Kadriye ŞAHİN

YANKI

YOZGAT LİSESİ (1978/1981) BİZİM CENNETİMİZ (BÖLÜM :4)



Ne çok sevmiş, ne çok özlemişiz. Her dersin sonunu belirleyen zil sesini.
Ve muhabbetin doyulmaz'lığında dolaşsak o zamanlar bizim olan, sonra sürgün edildiğimiz cennetimizi. Deyip, yazımızın 3. bölümünü bitirirken;

Gül kokulu bahçesi.
Mavi toz boyalı duvarları. Havalı mı havalı sınıfları. İsim çizilmiş sıraları.. Eski hali ile hatırlayalım Yozgat Lisesini.
Hani;
Bahçesinde rengarenk güller açan...
Çardak güllerinin katmerleşip, toz pembe şelale gibi avlu demirlerinden caddeye sarkan...
Sarı, tarihi taş binanın oval, uzun pencereleri.
Ahşap kirpikleri süzülerek, damla damla zamana akan.
Yüzümüze kara, çukur, çekik gözleriyle, bazen gülümseyerek, bazen hüzünlü bakan.
Daha doğrusu, bizim ruh halimizi bize yansıtan.
Her sabah;
Tahta nakışlı, çift kanatlı kapılarını zil çaldığı zaman aralayan.

Çil mozaik betonlu zeminde yükselirken basamaklar.
Sağa sola merdiven olur, açılırdı kanatlar.
Melek kanadı gibi, iki tarafa savrulur tırabzanlar.
Bu meleğin kanatları bizi ikinci kata taşırlar.
Kanatların ayrımında; Atatürk köşesi (Büstü) bizi gülümseyerek karşılar.
Bu gülümseme ile, yüreğimizde kıpırdanırdı milli duygular.

Umutlarımız kadar yüksek, ulaşılmayacak kadar havalıydı, sınıfımızda ki tahta tavan...
Zemindeki yağlı tahtalar; bazen ayağımıza takılır, paslı çiviler ahenkli sesler çıkarırdı yürüdüğümüz zaman.
Kıpır, kıpır kıpırdayan, haylazların muhbiriydi, ayağımızın altında paslı çivilerle tutturulmuş, gıcırtılı sesler çıkaran parke taban.
Her kıpırdanışımızda, ters bir bakış fırlardı. Tahtaya dönük, ders anlatan hocadan...
Zil sesini duyunca, kayarak inerdik merdivenlerin tahta cilalı tırabzanlarından.
Soğuk havalarda dışarı çıkarmazlar, teneffüs saatlerinde kol kola gezerken, mozaik, upuzun koridoru, kaplardı toz duman...
Bahçeyi saran tüm çamlar, telli duvaklı gelin olurdu, kar yağdığı zaman.
Yazın mandolin tınıları, flüt seslerine karışır, bahçede açan güllerin sözü olurdu. Çardakları sarmaşıklar sardığı an.
Geçmiş zamanın sükuneti, asaleti, birazda gizli bir hüzünü yansırdı; sarı renkli, parke taş duvarlarından.
Ser verir sır vermezdi, sinesindeki gizli yaralarından akan kan.
Sarı saçlı, ceylan bakışlı, oyma nakışlı şehrin prensesi; bizler için hazırlanmış, en güzel mirastı atalarımızdan bize kalan.
Gülümsemeler yansırdı. O binanın toz boyalı duvarından. Önceki öğrencilerden kalan hatıralardan.
Söz vermişti;
Umutlarımızı ruhumuza giydirip, hayallerimizle sarıp sarmalayıp, sonra mezun edecekti tahta sıralardan.
Hani o, cennet...!
Adı, Yozgat Lisesi olan.!


Kadriye ŞAHİN

DEVAM EDECEK


LİSE YILLARI SOHBETLERİNDEN PAYLAŞIMLAR

Canım benim, lise yılları çok güzeldi. Bir delikanlı bana aşık olmuş. Hiç haberim olmamış. Sınıf arkadaşım daha sonra söyledi. Bende, o ciddi değildir diye önce nazlandım, sonra kabul ettim. Ondan sonra, okulun son senesi. Samimi, sevdiğim bir arkadaş geldi. Dedikodu yaptı. "Sen Mehmet ile çıkıyorsun ama Mehmet'in beşik kertmesi varmış" dedi. Benim halimi bir düşünülecek gibi eğil. Tarif edilemez... Bir yıl kuş gibi geçti. Mezun olduk. O gitti Almanya'ya. Teyzesinin kızını aldı tabi. Ve ben 7 yıl yolunu bekledim. Hep hayaliyle yaşadım gelecek diye. Haberleşememiştik. Sonunda intihar ettiğini duydum. Ve öldü. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Beni çok sevdi ama alamadı. Sevgi ayrılıkla arkadaşmış bunu o zaman anladım.
Lise yıllarından kalan hatıramı dersin, yaramı dersin. O günlerden geriye kalan bu oldu.
GONCAGÜL ALACA/ Memur
YOZGAT


Yozgat lisesi bizim hayatımızın en güzel anıları ile dolu. Çok anı var hayatımda.

Hiç kopya çekmedim desem yalan sayılır.

Sene 1974-75 öğretim yılı birinci dönem. Öğretmenimiz Yıldırım Büyüksaraç. Fizik dersindeyiz. Bir fizik defteri bulmuşum. Fizik yazılısı var. Kulakları çınlasın. Yıldırım hoca daha defteri açmadan yakaladı beni. Benim yaşım sınıf arkadaşlarıma nazaran büyük. Ortaokuldan kayıp yıllarım var. Bir utandım, bir utandım. Hem hocadan, hem arkadaşlarımdan... Benim bahsettiğim zaman, günde altı ders yapılıyor, dört ders sabah, iki ders öğleden sonra. Öğleden sonra ilk ders kopyadan yakalanmışım.

İki ders bekledim. Yıldırım hocadan özür diledim."Tamam" dedi. "Kopya işlemi yapmayacağım. Perşembe günü sözlü yapacağım çalış gel" dedi. Çalıştım. On üzerinden altı aldım. Hiç unutmam. Belki kopya işlemi yapsa, bana çok şey kaybedecekti. Çünkü kaybedecek zamanım yoktu. Allah uzun ömürler versin.
SADRİ ÖZASLAN/ TARİH ÖĞRETMENİ Emekli
BURSA

21.04.2018
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ