Mehmet SANAL

SANAL BAKIŞ

KAZANÇ KAPISI TÜRBAN

Muhterem Erbakan Hoca’nın, seçimleri aynı zamanda ‘Müslümanların sayımı’ ilan ettiği günden beri Türban veya başörtüsü tartışmaları ülkenin gündeminden düşmüyor.
Cumhuriyetin temel ilkelerini zedeler düşüncesiyle türbana karşı olanlar bile, sorunu çözelim ama toplumsal mutabakat arayalım demeye başladılar. Her siyasi parti, oy kaygısı ile meseleye bir tarafından dahil olmaya çalıştı.
Hiçbir siyasi parti kendi gerçeğini açıkça ortaya koyup net tavrını belli etmedi. Sorunu çözüyormuş gibi yapıp, çözümsüzlükten nemalanma yarışına girdiler.
AKP ile MHP’nin birlikte çözüm arayışları netice verir mi? Ortaya çıkacak yeni durum beraberinde başka sorunlar getirir mi? Türban meselesi, TBMM de varılacak uzlaşma ile ülke gündeminden çıkarılır mı Yaşayıp göreceğiz.
Biz olayı bir başka yönüyle incelemeye çalışacağız.
Türban veya baş örtüsünün kamu kurumlarında serbest olmasını isteyenler ve onları haklı bulanlar iki noktadan hareket ediyor.
1-Müslüman kadın, dinin emri gereği başını örter, inancı gereği örtünür ve giyinir.
2-Giyim kuşam, kişinin hak ve özgürlüğüdür. Buna müdahale özgürlüğün sınırlandırılmasıdır.
İlk hareket noktasından başlayarak, adım-adım gidelim.
İslamın kaynağı, kadın-erkek her Müslümanın inancının dayanağı kitabımız Kur’an. Nur Suresi 31,ayeti türban’ın hareket noktası. Nur Suresi 31. ayet mealen; “Mümin kadınlara da söyle: Başörtülerini yakalarının üzerine (kadar) örtünsünler”
Bazı meallerde ifade “Yakalarının üzerine (kadar) sarkıtsınlar” şeklindedir.
Ancak günümüzde türban takanlara bakıyoruz. Kimi, türbanının omuzlarından dirseklerine. Çenesinin altından, göğüslerinin altına, ensesinden beline kadar sarkıtırken, kimileri de sadece yüzünü açıkta bırakarak çenesinin altından dolaştırıp ensesinde bağlıyor. Elbisesinin yakasını da türbanının üzerine çıkarıyor.
Kim nasıl bağlarsa bağlasın başörtüsü Kur’an’ın emridir, başımızın üstündedir. Müslüman kadın bu emre uyuyor diye kınanamaz. Ancak inancı, bu emirden ibaret saymamak ve Kur’an’ın bütününe uymak şartıyla.
İsterseniz Kur’an’ın kadınlarla ilgili diğer ayetlerine bir göz atalım.
Nisa Suresi 3. ayet mealen; “Eğer öksüz kızlarla evlendiğinizde onlara karşı adaletli davranamamaktan korkarsanız, hoşunuza giden ve size helal olan diğer kadınlardan iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz.”
Soru: varlıklı bireye sahip, türbanı dinin tek gerçeği kabul eden bir hanım kardeşimiz eşinin adaletsizlik yapmayacağına da inanıyorsa da onun , yoksul, kimsesiz, mümin kadınlardan iki, üç kadınla daha evlenmesine rıza gösterir mi?
Nisa Suresi 11.ayet mealen: “Miras konusunda Allah çocuklarınız hakkında şöyle emreder: Erkeğin hakkı, kadının hissesinin iki mislidir.”
Soru: Mümin ama yoksul bir eşe sahip türbanlı bir hanım kardeşimiz, kendisi de çalışmıyor. Kendisine kalan mirasa şiddetle ihtiyaç hissediyorsa, mirastan erkek kardeşim iki pay alsın, bana bir pay yeter, Allah’ın emri böyle der mi?
Ve bu ayetin sonunda “Bunlar Allah’ın koyduğu farzlardır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” diye buyruluyor.
Nisa Suresi 34.ayet mealen; “erkekler kadın üzerine idareci ve hakimdirler. Çünkü Allah birini diğerinden üstün yaratmıştır. Fenalık ve geçimsizliklerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, bunlarda fayda vermezse dövün”
Soru : “türban dinimin emri, inancımı yaşamak istiyorum” diye türbanlı hanım kardeşimiz, erkeğin kadın üzerine idareci ve hakim olduğunu, erkeğin üstün yaratıldığını ve neticede Kur’an emri gereği kadının dövülmesini kabul ediyor mu?
Kur’an’ın muhtelif ayetleri, faiz, zina, fitne, iftira ve bunların yanında sui zan (başkaları hakkında kötü düşünce, kötü zan), gıybet (başkalarını gıyabında çekiştirmek) yalan söyleme fillerini de yasaklıyor.
Her bir fillin ayetinin ayrı ayrı yazmaya, takdir edersiniz ki yerim müsayit değil.
Soru: türbana takılı kalan hanım kardeşimiz, hiçbir zaman gıybet etmediğini, kimseye sui zan beslemediğini, pembe yalan türünden de olsa hiç yalan söylemediğini iddia edebilir mi?
Kur’an’ın ayetleri arasında değer açısından farklılık olabilir mi?
Kur’an’ın bazı ayetleri inancın temeli sayılan uygulama mücadelesi verilirken bazı ayetleri (haşa) görmezden gelinebilir mi?
Birileri çıkıp diyebilir ki “Ben sadece başörtüsü veya türban ayetine değil Kur’an’ın her ayetine uygun yaşamak istiyorum Kur’an’ı devlet’e ve sosyal hayata egemen kılmak istiyorum.” Bu düşünce, fikir ve ifade hürriyeti bağlamında hoş görülebilir. Ama istenen bir şeriat devletidir.
İşte korkulan da budur.
Mesele sadece başın örtülmesi değil. Kur’an’ın farklı yorumları ile her cemaatin kendine bir anlayışı esas alarak öteki yaratma hadisedir.
Hepsi Müslüman olan Arap dünyası neden bugün parça parçadır.
Özellikle Avrupa da yaşayan vatandaşlarımızın oluşturduğu çeşitli cemaatler , neden biri diğer cemaatin camisine gitmez, bir cemaat diğerini Müslüman saymaz?
Bilerek veya bilmeyerek, samimi veya gayri samimi türban mücadelesi veren insanların, din- devlet- vatandaş ekseninde evvela kedilerini sorgulamaları gerekmez mi?
Kur’an’a göre din- devlet- vatandaş ekseninde ve kişi hak ve özgürlüğü bağlamında konuya gelecek sayılarda devam etmek umuduyla.

Kaynak ; 1- Diyanet İşleri Başkanlığı –Kur’an-ı Kerim ve meali
2- Mevdudi - Tefhimu’l Kur’an
3- Ömer Nasuhi Bilmen - Kur’an’ı Kerim Meali ve Tefsiri
4- Elmalılı M.Hamdi Yazır - Hat Dini Kur’an Dili
5- İsmail Hakkı Bursevi - Ruhu-l Beyan (Kur’an Beyan ve Tefsiri)


Tarih : 31.01.2008
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ