Mehmet SANAL

SANAL BAKIŞ

ADALET ARIYORUM

ADALET ARIYORUM
Avrupai hayat tarzının kültürümüze enjekte ettiği “Sevgililer Günü” sonrasında duygu dünyamızın tatmini için adına adalet dediğimiz sevgiliyi arama gayreti değil bizimki.
Kaldı ki bizim yüce Peygamberimiz bindörtyüz sene öteden “Siz birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız” demişti buyurmuyor mu?
Hayatın her anında, yaratılana sevgiyi imanın şartı haline getirmiş bir inancın mensuplarının, kral’ının emrine aykırı olana gizli nikah kıyan papaz Valentin’in anısına ilan edilen “Sevgililer Gününe” özenti içinde olması ne acı.
Batı aç gözlülüğünün sevgiyi ekonomik hovardalığın aracı haline getirmiş. Olması da kültürel yozlaşma’nın başka boyutu.
İsterseniz işe değişik kültürlerin ‘Sevgi’ ye bakışındaki adaleti arayarak başlayabilirsiniz.
Bizim aradığımız adalet ; herkesin hakkına riayet etmek ve herkes hakkında doğru hüküm vererek hakkın yerine getirilmesinden ibaret.
İnsanların birbirlerine karşı adalet arayışları ‘Vicdan ’ ın sesidir. Vicdan’ın sesine kulak tıkayan adalet anlayışı zulüm ve eziyet doğurur.
Demokrasi ve hukuk düzeni içinde Devlet’in vatandaşı’na karşı vicdanı; kurduğu ve bağımsız yargıçlar eliyle adalet dağıttığı mahkemelerdir.
Mahkemelerine güven duymayan bir toplumda adalet’i kim nasıl tesis edecek ?
Vatandaşlık bağı ile bağlı olduğu devletin kanunlarına ve yazılı kurallarına riayetsizliğin kişisel hak ve hürriyetlerinin temeli sayan insanın adalet anlayışı yeniden nasıl inşa edilecek.
Bilerek veya bilmeyerek, şikayet edegeldiğimiz Avrupa’nın Avrupa çifte standardı’nı adalet tartışmalarında emsal oluyoruz.
Örnek mi istiyorsunuz?
Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması gündeme geldiğinde Sayın Başbakan’ın şöyle dediğini hatırlıyorum.
“Yargıya siyaset karıştığından endişeliyiz” bu durumda dokunulmazlıkları kaldırmak adaletsizliği de beraberinde getirir korkusundayız.
Rektör Yücel Aşkın davasında tutuklama kararına itiraz edenlere karşı , Sayın Başbakan “Suçluysa cezasını çekecektir” diyordu. Ve yargıya müdahale edilmeyeceğini savunuyordu.
Türban meselesinde ülkedeki hukuki süreci tamamladıktan sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’e giden ve oradan da aleyhine karar çıkan Leyla Şahin, televizyon kanallarında, kararın hukuki değil siyasi olduğunu ve inancından doğan hakkının elinden alındığının dolayısıyla adaletsizliğin hüküm sürdüğünü anlatıyordu.
Merak ettiğim! bu mahkemeler Leyla Şahin lehine karar verseydi adil mi sayılacaktı?
Adalet, sadece bizim istediğimizin gerçekleşmesi mi olmalı;İnsanlar mahkemelere güvenmiyorsa, oralara neden giderler ki?
Refah Partisinin kapatılması davası aynı süreçle AİHM’ne kadar götürüp niye geri çekildi? Üstelik,yıllarca avrupayı batı kulübü olarak itham eden siyasetçi,kendi ifadesi ile batı kulübü’nün mahkemesi kapısında hak arama ihtiyacını neden duyar ki?.
Eğer mesele sadece hak aramak ve adaletin tecellisini istemek değil de, bir siyasi ideolojinin mahkemeler yoluyla propaganda ve mücadelesini sergilemekse söylenecek söz kalmıyor.
Adalet arayan insanların haklılığı veya haksızlığını tartışmıyorum. Sadece olacağı karara başından itiraz edecekleri bir mahkemeye insanların niye gittiklerini merak ediyorum.
İlk mahkemeden son mahkemeye kadar bütün mahkemeler mevcut kanunlar çerçevesinde, itiraz yolları açık olmak üzere karar verdiğine göre aranıpta bulunamayan nedir?
Bilge insan, değerli devlet adamı Aliya İzzet Begoviç, “Özgürlüğe kaçışım ” isimli eserinde şöyle diyor: ”Kanunlar söz konusu olduğunda bir devlet sistemine veya nizamına ait prensiplerin halkın ruhuna dayalı olması büyük önem arz eder.”
İnancı gereği hak ve adalet arayışı içinde olan insanımızda eski ve yeni başbakanımıza kadar kimseyi tatmin etmeyen adalet anlayışı, bilge insanın ifadesi ile kanunlarımızın, HALKIN RUHUNA dayalı olmadığından mı kaynaklanıyor?
Ya da ! günümüz adalet anlayışından memnun olmayan insanımız, kanunlarımız söz konusu olduğunda devlet sistemimizi veya nizamına ait prensipleri HALKIN RUHUNA dayalı olması değil de ferdin RUHUNA dayalı olması gerektiğinde mi inanıyorlar? Bu durumda yasa koyucunun demokrasi ve hukuk düzeni içindeki yeri neresi olacak?
Yozgatımızın manevi büyüğü merhum Şeyhzade Ahmed Efendi’ye sağlığında türban veya başörtüsü ile ilgili bir soru yöneltilir O’ da bu konuda, Diyanet İşleri Başkanlığının konu ile ilgili kararına riayet edilmesi gerektiğini söyledikten sonra “Çoğu ararken azı kaybetmemek gerek” şeklinde cevap verdiği rivayet edilir. Doğrudan bilmiyorum.Değilse önce Allah’ın sonra merhumun affına sığınırım.
Kendileri muhalefette iken muhterem eşi tarafından açılan türban davasının, Sayın Abdullah Gül Dışişleri Bakanı olunca geri çekildiği hafızalardadır.
Kendimiz için adalet arama ihtiyacında değiliz. Bu ülkenin kanunlarına kurumlarına saygılıyız. Daha çoğunu, daha da çoğunu arayan insanımızın ülke gerçeklerine göre de hareket etmesinden yanayız
Hiç kimsenin inancının hak ve vicdan özgürlüğünün önüne engel konulmasından yana değiliz. Ancak hak ve adalet ararken , yedi düvele karşı verilen mücadele sonunda ve binlerce şehit canına mal olan devletin temellerine dinamit konulması , hak ve adalet adına gönlümüz razı değildir
Dünün şikayetçileri bugün çözüm makamındalar. Siyasete alet etmeden bu milletin vicdanını rahata kavuşturmalıdırlar.
Adalet herkese lazım. Bu gün adalet dağıtmayanların yarın adalet isteme hakkı olmaz.

Tarih : 28.02.2006
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ