Serin bir Eylül sabahı sabah saat beşte ilkel bir mikrofondan ne dediği anlaşılmayan cızırtılı seslerle uyandık.Hızla pencereleri açarak ne olduğunu anlamaya çalıştık.
Cızırtılar arasında 11 Eylülün Genel Kurmay Başkanı 12 Eylülün Devlet başkanı Kenan Evren’in ordunun yönetime el koyduğunu ve bunun gerekçelerini açıklıyordu. Beklenen olmuştu.
İhtilal olacağını tahmin ediyorduk ama ihtilalden sonra neler olacağını hiç düşünmemiştik. Panik halinde hızla düşünmeye başladık ama geç kalmıştık. Artık herşey bizim dışımızda seyredecekti.
Burası Mamak askeri tutukeviydi 18 ve 25 yaş arasında aynı düşüncede insanların kaldığı C1. Koğuşuydu. Sabah saat 7’de koğuşun kapılarını Tahsin Başçavuş açtı. Durumun ciddiyetini bize kısa cümlelerle anlattı. “Emirlere uyan şartlar çok değişti çocuklar” dedi ve ayrıldı.
Sonra daha önce hiç görmediğimiz yeni subaylar ve yeni askerler geldi. Bize durumun ciddiyetini hiç konuşmadan ellerindeki joplarla ve dipçiklerle bir güzel anlattılar. Bizleri ellerimizi başımızın üzerinde olmak kaydıyla yüz üstü yere yatırıp üzerimizde onlarca asker gezinerek her kıpırdayışımızda jop ve dipçiklerle neremize gelirse vurdular. Zamanın durduğu ‘’AN’’ dı. Resmen zaman durmuştu. 12 Eylül gününün ne kadar uzun olduğunu bu gün bile anlatamıyorum. Akşam üzeri saat 17:00 olduğunda bizi kaldırıp sıraya dizdiler.
İçlerinden bir subay bize kısa cümlelerle durumumuzu özetledi. Savaş esirlerinin bile uluslar arası anlaşmalardan dolayı hakları olduğunu ama bizlerin onların statüsünde olmadığımızı esir olarak kabul edildiğimizi, tutukevinde bulunduğumuz sürece hiçbir yasal hakkımızın olmayacağını, verilen emirlere harfiyen uymamızın kendi menfaatimize olacağını söyledi ve bizi koğuşlara aldırdı.
Koğuşlarda derin bir sessizlik hakim olduğundan konuşmaya korkuyorduk. Herkes kendi iç dünyasına kapandı. Sanırım çoğumuz o gün ölümü düşündük. Nevzat Yalçın’ ın şiirinde dediği gibi “Evet” ölümü düşündük ve ölmekten korktuk ayıp değil ya ama ihtilalciler durmuyordu, her şeyi ilk gün bitirmek istiyorlardı. Saat 7:00 deyince ellerinde 40 kişilik bir listeyle geldiler hızla bu isimleri 5 dakikada hazırlanıp avluya çıkmalarını istediler gecikenleri de bir güzel jopladılar, alıp götürdüler.
Bir gün önce koğuştan askerlerin adam alması mümkün değilken şimdi arkadaşlarımızın nereye gittiğini bile soramadık. Sessiz bekleyiş sürdü. Yaklaşık bir saat sonra 40 yeni adamla askerler geldi. Bunlar dışarıda kavga ettiğimiz sağ görüşlü gençlerdi. Bir sağcı, bir solcu olmak üzere yatış şeklimizi ayarlayıp gittiler. Aramızda kavga çıkarsa neler olacağını da anlattılar.
Ne bizim ne onların kavga edecek halleri yoktu. Sessizlik gittikçe derinleşiyordu. Birbirimizin nefes alışını bile duymuyorduk. Herkes kendi kafasında yarının neler getireceğini düşünüyordu. Yarınları düşünmek mümkün değildi.
Sabah saat 7.00’ den akşam saat 17.00’ ye kadar yanaşık düzen eğitim yapmaya başladık. Sesimizin çıktığı kadar ‘’ Her Türk asker doğar.” Ne mutlu Türküm diyene” En büyük Türk Atatürk ‘’ nidalarıyla Cumhurbaşkanlığı muhafız alayından daha iyi yürüyorduk ama yine de jop hiç eksik olmuyordu.
Sonuçta insansın her türlü yaşama koşullarına çabucak alışıyorsun. Böyle yaşamaya alıştık. Gelenlerin aynı kültürün, aynı yaşam koşullarının, aynı ekonomik koşulların insanları olduğunu fark ettik. Onlar da koşulların insanları olduğunu fark etti onlar da bizi fark etti. Oradaki yaşam koşulları birlikte hareket etmemizi gerektiriyordu. Birlikte hareket etmeye başladık acı günlerdi, her idam bizi derinden etkiledi.
Kısa süre sonra görüşler başladı. Ninemin saatlerce bekleyip ziyaretime geldiği gün bana ‘’ Be yavrum sen daha çocuksun’’ dediğinde gözlerim yaşardı. 18 yaşındaydım ve dünyayı değiştirebileceğimi sanıyordum. Bu gün 18 yaşında kızım var, ninemin gözüyle bakıyorum. O bir çocuk ve bizlerde birer çocuktuk. 12 Eylül öncesi şairin dediği gibi
‘’ Akın var akın
Güneşe akın
Güneşi zapt edeceğiz
Güneşin zaptı yakın ‘’
Güneşi zapt etmeye çalışırken güneş tarafından zapt edildik. Bugün hala güneşi zapt etmeye çalışanlar var görüyorum üzülüyorum. Bu ülkenin güneşi ATATÜRK ve Cumhuriyettir. Bunu başka yerde aramak abesle iştigâldir.
Tarih : 25.10.2005
Cızırtılar arasında 11 Eylülün Genel Kurmay Başkanı 12 Eylülün Devlet başkanı Kenan Evren’in ordunun yönetime el koyduğunu ve bunun gerekçelerini açıklıyordu. Beklenen olmuştu.
İhtilal olacağını tahmin ediyorduk ama ihtilalden sonra neler olacağını hiç düşünmemiştik. Panik halinde hızla düşünmeye başladık ama geç kalmıştık. Artık herşey bizim dışımızda seyredecekti.
Burası Mamak askeri tutukeviydi 18 ve 25 yaş arasında aynı düşüncede insanların kaldığı C1. Koğuşuydu. Sabah saat 7’de koğuşun kapılarını Tahsin Başçavuş açtı. Durumun ciddiyetini bize kısa cümlelerle anlattı. “Emirlere uyan şartlar çok değişti çocuklar” dedi ve ayrıldı.
Sonra daha önce hiç görmediğimiz yeni subaylar ve yeni askerler geldi. Bize durumun ciddiyetini hiç konuşmadan ellerindeki joplarla ve dipçiklerle bir güzel anlattılar. Bizleri ellerimizi başımızın üzerinde olmak kaydıyla yüz üstü yere yatırıp üzerimizde onlarca asker gezinerek her kıpırdayışımızda jop ve dipçiklerle neremize gelirse vurdular. Zamanın durduğu ‘’AN’’ dı. Resmen zaman durmuştu. 12 Eylül gününün ne kadar uzun olduğunu bu gün bile anlatamıyorum. Akşam üzeri saat 17:00 olduğunda bizi kaldırıp sıraya dizdiler.
İçlerinden bir subay bize kısa cümlelerle durumumuzu özetledi. Savaş esirlerinin bile uluslar arası anlaşmalardan dolayı hakları olduğunu ama bizlerin onların statüsünde olmadığımızı esir olarak kabul edildiğimizi, tutukevinde bulunduğumuz sürece hiçbir yasal hakkımızın olmayacağını, verilen emirlere harfiyen uymamızın kendi menfaatimize olacağını söyledi ve bizi koğuşlara aldırdı.
Koğuşlarda derin bir sessizlik hakim olduğundan konuşmaya korkuyorduk. Herkes kendi iç dünyasına kapandı. Sanırım çoğumuz o gün ölümü düşündük. Nevzat Yalçın’ ın şiirinde dediği gibi “Evet” ölümü düşündük ve ölmekten korktuk ayıp değil ya ama ihtilalciler durmuyordu, her şeyi ilk gün bitirmek istiyorlardı. Saat 7:00 deyince ellerinde 40 kişilik bir listeyle geldiler hızla bu isimleri 5 dakikada hazırlanıp avluya çıkmalarını istediler gecikenleri de bir güzel jopladılar, alıp götürdüler.
Bir gün önce koğuştan askerlerin adam alması mümkün değilken şimdi arkadaşlarımızın nereye gittiğini bile soramadık. Sessiz bekleyiş sürdü. Yaklaşık bir saat sonra 40 yeni adamla askerler geldi. Bunlar dışarıda kavga ettiğimiz sağ görüşlü gençlerdi. Bir sağcı, bir solcu olmak üzere yatış şeklimizi ayarlayıp gittiler. Aramızda kavga çıkarsa neler olacağını da anlattılar.
Ne bizim ne onların kavga edecek halleri yoktu. Sessizlik gittikçe derinleşiyordu. Birbirimizin nefes alışını bile duymuyorduk. Herkes kendi kafasında yarının neler getireceğini düşünüyordu. Yarınları düşünmek mümkün değildi.
Sabah saat 7.00’ den akşam saat 17.00’ ye kadar yanaşık düzen eğitim yapmaya başladık. Sesimizin çıktığı kadar ‘’ Her Türk asker doğar.” Ne mutlu Türküm diyene” En büyük Türk Atatürk ‘’ nidalarıyla Cumhurbaşkanlığı muhafız alayından daha iyi yürüyorduk ama yine de jop hiç eksik olmuyordu.
Sonuçta insansın her türlü yaşama koşullarına çabucak alışıyorsun. Böyle yaşamaya alıştık. Gelenlerin aynı kültürün, aynı yaşam koşullarının, aynı ekonomik koşulların insanları olduğunu fark ettik. Onlar da koşulların insanları olduğunu fark etti onlar da bizi fark etti. Oradaki yaşam koşulları birlikte hareket etmemizi gerektiriyordu. Birlikte hareket etmeye başladık acı günlerdi, her idam bizi derinden etkiledi.
Kısa süre sonra görüşler başladı. Ninemin saatlerce bekleyip ziyaretime geldiği gün bana ‘’ Be yavrum sen daha çocuksun’’ dediğinde gözlerim yaşardı. 18 yaşındaydım ve dünyayı değiştirebileceğimi sanıyordum. Bu gün 18 yaşında kızım var, ninemin gözüyle bakıyorum. O bir çocuk ve bizlerde birer çocuktuk. 12 Eylül öncesi şairin dediği gibi
‘’ Akın var akın
Güneşe akın
Güneşi zapt edeceğiz
Güneşin zaptı yakın ‘’
Güneşi zapt etmeye çalışırken güneş tarafından zapt edildik. Bugün hala güneşi zapt etmeye çalışanlar var görüyorum üzülüyorum. Bu ülkenin güneşi ATATÜRK ve Cumhuriyettir. Bunu başka yerde aramak abesle iştigâldir.
Tarih : 25.10.2005
25.10.2005
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ