İnsan bulunduğu ortamı en çok kirleten varlıktır. Akşama kadar yaşadığımız kenti kirletiriz. Yaşadığımız evi kirletiriz, çalıştığımız iş yerini kirletiriz.
Kirlettiğimiz kenti sabaha kadar bizim görmediğimiz çöpçüler temizler, evimizi ya hizmetçiler, gerçeğinde de eşlerimiz temizler. İnsanın her kirlettiği yeri temizleyen birileri var. Zaten öyle olmasa yaşanmaz olur dünya.
Keşke kirlettiğimiz tek şey yukarda bahsettiklerim olsa. Ticareti kirletiyoruz, kültürü kirletiyoruz, toplumun en önemli değerlerini kirletiyoruz. Her şeyden önemlisi siyaseti kirletiyoruz.
Bu gün yazmak istediğim konu siyasi kirlilik üzerine. Her şeyin yolunda gittiğini sandığımız bir zamanda siyasi arena bir anda kirlendi. Ortam gerginleşti, sağırlar dövüşüne döndü ortalık. Siyasetçiler sadece bağırarak konuşuyorlar. Karşısındakilerin konuştuklarını duymuyorlar bile.
Bu toplum bu filmi birkaç kez izledi. Türk toplumu bu filmin başını da sonunu da biliyor. Ondan dolayı da çok huzursuz. Huzursuzluğu da gittikçe artacak gibi görünüyor.
Geçmişe dönersek 1950-1960 yılları arasında böyle gerginlikler yaşadı bu ülke o günün siyasetçileri ortamı gerdiler karşı siyasetçilerle diyalog kuramadılar. Birlikte çözüm üretemediler, onların yerine birileri gelip çözüm üretti. Siyasetçilerin kirlettiği ortamı kendi yöntemleriyle temizlediler.
1970’li yılların başında aynı şeyler tekrarlandı. Siyaset yine gerildi. Çözüm üretilemedi. Birileri yine kirlenen siyasi arenayı temizlemek için muhtırayla mevcut hükümeti yıktı. Kendince temizlik yaptı.
1970’li yılların sonunda yine ortam değişmedi. Siyaset kurumu yumuşamayı beceremedi. Karşısındaki siyasetçi ne söylerse söylesin haklı bile olsa dinlemedi. En küçük sorunu büyük sorun haline getirdiler. Bir Cumhurbaşkanını aylarca seçemediler. Hep kendileri haklıydı. Halbuki bu ülke için birlikte iyi şeyler yapabileceklerini hiç düşünmediler. Önce mahalleler ayrıldı. Ardından sokaklar, üniversiteler ayrıldı, okuduğumuz yazarlar, şairler ayrıldı. Birileri birilerini hep yok saydı. Kirlenen ortamı temizlemek işi yine başkalarına düştü 12 Eylül ihtilali… Acılar, hüzünler, idamlar yeniden demokrasi ..
Türkiye’deki bütün siyasetçiler hatta demokratım diyen herkes ihtilallere karşıdır. Karşı olmakta gerekir. Ben 12 Eylül ihtilalinde mağdur olmuş açılar yaşamış bir insanım. Bu gün sağduyu içinde geçmişi sorguluyorum. Bütün suç ihtilali yapanlarda mıydı? O günün siyasetçilerinin hiç mi suçu yoktu. Bütün suçu ev sahibine yükleyip hırsızı muzlum yapamayız, yapmamalıyız da.
Umarım bu kez kirlenen siyasi ortamın temizlenmesi işini siyaset kurumu kendisi becerir. Cumhurbaşkanı sayın Abdullah Gül olayın farkında, ortamı yumuşatmak için harekete geçti umarım başarılı olur.
Odalar birliği başkanı sayın Rıfat Hisarcıklıoğlu da diğer sivil toplum örgütleriyle birlikte harekete geçti. Siyasetcileri sağduyuya davet etti. Umarım bu çalışmalar başarıya ulaşır. Siyasetin kirlettiği siyasi ortamı sivil toplumun örgütleri ve siyaset kurumu kendisi temizler.
Çok da zor değil aslında. Sayın Başbakan 22 Temmuz akşamı seçim zaferinden sonra genel merkezin önünde toplanan kalabalığı yaptığı konuşmayı bir kez daha izleyip gereğini yaparsa bu gerginliklerin hiç biri kalmaz.
Gerginliğin tek nedeni başbakan mı ? Tabii ki değil. Ana muhalefet partisinin genel başkanı kendi partilileri ile kavgalı.. Kendi içinde kavga yapan bir insandan dışarıda sağduyu beklemek çok doğru olmaz.
Bir İngiliz atasözü var “TAÇ GİYEN BAŞ AKILLANIR” diye.. Taç sayın Tayyip Erdoğan’nın başında. Çözümü de o üretmeli diye düşünüyorum.
Tarih : 08.04.2008
Kirlettiğimiz kenti sabaha kadar bizim görmediğimiz çöpçüler temizler, evimizi ya hizmetçiler, gerçeğinde de eşlerimiz temizler. İnsanın her kirlettiği yeri temizleyen birileri var. Zaten öyle olmasa yaşanmaz olur dünya.
Keşke kirlettiğimiz tek şey yukarda bahsettiklerim olsa. Ticareti kirletiyoruz, kültürü kirletiyoruz, toplumun en önemli değerlerini kirletiyoruz. Her şeyden önemlisi siyaseti kirletiyoruz.
Bu gün yazmak istediğim konu siyasi kirlilik üzerine. Her şeyin yolunda gittiğini sandığımız bir zamanda siyasi arena bir anda kirlendi. Ortam gerginleşti, sağırlar dövüşüne döndü ortalık. Siyasetçiler sadece bağırarak konuşuyorlar. Karşısındakilerin konuştuklarını duymuyorlar bile.
Bu toplum bu filmi birkaç kez izledi. Türk toplumu bu filmin başını da sonunu da biliyor. Ondan dolayı da çok huzursuz. Huzursuzluğu da gittikçe artacak gibi görünüyor.
Geçmişe dönersek 1950-1960 yılları arasında böyle gerginlikler yaşadı bu ülke o günün siyasetçileri ortamı gerdiler karşı siyasetçilerle diyalog kuramadılar. Birlikte çözüm üretemediler, onların yerine birileri gelip çözüm üretti. Siyasetçilerin kirlettiği ortamı kendi yöntemleriyle temizlediler.
1970’li yılların başında aynı şeyler tekrarlandı. Siyaset yine gerildi. Çözüm üretilemedi. Birileri yine kirlenen siyasi arenayı temizlemek için muhtırayla mevcut hükümeti yıktı. Kendince temizlik yaptı.
1970’li yılların sonunda yine ortam değişmedi. Siyaset kurumu yumuşamayı beceremedi. Karşısındaki siyasetçi ne söylerse söylesin haklı bile olsa dinlemedi. En küçük sorunu büyük sorun haline getirdiler. Bir Cumhurbaşkanını aylarca seçemediler. Hep kendileri haklıydı. Halbuki bu ülke için birlikte iyi şeyler yapabileceklerini hiç düşünmediler. Önce mahalleler ayrıldı. Ardından sokaklar, üniversiteler ayrıldı, okuduğumuz yazarlar, şairler ayrıldı. Birileri birilerini hep yok saydı. Kirlenen ortamı temizlemek işi yine başkalarına düştü 12 Eylül ihtilali… Acılar, hüzünler, idamlar yeniden demokrasi ..
Türkiye’deki bütün siyasetçiler hatta demokratım diyen herkes ihtilallere karşıdır. Karşı olmakta gerekir. Ben 12 Eylül ihtilalinde mağdur olmuş açılar yaşamış bir insanım. Bu gün sağduyu içinde geçmişi sorguluyorum. Bütün suç ihtilali yapanlarda mıydı? O günün siyasetçilerinin hiç mi suçu yoktu. Bütün suçu ev sahibine yükleyip hırsızı muzlum yapamayız, yapmamalıyız da.
Umarım bu kez kirlenen siyasi ortamın temizlenmesi işini siyaset kurumu kendisi becerir. Cumhurbaşkanı sayın Abdullah Gül olayın farkında, ortamı yumuşatmak için harekete geçti umarım başarılı olur.
Odalar birliği başkanı sayın Rıfat Hisarcıklıoğlu da diğer sivil toplum örgütleriyle birlikte harekete geçti. Siyasetcileri sağduyuya davet etti. Umarım bu çalışmalar başarıya ulaşır. Siyasetin kirlettiği siyasi ortamı sivil toplumun örgütleri ve siyaset kurumu kendisi temizler.
Çok da zor değil aslında. Sayın Başbakan 22 Temmuz akşamı seçim zaferinden sonra genel merkezin önünde toplanan kalabalığı yaptığı konuşmayı bir kez daha izleyip gereğini yaparsa bu gerginliklerin hiç biri kalmaz.
Gerginliğin tek nedeni başbakan mı ? Tabii ki değil. Ana muhalefet partisinin genel başkanı kendi partilileri ile kavgalı.. Kendi içinde kavga yapan bir insandan dışarıda sağduyu beklemek çok doğru olmaz.
Bir İngiliz atasözü var “TAÇ GİYEN BAŞ AKILLANIR” diye.. Taç sayın Tayyip Erdoğan’nın başında. Çözümü de o üretmeli diye düşünüyorum.
Tarih : 08.04.2008
08.04.2008
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ