühre, Arzu ile Kanber yazılı tarihin dışında zamanları yüzyılları delerek ağızdan ağıza, dededen toruna, nesilden nesile geçerek halkın sahiplenmesi ile bu güne ulaşmıştır. Biliniz ki halk sevdiklerini sonsuza dek ulaştırır.
Bu toplumun meşrebinde AŞK vardır. Aşk’a saygı, aşk’a güven, aşk’ta güzellik olduğuna inanış vardır.
Onun için ben de Ecevit’in bütün siyasal değerlerine inandığım halde görev aldığı dönemlerde yapmış olduğu sendikal haklar, Kıbrıs Çıkarması, 12 Eylül askeri darbesine karşı direnişi, son hükümetinde intiharı olduğunu bile bile aldığı olduğu ekonomik kararlar çok önemlidir. 12 Eylül İhtilaline karşı vermiş olduğu mücadele Türk demokrasi tarihi için çok önemlidir. Çok yüceltilmesi gereken bir sivil duruştur. Bu sivil direnişte geçmişteki siyasi mücadeledeki arkadaşları yoktur. Sadece Bülent ve Rahşan Ecevit çifti vardır. Ben buna rağmen Ecevit’in yüceltilmesi gereken yönünün yaşadığı Aşk olduğuna inanıyorum.
Gerek ulusal basında gerekse yerel basında Ecevit yüceltilirken bir yandan da eleştiriler aldı. Tabiî ki yüceltenler de, eleştirenler de kendince haklıydı. Çünkü siyasal konularda herkesin aynı düşünmesini beklemek hayalcilik olur. Ben de beklemedim.
Ben Ecevit’in siyasal yaşamını eleştirenlere soruyorum. Ecevit’in aşkını eleştirebilir misiniz? Ya da yüceltenlere soruyorum. Siz Ecevit’i anlatırken diğer yönleri arasında bu çağdaş yüzyılları delecek şair Ecevit’in aşkını yeterince anlatabildiniz mi? Tabii ki hayır.
Aşk’ı gazeteciler, yazarlar, televizyoncular, siyasetçiler, düşünürler, filozoflar, psikologlar, hekimler, dostlar, düşmanlar anlatamaz. Aşk’ı bu halk anlar ve anlatır. Gerek görürse hiç yazmadan bir sözcük bile değiştirmeden yüzyıllar sonrasına taşır.
Çünkü bu halkın meşrebinde Aşk vardır. Yaradana aşk vardır. Yaradandan dolayı canlıya, dağa, taşa, kuşa, toprağa, tohuma, üreyen buğdaya, aşk vardır. Bu halktan Ecevit’in aşkı da nasibini alır zamanla, Ferhat’a dağları deldirenler yüzyıl sonra Ecevit için neler yazar öngörülemez.
Aşk iyimserlik ister. Hiçbir âşık giderken aşkı da götürme bencilliğine kapılmadı. Aşk, âşıkları yolcu eder kendi dünyada kalır. Ecevit’i de onca kalabalığa rağmen uğurlayan aşktı ben gördüm.
Ne diyelim hani şarkıda diyor ya:
“Aşk şarabından kimbilir
en son hangi şanslı içti ”
Biz Kerem’den, Aslı’dan, Ferhat’dan, Ecevit’den öğrendik aşkı... Aşk şarabından en son içen şanslı olmasak da inanın aşk şarabından en son içenlerden biriyiz. Bahşedilmiş bu ömrü aşkla tamamlamaya and içtik biz.
Yine de “Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban”
¨ ¨ ¨
Bayramınızı ve yeni yılınızı kutlar, umutlarınızın gerçeğe dönüşmesini dilerim.
Tarih : 30.12.2006
30.12.2006
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ