Mehmet SANAL

SANAL BAKIŞ

Kazanç kapısı türban

Türban veya başörtüsü tartışmalarının alevlendiği , toplumu türban taraftarları ve karşıtları olarak kamplaşmaya zorlayan eğilimlerin gözlendiği bu günlerde, akl-ı selimin galip gelerek çıkmaz sokaklardan dönülmesi gerektiği inancındayız.
Önceki yazımızda konuya ,”türban veya başörtüsü dinimin emridir.” diyenler açısından yaklaşmış ve yüce kitabımız Kur’an’ın bazı ayet meallerini yazarak sorular yöneltmiştik.
Bu istikamette devam edeceğiz.
“Dinimin emrettiği gibi yaşamak istiyorum.” diyenlere yüce kitabımız Kur’an , ne diyor bakınız.
Nisa Suresi 59. Ayet : Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e ve sizden olan idarecilere (ulül-emr)de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız- onu Allah’a ve Rasul’e götürün. Bu hem hayırlı , hem de netici bakımından daha güzeldir.
Bu ayet , ilk yazıda belirttiğim kaynak eserlerin hepsinde aynı şekilde ifade edilmiştir. Ancak üç ayrı müfessir (tefsir sahibi) ,”ve sizden olan idareciler” cümlesini aşağıdaki şekil tercume etmişlerdir.
Konyalı Mehmet Vehbi, Büyük Kur’an tefsiri (hülasat’ül beyan)’inde , “ve sizden olan emir sahibi emirinize ve emirimizin nasbettiği (tayin ettiği) valilere ve hakimlere itaat edin.”
Mevdudi , Tefhimu’l Kur’an-Kur’an’ın anlamı ve tefsiri isimli eserinde , “ulül-emr kelimesi çok geniş kapsamlıdır. Müslümanların herhangi bir işinin başında olan herkesi kapsar. Din alimleri , düşünürler, politik liderler, yöneticiler, mahkemelerdeki hakimler (kadınlar). kısacası müslümanlar arasında seçilip (sadece halkın seçtiği değil de yönetenlerin de meslektaşları arasından seçip atadığı) kendilerine yetki verilen herkese itaat edilmelidir.
Onlar: a) Müsülman oldukları
b) Allah’a ve Rasulü’ne itaat ettkleri sürece, onlara karşı gelip müslümanların toplum hayatındaki barışı bozmak doğru değildir.”
Eserleri, uzun yıllar Osmanlı medreselerinde temel ders kitabı olarak okutulan Fahruddin Er-Razi ‘ye kulak verelim...
Fahruddin Er-Razi, Tefsir-i Kebir isimli eserinde , “ulül-emr (sizden olan yönetici - idareci ) müslüman askeri komutanlar(seriyye kumandanları) dır” diyor.
Şöyle bir soru akla gelebilir !
Nüfusunun büyük çoğunluğu müslüman olan, müslüman idareciler tarafından yönetilen ve kuvvetler ayrılığı esasına göre kurulmuş devletlerde , yukarıdaki, mealini yazdığımız ayetin ifadesi olan “idareciler(ulül-emr)” kim olacaktır.
“ulül-emr” (sizden olan idareciler);
Yasama (TBMM) organı mı?
Yürütme (Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar kurulu ) organı mı?
Yargı ( Anayasa Mahkehesi, Yargıtay, Danıştay, İdare Mahkemeleri, Diğer Mahkemeler) mı?
Bu soruların cevabı, Konyalı Mehmet Vehbi, Mevdudi ve Fahruddin Er-Razi’nin yukarıdaki izahlarında acıkça görülüyor.
Şimdi Nisa Suresi 59. ayete geri dönelim ve adım adım yürümeye devam edelim.
“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e ve sizden olan idarecilere (ulül-emr)de itaat edin.”
“Ben müslümanım” diyen insan için Allah’a itaatsizlik düşünülemez. Peygambere itaatsizlikten bahsedilemez.
Bugün “Türban” bayraklaştırılarak gündemde tutulmaya çalışılan kavga , “ve sizden olan idarecilere (ulül-emr)de itaat edin.” noktasında odaklaştırılan kavgadır.
Anlaşılan veya anlatılmak istenen o ki, Müslümanlığı başörtüsünden ibaret sayan türbanperestler ve onlar gibi düşünen siyasiler , Kurtuluş savaşından beri ülkeyi yöneten idarecileri, “sizden olan idarecilere” emri hilafına kendilerinden saymıyorlar.
Ülke yönetiminin hiçbir kademesinde gayrimüslim olmamasına rağmen , bu yargıya nerden-nasıl varıyorlar anlamak mümkün değil.
Osmanlı devletinde bile Ermeni, Rum, Yahudi yöneticilerin bulunduğu tarihi bir hakikat iken, Cumhuriyet Dönemi idarecilerine reva görülen bu hareket (kendilerinden saymama) ihanet değilse bile en hafifinden insafsızlık ve vicdansızlıktır.
Kur’an’a göre idareci sayılan hangi Türk Hakimine “Sen bizden değilsin-Müslüman değilsin” diyebilirsiniz
Bu ülkede , Hakimler türbana yasak kararı vermişler.
Mevcut siyasi iktidardan güç alarak , Türk yargı mensuplarını kendinizden saymadığınızı bir an için kabul edelim!
Türk hakimlerinin verdiği yasak kararlarının , bir hakim dışında tamamı gayrimüslim hakimlerden oluşan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürülmesini , müslüman inancı ve Nisa suresinin 59. ayeti karşısında nasıl izah edeceksiniz.?
Kur’an’ın “sizden olan idarecilere itaat edin.” hükmüne rağmen , lehinize de olsa gayrimüslim hakimlerden oluşan bir mahkemenin vereceği kararı inancınızın neresine yerleştireceksiniz.
Kaldı ki o mahkeme bile Türk hakimlerinin verdiği kararları devlet düzeni açısından doğru buldu
Sizden olmayan insanlardan oluşan mahkemenin vereceği karar inancınızla çelişmeyecek mi?
Ayete devam edelim!
“Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız- onu Allah’a ve Rasul’e götürün”
Bugün baş örtüsü konusundaiçinde bulunduğumuz durum anlaşmazlik konusu. Bu anlaşmazlığı , Allah’a yani Kur’an’a götürüyoruz. Başörtüsü konusunda Nur Suresinin 31.ayetin mealinde bir açıklık yok. İkinci olarak , konuyu Rasul’e yani Peygamber efendimizin (s.a.v.) hadislerine götürüyoruz.
Israrla , türbanı kullananlar , onları savunanlar ve karşı olanlar, Kur’an’ın ifade ettiği mana gereğince arapça bilmeediğimize göre işin aslını kimden öğreneceğiz.
Diyanet yetkililerinden veya ilahiyat alanında ömür tüketmiş ilim adamlarından değil mi?
Diyanet işleri başkanı Prof. Dr. BARDAKOĞLU’nu dinliyorsunuz, “İslamda örtünme vardır.(Başörtüsü demiyor) Bu 1400 yıl lık gelenektir. Baş örtüsü islamın ön şartı değildir. Din şekilciliğe mahkum edilemez.” mealinde demeçler veriyor.
Ülkenin ünlü ilahiyatçı hocalarını dinliyor-okuyorsunuz, Kur’an’ı ve hadisi yorumlayan bu insanların kimi, başörtüsü vardır diyor, kimi yoktur diyor. Kimi emridir diyor , kimi gelenek diyor. Her ilim adamı kendince önemli deliller ortaya koyuyor ama anlaşmazlık sürüyor.
Anlaşmazlığın çözümü konusunda gelin Resul’e yani Hadislere gidelim.
Mevdudi , Tefhimu’l Kur’an isimli eserinde şöyle yazıyor. !
Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur. “Sizin başınızda doğru olduğu kadar yanlışı da uygulayan yöneticiler bulunacaktır. (Böyle bir durumda) kim yanliş olan şeylerden nefret ederse sorumluluktan kurtulacaktır. Kim de bu yapılan yanlışlardan hoşlanmazsa (cezadan) kurtulacaktır.” Ashabdan bazıları: “böyle yöneticilere karşı savaşmayacak mıyız?” diye sorunca Hz. Peygamber (s.a.v.) “Namaz kıldıkları müddetçe, hayır” diye cevap vermiştir.
Kur’an’a göre Ulül-emr sayılan devlet görevlilerini ; zaman zaman cenaze namazı kılarken tv ekranlarından izliyruz.
Denebilir ki “efendim, cenaze namazı namaz değil duadır. ”
Dikkat edilirse , Peygamber efendimiz (s.a.v.) “Namaz kıldıkları müddetçe” derken beş vakit namazı cuma namazı bayram namazı teravih namazı cenaze namazı şeklinde bir tasnifte bulunmamıştır.
Tam da bu noktada şunu sormak gerekiyor.!
Başörtüsü konusunda ısrar eden iinsanlar, yasak kararını veren ve bu yasağı uygulayan insanların , hiç bir zaman namaz kılmadıklarını mı sanıyorlar?
Bu , su- i zan (başkaları hakkında kötü zan) olmaz mı?
Su- i zan, Kur’an’da yasak değil mi?
Ayetin bu bölümüyle ilgili , bir de Fahruddin Er-Razi’yi dinleyelim.
Tefsir-i kebir isimli eserinde Fahruddin Er-Razi şöyle diyor.
“Eğer ayetteki “onu Allah’a ve Peygambere götürün” emri ile “Onun bilgisini Allah’a bırakın ve o hususta susup, ona değinmeyin” manasının kasdedilmiş olması niçin caiz olmasın”
Sahi neden olmasın ?
Devletin birliği, toplumun dirliği için, devletin istediği vatandaş olup işi Allah’a bırakmanın zararı ne?
Af ve Tövbe kapısı kapalı mı?
Ve.. Ayet şöyle tamamlanıyor !
“Bu hem hayırlı , hem de netice bakımından daha güzeldir.”
Dini inancı, ruhunda değil bedeninin üzerindeki bir alamet’de arayan insan , Yarattığı kargaşadan dolayı, devlete , devletin düzenine zarar verdiğini görmeyecek, anlamayacak mı?
( devam edecek... )

Tarih : 19.03.2008
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ