Ülke gündemi o kadar çabuk değişiyor ki, takip etmekte zorlanıyordunuz.
Bir gün medya veya basını takip etmeseniz, birçok şeyi kaçırmış oluyorsunuz.
Aklı nisyan ile malül olan halk’ın; şehit cenazelerini. Tokat ve İskenderun baskınlarını,ülkenin her köşesinde ocaklara düşen ateşi unuttuğu varsayılarak, toz duman içinde bir referanduma doğru hızla gidiliyor.
Yapılan, demokratik kurallar içerisinde bir propaganda kampanyasından öte; tabiri caiz ise ‘’it cengi.’’ Bu cengin baş aktörü iktidar.
Halkın ajite edip, evet oyunu fazla çıkarabilmek için, en küçüğünden en büyüğüne her olayı, her fırsatı sonsuz pervasızlıkla kullanıyor.
Bir meydan da halka hitap eden başbakan soruyor ?
‘‘Son günlerde terör olayları neden arttı?’’
Cevabı kendisi veriyor.
‘‘Anayasa değişiklikleri meclisten geçti. Halkın önüne gelecek.’’
‘‘Mecliste bize karşı çıkanlar kimlerdir? Düşünün !”
Cevabı yine kendisi veriyor.
CHP, MHP, BDP, İMRALI.
Ve tekrar soruyor. Bütün bunların karşısında tek başına kim var? Cevap AKP.
Nedense, anayasa değişikliğine destek vereceğini ifade eden Saadet Partisi ve lideri Numan Kurtulmuş’ u ağzına almıyor Başbakan.
Açıkça söylemese de, söylemek istediği; ‘‘Bütün siyasi partiler, demokratik kurum ve oluşumlar bizim karşımızda.’’ Bu tavır, sn. Erbakan Hoca’nın bir söylemini çağrıştırıyoru. Hoca, kendini ve siyaset yolunu, ömrü boyunca her şöyle ifade etti.
Ülkede çok partili değil, iki partili demokrasi var.
Çünkü; hocaya göre ülkede;
Milli Selamet partisi ve ötekiler,
Fazilet patisi ve ötekiler
Refah partisi ve ötekiler vardı..
En sağdan en sola, en liberalinden en radikaline, en milliyetçisinden en sosyalistine kadar, bütün partiler hocaya göre bir ve aynı idi…
Aynı fikir tezgahının ürünü Başbakan gömleğini değiştirdiğini söylese de fikir dünyasını koruyan beyin zarının değişmediğini gösteriyor.
O da; ‘‘AKP ve diğerleri’’ diyerek sadece karşısındaki siyasi partileri değil, bütün muhalif, unsurları aynı kaba dolduruyor. Ne zaman, terör olayları artış gösterse, Ne zaman hak arama dönük toplumsal olaylar ortaya çıksa; Başbakan’ın ve AKP yetkililerinin ağız birliği yaptıkları bir söz var’
‘‘Bu günlerde bu olayların tırmanışı manidardır!’’ söylenmek istenen şu; ‘‘Biz demokrasi adına çok güzel işler yapıyoruz, birileri ülkede iyi şeylerin olmasını istemiyor.’’
Diyelim ki bu varsayım doğru!
AKP’den önceki iktidarlar döneminde meydana gelen terör ve toplumsal olayları da aynı mantık silsilesi içinde düşünmek gerekmez mi?
Oysa; AKP yetkililerini dinliyorsunuz!
AKP iktidarı, bütün cumhuriyet hükümetlerinden daha demokratik, daha çalışkan, daha dürüst, daha insancıl. Meğer seksen yıldır bu millet mehdi bekler gibi AKP iktidarını bekliyormuş!
O zaman, bu hırçınlık, bu asabiyet, bu öfke niye?
Allah’a (c.c.) teslim olmuş kul, yaptıkları ve söyledikleri eleştiriliyor diye , yönettiği ülkenin vatandaşlarına karşı böylesine zıvanadan çıkar mı?
Allah’ın(c.c) hiç sevmediği KİBİR in zirvesindeki bu davranışın tek adı vardır NARSİSİZM. Yani kendini aşırı beğenme, kendine aşık olma hastalığı.
Gündemin getirdikleri arasındaki en müthiş iddia da şu ‘‘İsrail AKP’yi iktidardan düşürmek istiyor’’ ülke için de AKP’yi iktidardan düşürmek isteyenler de İsrail’in ekmeğine yağ sürüyor. Demek ki neymiş ? demokratik bir ülkede, demokrasi kuralları içinde muhalefet partileri iktidar olmak isterlerse, İsrail yanlısı olurlarmış!
Öyle ya, ahalisinin ໗’u Müslüman olan ülkenin insanları Müslümanlığı ameli ile tescillenmiş!! İnsanlara mı oy verecek yoksa İsrail yanlılarına mı?
Hep mağduru oynayarak, ummadıkları yerlere gelenler ve ummadıkları kazanımları elde edenler; ‘‘ demokrasi araçtır, amaca ulaşınca terk edilir.’’ Sözünü boşuna söylememişler.
Demokrasiye aşık necip milletimiz. Sözün kime ait olduğunu her halde araştırır.
Sahi! ABD’deki önemli Yahudi strateji kuruluşları, dünyada Yahudi olmayan hiç kimseye vermedikleri(bir istisna hariç) ‘‘YÜKSEK CESARET’’ madalyasını SN. BAYKAL, SN. KILIÇDARO⁄LU SN. BAHÇELİ veya YARSAV başkanının boynuna mı taktı?
Kimin boynunda olduğu meydanlardaki öfkeli hitabet sanatından anlaşılmıyor mu?
12 eylül günü bir oy diğerinden fazla çıkarsa;
Ya DEMOKRAT DİKDATÖR, ya da DARBECİ olacağız öyle mi? ne diyelim? Allah (c.c.) bu ülkeyi ve insanları korusun.
Bir gün medya veya basını takip etmeseniz, birçok şeyi kaçırmış oluyorsunuz.
Aklı nisyan ile malül olan halk’ın; şehit cenazelerini. Tokat ve İskenderun baskınlarını,ülkenin her köşesinde ocaklara düşen ateşi unuttuğu varsayılarak, toz duman içinde bir referanduma doğru hızla gidiliyor.
Yapılan, demokratik kurallar içerisinde bir propaganda kampanyasından öte; tabiri caiz ise ‘’it cengi.’’ Bu cengin baş aktörü iktidar.
Halkın ajite edip, evet oyunu fazla çıkarabilmek için, en küçüğünden en büyüğüne her olayı, her fırsatı sonsuz pervasızlıkla kullanıyor.
Bir meydan da halka hitap eden başbakan soruyor ?
‘‘Son günlerde terör olayları neden arttı?’’
Cevabı kendisi veriyor.
‘‘Anayasa değişiklikleri meclisten geçti. Halkın önüne gelecek.’’
‘‘Mecliste bize karşı çıkanlar kimlerdir? Düşünün !”
Cevabı yine kendisi veriyor.
CHP, MHP, BDP, İMRALI.
Ve tekrar soruyor. Bütün bunların karşısında tek başına kim var? Cevap AKP.
Nedense, anayasa değişikliğine destek vereceğini ifade eden Saadet Partisi ve lideri Numan Kurtulmuş’ u ağzına almıyor Başbakan.
Açıkça söylemese de, söylemek istediği; ‘‘Bütün siyasi partiler, demokratik kurum ve oluşumlar bizim karşımızda.’’ Bu tavır, sn. Erbakan Hoca’nın bir söylemini çağrıştırıyoru. Hoca, kendini ve siyaset yolunu, ömrü boyunca her şöyle ifade etti.
Ülkede çok partili değil, iki partili demokrasi var.
Çünkü; hocaya göre ülkede;
Milli Selamet partisi ve ötekiler,
Fazilet patisi ve ötekiler
Refah partisi ve ötekiler vardı..
En sağdan en sola, en liberalinden en radikaline, en milliyetçisinden en sosyalistine kadar, bütün partiler hocaya göre bir ve aynı idi…
Aynı fikir tezgahının ürünü Başbakan gömleğini değiştirdiğini söylese de fikir dünyasını koruyan beyin zarının değişmediğini gösteriyor.
O da; ‘‘AKP ve diğerleri’’ diyerek sadece karşısındaki siyasi partileri değil, bütün muhalif, unsurları aynı kaba dolduruyor. Ne zaman, terör olayları artış gösterse, Ne zaman hak arama dönük toplumsal olaylar ortaya çıksa; Başbakan’ın ve AKP yetkililerinin ağız birliği yaptıkları bir söz var’
‘‘Bu günlerde bu olayların tırmanışı manidardır!’’ söylenmek istenen şu; ‘‘Biz demokrasi adına çok güzel işler yapıyoruz, birileri ülkede iyi şeylerin olmasını istemiyor.’’
Diyelim ki bu varsayım doğru!
AKP’den önceki iktidarlar döneminde meydana gelen terör ve toplumsal olayları da aynı mantık silsilesi içinde düşünmek gerekmez mi?
Oysa; AKP yetkililerini dinliyorsunuz!
AKP iktidarı, bütün cumhuriyet hükümetlerinden daha demokratik, daha çalışkan, daha dürüst, daha insancıl. Meğer seksen yıldır bu millet mehdi bekler gibi AKP iktidarını bekliyormuş!
O zaman, bu hırçınlık, bu asabiyet, bu öfke niye?
Allah’a (c.c.) teslim olmuş kul, yaptıkları ve söyledikleri eleştiriliyor diye , yönettiği ülkenin vatandaşlarına karşı böylesine zıvanadan çıkar mı?
Allah’ın(c.c) hiç sevmediği KİBİR in zirvesindeki bu davranışın tek adı vardır NARSİSİZM. Yani kendini aşırı beğenme, kendine aşık olma hastalığı.
Gündemin getirdikleri arasındaki en müthiş iddia da şu ‘‘İsrail AKP’yi iktidardan düşürmek istiyor’’ ülke için de AKP’yi iktidardan düşürmek isteyenler de İsrail’in ekmeğine yağ sürüyor. Demek ki neymiş ? demokratik bir ülkede, demokrasi kuralları içinde muhalefet partileri iktidar olmak isterlerse, İsrail yanlısı olurlarmış!
Öyle ya, ahalisinin ໗’u Müslüman olan ülkenin insanları Müslümanlığı ameli ile tescillenmiş!! İnsanlara mı oy verecek yoksa İsrail yanlılarına mı?
Hep mağduru oynayarak, ummadıkları yerlere gelenler ve ummadıkları kazanımları elde edenler; ‘‘ demokrasi araçtır, amaca ulaşınca terk edilir.’’ Sözünü boşuna söylememişler.
Demokrasiye aşık necip milletimiz. Sözün kime ait olduğunu her halde araştırır.
Sahi! ABD’deki önemli Yahudi strateji kuruluşları, dünyada Yahudi olmayan hiç kimseye vermedikleri(bir istisna hariç) ‘‘YÜKSEK CESARET’’ madalyasını SN. BAYKAL, SN. KILIÇDARO⁄LU SN. BAHÇELİ veya YARSAV başkanının boynuna mı taktı?
Kimin boynunda olduğu meydanlardaki öfkeli hitabet sanatından anlaşılmıyor mu?
12 eylül günü bir oy diğerinden fazla çıkarsa;
Ya DEMOKRAT DİKDATÖR, ya da DARBECİ olacağız öyle mi? ne diyelim? Allah (c.c.) bu ülkeyi ve insanları korusun.
08.09.2010
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
KAĞAN
10.09.2010 13:47:00Büyük Oyun ve Ortalık Toz Duman
O tozlar, dumanlar önümüzdeki günlerde zuhur edecek 'BÜYÜK KAOS' un adeta ayak sesleri. Büyük Oyun isimli makalenize yaptığım yorumda; Altın Vuruş değerindeki, bu oyunu durduracak '...siyasi kadro var mı?...' sorunuza 'Hayır böyle bir kadro yok' demiştim. Bu sözümle ne demek istediğimin siz ve okuyucularınız tarafından anlaşılması adına; müsaade ederseniz, devamı niteliğinde aşağıda görüşlerimi arz ediyorum.
Antik Çağ'ın Patara'sı tarihde 'Temsili Demokrasi'nin ilk uygulamasıdır. Fakat tırnak içindeki temsili kelimesine dikkatinizi çekiyorum. Bu kelime o kadar derin, geniş anlamlı ki, bu sebeple tartışmalı. Demokrasinin Antik Çağ'da bir görünüp, uzak yörüngedeki bir yıldız gibi kaybolmasının sebebi de bu.
Bugün adeta herkes demokratlık-demokrasi yarışına çıkmış bulunuyor fakat, ortada DEMOKRASİ NEDİR BİLEN YOK..! Geçin demokrasiyi, İlk defa iki gün önce bir vesile ile ifade ettiğim gibi; insanlar siyaset ile politikanın bile aynı şey olduğunu zannediyorlar...Bizim gibiler için durum daha da trajik...Çünkü onlar tarihsel teçrübelerinin sezgisi ile bu açıklarını bir anlamda kapatıyorlar.
Çok sayıda bilinmeyeni olan bir varsayımı, yine o bilinmeyenleri içinde barındıran çok sayıdaki varsayımlarla çözümleyebilirsiniz. Elde ettiğiniz sonuç bir anormallik, anomali haline işaret etmiyorsa çözüm, içinde bulunduğunuz zaman-mekana göre doğrudur.
Şimdi düşünün: İnancına, fikrine, zekasına...göre her insanın bu evrende ayrı bir konumu, 'kendisine göre bir doğrusu' var. Fakat demokrasinin '' Tek Bir Doğru''su var. Değil dokuz köyden...peygamberler gibi kendinize bir mağara, yüksek topraklarda mekan ya da denizler de liman ararsınız. Çünkü herkes kendi doğrusunu yutturmaya çalışacaktır. En şiddetli tartışmalar-savaşlar da o noktada başlıyor. Tarihden söze girdik, birkaç cümlede konu kendiliğinden, gündemle nasıl da örtüştü..! Çünkü sorun geçmişten günümüze uzanıyor. Yukarıdaki cümleler bildiğimizi zannettiğimiz fakat, aslında bilincinde olmadığımız, günlük,rutin yaşantılarımızın bile en yalın hakikatleri.
Demokrasi budalaların zannettiği gibi araç veya amaç değil, resmen bir İLKE'dir...
Politik kadro çok, siyasi kadro yok. Fakat oyunu durduracak ve tamamen tersine çevirecek, tertipcilerinin yüzdeyüz aleyhine tecelli ettirecek bilinçli, teşkilatcı, cesur çok sayıda insan var... Bu gibi işler zaman, sabır ister ve mücadele akılla, inançla, gerekiyorsa çelikle olur...