Tüm televizyonlarda, tüm basında, siyasetçilerin ağzında gelişen Türk ekonomisi var. Bütün göstergeler iyi bütün gelişmeler olumlu. İhracatta yüzmilyar dolar sınırını aştık. ( ithalatı karıştırmayın) Milli gelir kişi başına beşbin doları geçti. Enflasyon tek haneli rakamlara düştü. Ekonomideki büyüme sürüyor.Borsa tavan yapıyor.
Tüm bu gelişmeler bu ülkede yaşayan insanları mutlu etmesi gereken gelişmeler. Ben de bu ülkenin bir insanı olarak televizyon seyrederken seviniyorum, mutlu oluyorum. Bu söylenenlerin aksini düşünmek bile istemiyorum. Ama insan beyni söz dinlemiyor. İster istemez yaşadığı gerçekleri de düşünmeye başlıyor. O zaman Yozgatı düşünmeye başlıyoruz. Yaşadığımız kent ya…
Yozgatı düşünmeye başlayınca tüm olumlu gelişmeler olumsuza dönüyor. Üretmeyen yoksul bir ekonomi günü kurtarmaya çalışan insanların yaşadığı bir kent. Nüfusun üçte birinin yeşil kart kullandığı, fak fuk fonun önünde sıralar oluşan aş evlerinden günlük yiyeceğini alan, kapısının önüne gelen her yardımı kabul edecek duruma düşürülmüş on binlerce insanın yaşadığı bir kent.
Bunların dışında hızla yoksullaşan esnaf topluluğu. Devlette çalışan düzenli gelir sahibi memurlar da ceplerindeki kredi kartları sayesinde bankalar tarafından çağdaş köleler haline getirilmiş, kredi kartının asgarisini ödemek için çırpınan insanlar. Köylülere gelince ne sen sor ne ben söyleyim misali onlar daha kötü kıraç toprakların kıraç insanları. Toprağı eker, topraktan alamaz, devlete satar devletten alamaz. Tüccar ayrı bir bela velhasıl yoksulluk Yozgatın her tarafını sarmış.
Bu kentin sorunu sadece ekonomik yoksulluk değil ki. Her yanımız yoksul.
Ekonomik olarak yoksuluz.
Eğitim yönünden yoksuluz.
Kültür yönünden yoksuluz.
Spor yönünden yoksuluz.
Teknoloji yönünden yoksuluz. Bunları çoğaltmak mümkün.Yani yoksulluk yokluğu tetiklemiş her yandan yoksullaşmışız.
Eğitime bakalım neden bu kentin eğitimi en düşük seviyede yoksulluktan kurtuluşun yolu eğitimdir. Ama bu gidişle demek ki kurtulamayacağız. Eğitimin her alanında ülkenin en sonlarındayız. Bir kaç sıra öne geçtiğimiz zaman ilin yöneticileri sevinç çığlıkları atıyor. 73. sıradan 70. sıraya geldik diye. Aslında bu küçük başarılarda bile milli eğitim yöneticilerinin bir katkısı yok. Velilerin çocuklarının eğitimi için boğazlarından kesip özel dersler aldırarak, dersane takviyesi yaparak sağladıkları başarılardır.
Kültürel yönden yoksulluğumuza gelince o daha da kötü. Bu ilin Kültür Müdürlüğü ne yapar bilmiyorum. Her yıl düzenlenmekte olan Sürmeli Festivaline birkaç sanatçı getirmenin dışında bir etkinliğini görmedim.
Onlara sorsan talep yok diyecekler. Sanki ilde yaşayan insanlar tek tek gidip taleplerini iletmek zorundaymış gibi. Kendisinin kültürel ihtiyaçları olmayan insanlar başkalarını da kendileri gibi sanırlar.
Örnek olsun diye yazıyorum kaç yıldır, devlet tiyatroları Yozgat’ a gelmiyor. Daha doğrusu getirilmiyor. 15 günde bir devlet tiyatroları oyunları getirmek zor bir olay değil. Sadece buradaki yöneticiler ve Kültür Müdürlüğü çalışanları biraz sıkıntıya girer. Sinema salonu var hiç olmazsa hafta sonları bu yoksul kentin çocukları için filmler getirip sinema kültürü oluşturulabilir. Tüm bunları çoğaltabiliriz de kime anlatacağız.
Bu kentte yaşayan insanların kaç tanesi piyanoyu canlı olarak dinledi. Hadi piyanodan vazgeçelim canlı olarak kanun, ud, cümbüş, ney gibi bize ait olan çalgıları canlı dinleyen kaç kişi var. Nida Tüfekçileri yetiştiren bu kent müzik açısından nasıl bu kadar yoksullaştı. Bu yoksullaşma bu ilin yöneticilerini korkutmuyor mu?
Bu kente yatırım yapmak için iş adamlarını getirmek zaman alabilir. Ama bir kanun bir ney, bir cümbüş ustası getirip gençlere öğretmek çok zor değil. Süreci başlatmak yeterli olacaktır. Yetenekli çok genç var bu kentte sadece sorumluluk sahibi yöneticiler yok.
Bir dostumdan dinledim bir saz üstadı sazıyla yolda yürürken sazını gizliyormuş. Beni kınarlar diye. Hey gidi koca Yozgat Hey. Nerden nereye. Yine bir dostumdan dinledim o da Abbas Sayardan dinlemiş yakın tarihimizde Eskipazar tarafındaki evlerden akşamları piyano sesleri gelirmiş. Kaybolup gidiyor bu güzel değerlerimiz kimsenin umurunda değil. Acı ama ne yazık ki gerçek.
Spordaki yoksulluğumuzdan benim bahsetmeme bile gerek yok. Sadece futbol için herkes göstermelik bir çaba içinde. Çaba göstermelik olunca sonuçta bu oluyor.
Evet yazıya girerken bahsettiğim gibi ekonomi çok iyi her şey iyiye gidiyor. Biz bu filmi daha önce özel şirketler aracılığıyla izledik. Sonuç hüsran oldu. Sıcak para kesilince o şirketlerin çoğu battı, arkalarında yüz binlerce mağdur bıraktılar. Dilerim ülkemiz için aynı şeyler olmaz. Ben hala emperyalistlerden ve onların sermayesinden korkuyorum.
Bir Ramazan Ayını huzur içinde geçirdik. Bayramın da huzur, mutluluk, sevgi getirmesini diliyorum
Tarih : 22.09.2008
Tüm bu gelişmeler bu ülkede yaşayan insanları mutlu etmesi gereken gelişmeler. Ben de bu ülkenin bir insanı olarak televizyon seyrederken seviniyorum, mutlu oluyorum. Bu söylenenlerin aksini düşünmek bile istemiyorum. Ama insan beyni söz dinlemiyor. İster istemez yaşadığı gerçekleri de düşünmeye başlıyor. O zaman Yozgatı düşünmeye başlıyoruz. Yaşadığımız kent ya…
Yozgatı düşünmeye başlayınca tüm olumlu gelişmeler olumsuza dönüyor. Üretmeyen yoksul bir ekonomi günü kurtarmaya çalışan insanların yaşadığı bir kent. Nüfusun üçte birinin yeşil kart kullandığı, fak fuk fonun önünde sıralar oluşan aş evlerinden günlük yiyeceğini alan, kapısının önüne gelen her yardımı kabul edecek duruma düşürülmüş on binlerce insanın yaşadığı bir kent.
Bunların dışında hızla yoksullaşan esnaf topluluğu. Devlette çalışan düzenli gelir sahibi memurlar da ceplerindeki kredi kartları sayesinde bankalar tarafından çağdaş köleler haline getirilmiş, kredi kartının asgarisini ödemek için çırpınan insanlar. Köylülere gelince ne sen sor ne ben söyleyim misali onlar daha kötü kıraç toprakların kıraç insanları. Toprağı eker, topraktan alamaz, devlete satar devletten alamaz. Tüccar ayrı bir bela velhasıl yoksulluk Yozgatın her tarafını sarmış.
Bu kentin sorunu sadece ekonomik yoksulluk değil ki. Her yanımız yoksul.
Ekonomik olarak yoksuluz.
Eğitim yönünden yoksuluz.
Kültür yönünden yoksuluz.
Spor yönünden yoksuluz.
Teknoloji yönünden yoksuluz. Bunları çoğaltmak mümkün.Yani yoksulluk yokluğu tetiklemiş her yandan yoksullaşmışız.
Eğitime bakalım neden bu kentin eğitimi en düşük seviyede yoksulluktan kurtuluşun yolu eğitimdir. Ama bu gidişle demek ki kurtulamayacağız. Eğitimin her alanında ülkenin en sonlarındayız. Bir kaç sıra öne geçtiğimiz zaman ilin yöneticileri sevinç çığlıkları atıyor. 73. sıradan 70. sıraya geldik diye. Aslında bu küçük başarılarda bile milli eğitim yöneticilerinin bir katkısı yok. Velilerin çocuklarının eğitimi için boğazlarından kesip özel dersler aldırarak, dersane takviyesi yaparak sağladıkları başarılardır.
Kültürel yönden yoksulluğumuza gelince o daha da kötü. Bu ilin Kültür Müdürlüğü ne yapar bilmiyorum. Her yıl düzenlenmekte olan Sürmeli Festivaline birkaç sanatçı getirmenin dışında bir etkinliğini görmedim.
Onlara sorsan talep yok diyecekler. Sanki ilde yaşayan insanlar tek tek gidip taleplerini iletmek zorundaymış gibi. Kendisinin kültürel ihtiyaçları olmayan insanlar başkalarını da kendileri gibi sanırlar.
Örnek olsun diye yazıyorum kaç yıldır, devlet tiyatroları Yozgat’ a gelmiyor. Daha doğrusu getirilmiyor. 15 günde bir devlet tiyatroları oyunları getirmek zor bir olay değil. Sadece buradaki yöneticiler ve Kültür Müdürlüğü çalışanları biraz sıkıntıya girer. Sinema salonu var hiç olmazsa hafta sonları bu yoksul kentin çocukları için filmler getirip sinema kültürü oluşturulabilir. Tüm bunları çoğaltabiliriz de kime anlatacağız.
Bu kentte yaşayan insanların kaç tanesi piyanoyu canlı olarak dinledi. Hadi piyanodan vazgeçelim canlı olarak kanun, ud, cümbüş, ney gibi bize ait olan çalgıları canlı dinleyen kaç kişi var. Nida Tüfekçileri yetiştiren bu kent müzik açısından nasıl bu kadar yoksullaştı. Bu yoksullaşma bu ilin yöneticilerini korkutmuyor mu?
Bu kente yatırım yapmak için iş adamlarını getirmek zaman alabilir. Ama bir kanun bir ney, bir cümbüş ustası getirip gençlere öğretmek çok zor değil. Süreci başlatmak yeterli olacaktır. Yetenekli çok genç var bu kentte sadece sorumluluk sahibi yöneticiler yok.
Bir dostumdan dinledim bir saz üstadı sazıyla yolda yürürken sazını gizliyormuş. Beni kınarlar diye. Hey gidi koca Yozgat Hey. Nerden nereye. Yine bir dostumdan dinledim o da Abbas Sayardan dinlemiş yakın tarihimizde Eskipazar tarafındaki evlerden akşamları piyano sesleri gelirmiş. Kaybolup gidiyor bu güzel değerlerimiz kimsenin umurunda değil. Acı ama ne yazık ki gerçek.
Spordaki yoksulluğumuzdan benim bahsetmeme bile gerek yok. Sadece futbol için herkes göstermelik bir çaba içinde. Çaba göstermelik olunca sonuçta bu oluyor.
Evet yazıya girerken bahsettiğim gibi ekonomi çok iyi her şey iyiye gidiyor. Biz bu filmi daha önce özel şirketler aracılığıyla izledik. Sonuç hüsran oldu. Sıcak para kesilince o şirketlerin çoğu battı, arkalarında yüz binlerce mağdur bıraktılar. Dilerim ülkemiz için aynı şeyler olmaz. Ben hala emperyalistlerden ve onların sermayesinden korkuyorum.
Bir Ramazan Ayını huzur içinde geçirdik. Bayramın da huzur, mutluluk, sevgi getirmesini diliyorum
Tarih : 22.09.2008
22.09.2008
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ