Bu köşede bu yazılır mı bilmem ama ben köşemi gece gördüğüm rüyaya ayıracağım.
Öyle bir rüya gördüm ki hala bu rüyada yaşıyorum.Korkunç, hayale gelmeyecek bir rüyaydı.
Yani hayra yorulacak gibi değildi.
Rüyamda öyle bir kentte yaşıyordum ki ayakların baş, başların ayak olduğu, sokakları küfür dolu, her mahallede küçük büyük köylerin olduğu, gerçek kentlinin olmadığı ne alt ne üst kültürün olduğu korkunç ucube bir kent.
Kocaman kocaman apartmanların yükseldiği, sokakları sevimsiz, pislik dolu, balkonlarından hala halı silkilen konu komşusunu tanımayan , merdivende karşılaştığı komşusuna merhaba, günaydın, iyi akşamlar demeyen, kaba hiçbir kültüre sahip olmayan insanların yaşadığı bir kent.
Hasetin, fesatın görgüsüzlüğün sonradan görmüşlüğün, cahilliğin, nobranlığın yaşandığı bir kent.
Umudun olmadığı, yaşayan insanların birbirlerinin umudunu kırmak için uğraştığı şairin dediği gibi :
“Onlar umudun düşmanlarıdır
sevgilim
Akarsuyun, meyve çağındaki
Ağacın düşmanıdır.
Onlar sana düşman,
Bana düşman,
Düşünen insana düşman.”
Düşünen insanlara düşman insanların yaşadığı bir kent, hayal etmek bile zor.
Öyle kent ki Tanrının insanlara vermiş olduğu insanı insanlaştıran en yüce değer, sevginin olmadığı bir kent.
Sevmeyi sevilmeyi beceremeyen sevgiyi en kaba haliyle yaşayan ilkel davranan, umudu olanlara da saygı göstermeyen bir kent.
Saygının, sevginin, umudun olmadığı bir kentte tabi ki üretimde olmaz. Üretemeyen bir kentte tabi ki ne ekonomik ne kültürel ne de sosyal olarak gelişemez.
Bu rüyamda gördüğüm kentte gelişememişti.
İnsanların hala karşıdan karşıya geçmeyi beceremediği, yolların arasına insanlar geçmesin diye barikatlar kurulduğu bir kent.
Ve insanların bu barikatlardan rahatsız olmadığı. Neden bunlar yapılıyor diye yapanları sorgulamadığı bir kent.
Ve hiç kimsenin bu kentte yaptığı kötülüklerden dolayı sorgulanmadığı, kötülük yapanların ödüllendirildiği, bu kentte yaşayan insanlar tarafından daha üst görevlere seçildiği.
Tarihi ve geçmişi yok edilmiş, kentin tarihini ve geçmişini bilenlerin de kalmadığı zavallı bir kent.
Böyle bir kentte yaşamak o kadar zormuş ki rüyadan sıçrayarak uyandım. Kabustu korku doluydu. İyi ki rüyaydı. Hala etkisindeyim. Çünki ben öyle bir kentte yaşamak istemiyorum.
Tarih : 20.11.2008
Öyle bir rüya gördüm ki hala bu rüyada yaşıyorum.Korkunç, hayale gelmeyecek bir rüyaydı.
Yani hayra yorulacak gibi değildi.
Rüyamda öyle bir kentte yaşıyordum ki ayakların baş, başların ayak olduğu, sokakları küfür dolu, her mahallede küçük büyük köylerin olduğu, gerçek kentlinin olmadığı ne alt ne üst kültürün olduğu korkunç ucube bir kent.
Kocaman kocaman apartmanların yükseldiği, sokakları sevimsiz, pislik dolu, balkonlarından hala halı silkilen konu komşusunu tanımayan , merdivende karşılaştığı komşusuna merhaba, günaydın, iyi akşamlar demeyen, kaba hiçbir kültüre sahip olmayan insanların yaşadığı bir kent.
Hasetin, fesatın görgüsüzlüğün sonradan görmüşlüğün, cahilliğin, nobranlığın yaşandığı bir kent.
Umudun olmadığı, yaşayan insanların birbirlerinin umudunu kırmak için uğraştığı şairin dediği gibi :
“Onlar umudun düşmanlarıdır
sevgilim
Akarsuyun, meyve çağındaki
Ağacın düşmanıdır.
Onlar sana düşman,
Bana düşman,
Düşünen insana düşman.”
Düşünen insanlara düşman insanların yaşadığı bir kent, hayal etmek bile zor.
Öyle kent ki Tanrının insanlara vermiş olduğu insanı insanlaştıran en yüce değer, sevginin olmadığı bir kent.
Sevmeyi sevilmeyi beceremeyen sevgiyi en kaba haliyle yaşayan ilkel davranan, umudu olanlara da saygı göstermeyen bir kent.
Saygının, sevginin, umudun olmadığı bir kentte tabi ki üretimde olmaz. Üretemeyen bir kentte tabi ki ne ekonomik ne kültürel ne de sosyal olarak gelişemez.
Bu rüyamda gördüğüm kentte gelişememişti.
İnsanların hala karşıdan karşıya geçmeyi beceremediği, yolların arasına insanlar geçmesin diye barikatlar kurulduğu bir kent.
Ve insanların bu barikatlardan rahatsız olmadığı. Neden bunlar yapılıyor diye yapanları sorgulamadığı bir kent.
Ve hiç kimsenin bu kentte yaptığı kötülüklerden dolayı sorgulanmadığı, kötülük yapanların ödüllendirildiği, bu kentte yaşayan insanlar tarafından daha üst görevlere seçildiği.
Tarihi ve geçmişi yok edilmiş, kentin tarihini ve geçmişini bilenlerin de kalmadığı zavallı bir kent.
Böyle bir kentte yaşamak o kadar zormuş ki rüyadan sıçrayarak uyandım. Kabustu korku doluydu. İyi ki rüyaydı. Hala etkisindeyim. Çünki ben öyle bir kentte yaşamak istemiyorum.
Tarih : 20.11.2008
20.11.2008
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
kaya
23.11.2008 10:57:00Kadim Bey hep o rüyasında kalıp uyusaydı.Uyanıkken durum daha kötü ve korkunç olurdu bu şehirde