Yaşadığım 60. Ramazan bayramıdır bu bayram.
İdrakin de olduğumuz kaçıncı bayram derseniz bilemem.
Hatırlayabildiğim, dokuz yaşımda oruca başladığımdır.
Oruca başlamak; Ramazan’ın veya Bayram’ın idrakinde olmak mı ? sanmam !
Sadece çocukca hatırlamak belki !
İki yıl önce ilçe merkezine dönüştürülerek Sarıkaya adı verilen Hamam Pazarı veya Hamam köyünde, köyün en kenar evinde, hamam yerine çıkıp ezanı beklemek , sahura kaldırılmak için yalvar-yakar tembihlerle uykuya dalmak, yarı uykulu sahur sofrasına oturup, yemek yerken uyuya kalmak, bayram öncesi pazarından satın alınan , etrafı delikli, üstü kitleli bir çift naylon ayakkabı bayramın ilk habercisidir sanki.
Patiskadan gömlek, kaput bezinden don, pantolon yerine günler öncesinden yıkanıp temizlenmiştir.
Bir-iki devlet memurundan öte şehir emaresine rastlanmayan ilçede; Ramazan da bayram da köy geleneklerine göre devam etmektedir.
Müezzin akşam ezanını okumak için minareye bayrakla çıkar, bir elinde bayrak, bir eli kulağında, minarenin şerefesinde döne döne ezan-ı Muhammediyi okur, eve girmeden daha eldeki iftariyeliklerle (leblebi, bisküvi- akide şekeri v.s.) oruçlar açılır ve evde sofra başında bekleyen büyüklere haber verilirdi.
İlçenin tek camisinin hem müezzini hem imamı, İlyas Hoca’ya da Allah ses vermiş. Meşgalen yoksa yakın köylerde dinle.
Daha sonraki yıllarda ; İlyas Hoca’nın bayraklı ezanına, Toprak mahsulleri ofisinin canavar düdüğü tabir edilen siren’i ilave edildi.
Ramazan ayı boyunca siren çalmayı kendisine ilahi görev kabuleden ofis bekçisi Ali Balat, Ezandan yarım saat önce, ayaklı demir aleti omuzuna alıp ofisin tepeye çıkarır, ibadet vecdi içinde vaktin gelmesini beklerdi.
İftarlıklarını yanına alan çoluk-çocuk, canavar düdüğünün başında ofis tepesini bayram yerini çevirirdi.
Ali Bolat, bismillah deyip sirenin koluna asıldı mı , ezan sesi, siren sesine karışır. Bir cümbüş ki; sormayın.
O günden bugüne çok şey değişti.
Darbeler, ihtilallar, yıkılıp yeniden kurulan hükümetle ulaşım, iletişim, tarım, sanayi, Tıp alanındaki büyük teknolojik gelişme ve buluşlar.
Ulaşım, iletişim, tarım , sanayi, tıp alanındaki büyük teknılıjik gelişme ve buluşlar.
Ölümlerin getirdiği üzüntüler, doğumların getirdiği sevinçler.
Ve daha bir sürü şey!
Bana sorarsanız ! değişmeyen iki şey var.
Birincisi; zaman – zaman çamide müezzinliğinde şahit olduğum, yaşı 90’ı çoktan aşmış (Allah sağlıklı ömür versin) İlyas Hoca’nın müthiş avazı,
Diğeri de; Tarihin başlangıcından bugüne devam eden göç.
Bin nüfuslu köy iken 25.000 nüfuslu ilçe haline gelen Sarıkaya şehir oldu mu ?
Yerel seçim mücadelesi veren siyasilerere sorarsanız !
Elbette... diyecekler.
Bir sel afeti neticesinde 30’un üzerinde can kaybı yaşanan ve bir bölgesi harabeye dönen, tarihin başkenti istanbul’un şehirliliği tartışılırken, dünkü köyün şehirliliğini tartışmak, o yörede yaşanan insanın şehir anlayışıyla doğrudan ilgili olsa gerek !
Her Ramazanda veya her bayramda yükselen ortak bir ses vardır.
Nerde o eski ramazanlar ?
Nerde o eski bayramlar ?
Aslında ne Ramazan değişmiştir ne de bayram... Değişen sadece insan.
Eskiye olan özlemimiz, çocukluğumuza duyduğumuz hasretimizdir.
Sorunlu olsa da sorumsuz, mesuliyetsiz çocukluğumuza olan özlemimiz.
Sevgiye , şefkate, merhamete, korunmaya olan açlığımız.
Dünya meşakketinden, geçim derdinden gelecek telaşından uzak yaşadığımız çocukluğumuz aslında bayramın ta kendisidir.
Özlenen, aranan, hasreti çekilen çocukluğumuzun saf ve temiz dünyasıdır.
Ramazan ve bayram; her şeyden öte bu güzel dünyayı her yıl yeniden hatırlattığı için güzeldir.
Her bayramı çocuk dünyasının saflığı ve sevgisi içinde yaşamak ümidiyle.
Nice bayramlara sağlıkla ulaşmanızı diliyorum.
salih
13.10.2009 22:44:00evet,nerde o eski bayramlar ve nerde senin gibi başkanlar..eline kalemine sağlık,en derin hürmetlerimle..
halit yagiz
30.09.2009 16:32:00selamun aleykum herkesin once gecen mubarek ramazan bayraminizi kutlar allahtan devamini nasip etmesini dilerim once bayramlarinizi kutlayamadim ozur dilerim cunku bilgi sayarim bozulmustu abi yeni yazinizida yeni okumak nasip oldu evet eski gunler hormonsuz gunlerdi hatir gonul es dost akraba ve arkadaslik kiymeti vardi simdi sadece herkese cebindeki para kadar selam veriyorlar yada ceplerine gore selam aliyorlar dikkat edersen kahvede herkesin grubu ayri ama sadece secim gelince o grubun disinda kalanlar ( vay gardasim ) denilerek sadece secim sonuna kadar birlikte kalirlar sonra yine kapi arkasina abi o tarif ettigin ayakkabinin adi (tikkir) o gunler hormonsuz gunlerdi geri gelmez bizde sadece hayali ile yasariz hayirlisi olsun ne diyelim duzelir insallah herkese saygi ve sevgilerimle
murat ertugrul
19.09.2009 18:56:00sayin sanal yaziniz harika nice 60 inci yillara diyor ve gecmisle ilgili birazda olsa unutulmaya yuz tutan o anilari hatirlatmaniz mukemmelden de mukenmmel.yaani ben ofis memurunun sirenini bilmem ama o naylon kilitli ayakkabilari giydim,cibinligimde oldu,atike sekerini bayramlarda topladimda vesaire vesaire,yani uzun zaman beklidigim yazinizi keyfle okudum,harika, sadece neden gazete kosenizdeki yazilariniz uzun sure degistirilmiyor,anlaya bilmis degilim,ispanyadan sayin sanal olmak uzere butun sarikayali ,yozgatli dost ve hemserilerimin bayramlarini en icten dileklerimle kutlar saygilar sunarim,,,,,