İnsanın fıtratında var ağlamak. Hangi allame akıl etmiş bilinmez, “Erkekler ağlamaz” diye bir laf atmış ortaya. Sanki kadın insandır erkek değil.
Erkek egemen toplumlarda, erkeğin ağlaması zayıflık işareti midir,ya da ağlayan oğlunu susturamayan annenin ucuz ajitasyonu mu?
Dünyaya gözünü açan her çocuk ağlayarak başlar işe çocuklar ağlarken, “çocuklar ağlar” diye hoş karşılanır da büyükler ağlayınca neden erkek-kadın ayrımı yapılır?
Ağlamak ve gülmek biri diğerinin ikizi gibidir bazen. Ağlayarak dünyaya gelen çocuğu ebeveyni gülerek karşılar.
Ölüm döşeğinde gayri iradi tebessüm eden insanın bu dünyada bıraktığı sevenleri ağlar.
Beklenmeden gelen bir müjdeli haber kimi insanları ağlatır. Sevinilesi bir haberde ağlamak neyin nesidir?
Sebebi kolay izah edilemese de ağlamak, insan iradesi dışında bir vaziyetin ifadesidir.
Üzüntüyü söze dökmekten aciz kalır ağlarsınız.
Sevinirsiniz dile getirmekte zorlanır ağlarsınız.
Ağlamak, üzüntüye de sevince de nokta koymak gibidir.
Büyük bir hırs içinde yapmak, başarmak istediğiniz şeyi yapamaz, başaramazsanız ağlamaktan gayrı ne kalır geriye ?
Ağlayarak içinizdeki kini , hırsı, aczi ortadan kaldırabileceğinizi sanıp rahatlarsınız. Bu tür bir rahatlamayı hiçbir tıbbi bir tedavinin ve ilacın sağlayacağını sanmıyorum.
Kaybedilen bir yakının, hasretini, uzaklara gönderilen bir sevgilinin özlemini hangi ilaç dindirebilir?
Gelin giden kızın “hem ağlar hem de giderim” kararlılığındaki sevinç ve mutluluk, ebeveynin yüreğinde neden bir hıçkırığa dönüşür?
Vatan görevine, davul-zurna eşliğinde gülerek gider. Gencin ardında, oğlunun eline kına yakarak göğsünü gere gere “sen vatana armağan ettiğim kınalı koçumsun” diyen anne-baba niye gözyaşı döker?
İnanan insanların en yüce makam olarak kabul ettikleri şehitlik mertebesine ulaşanların ardından sevenleri niye ağlar?
Hz.Mevlana gibi bir büyük insan ölümü düğün gecesi (Şeb-i Aruz) olarak tarif etmişken, ölüme ağlama da nedir?
Tarifi ve anlatması zor. En kolayı ağlamak galiba! Nice idealist, zalim, gaddar insan gördüm ki ulaşamadıkları idealin peşinden gözyaşı dökmüştür. Zalim, zulmü ve gaddarlığına rağmen elde edemediklerine ağlamıştır.
Danalar gibi böğürerek ağlamak, etrafını hiçe sayarak hüngür-hüngür ağlamak, yırtınıp- döğünerek isyan etmesinin yanında; derinden çağlayan ırmaklar gibi göz pınarlarından yanaklara sessizce süzülen iki damla yaş ne çok şey anlatır değil mi?
Dışımızdaki insanların hele de sevdiklerimizin ağlamasını hiç istemesekte kendimiz ağladıkça rahatladığımızı hissederiz. Bu tecrübenin ışığında, ağlayanları susturmaya çalışanlara “bırak ağlasın ağladıkça rahatlar, sakinleşir” deriz.
Şu üç günlük kahpe dünyada gülüp-eğlenmek varken ağlamakta nerden çıktı. Yazacak başka konu mu yok, be adam? Var. Var olmasına da ; ağlamayı yakıştıramadığınız, üzerine konduramadığınız insanların ağladığını gördükce ağlamak bir yana, yazmamak elde mi ?
Bir televizyon programında sayın Başbakanla söyleşi yapılıyor.Söz dönüp dolaşıp,bir yakın dostun bursu ile Amerika’da üniversite tahsili yapan çocuklara gelince sayın Başbakan’ın gözlerinin nemlendiği görülüyor.
Kimi basın-yayın kuruluşları “Başbakan ağladı” diye veriyor haberi.
Evlat hasreti hangi ana-babayı duygulandırmaz?
Oğlan daha iyi bir tahsil için gitti diyelim, kızların gidişi türban sorunu yüzündendi değil mi?
Devleti yöneteceksiniz ama kendi evladınızın sorununa çağre bulamayacaksınız. “Kendisi himmete muhtaç bir dede kaldı ki gayriye himmet ede ” diyor ya şair. Bir Amerikalı yazar diyor ki; “yükseklere çeşitli yollardan çıkılır ama oradan görünen manzara hep aynıdır.”
Sorunu çözeceğim demese bile çözeceğini ima ederek devlet yönetimine gelmek mümkün ama çözmek zor. Siz olsanız ağlamaz da ne yaparsınız?
Çoğumuzun severek dinlediğimiz bir Erzurum Türküsü var ya,
“Huma kuşu yükseklerden seslenir
Sen ağlama ela gözler ıslanır,
Ben ağlımki – Bel ki gönül uslanır.”
Ekranda ağlayan Başbakan bu türküde söylendiği gibi, halka şu mesajı mı vermek istiyor?
Ey ahali siz ağlamayın. Çözümü mümkün olmayan konuları çözebileceği imajını yaratarak oyunuzu aldığım için, bırakın ben ağlayım. Belki bu sayede olmazları olur gösteren gönlüm uslanır.
Çocuğuna eğitim bursu sağlayarak dostu olmayan, boynuna sahipsizlik ve yoksulluk kemendi geçirilmiş Yozgat’lım SEN AĞLAMA. Ekranda ağlayan zevalini hazırlıyor.
Hatırlayınız Sayın Tansu Çiller’de ekranda ağlamıştı. O kendi çocuğuna da değil bir şehit cenazesinde ağlamıştı. Sonu malum. Allah kimseyi ağlatmasın.
Tarih : 21.07.2006
Erkek egemen toplumlarda, erkeğin ağlaması zayıflık işareti midir,ya da ağlayan oğlunu susturamayan annenin ucuz ajitasyonu mu?
Dünyaya gözünü açan her çocuk ağlayarak başlar işe çocuklar ağlarken, “çocuklar ağlar” diye hoş karşılanır da büyükler ağlayınca neden erkek-kadın ayrımı yapılır?
Ağlamak ve gülmek biri diğerinin ikizi gibidir bazen. Ağlayarak dünyaya gelen çocuğu ebeveyni gülerek karşılar.
Ölüm döşeğinde gayri iradi tebessüm eden insanın bu dünyada bıraktığı sevenleri ağlar.
Beklenmeden gelen bir müjdeli haber kimi insanları ağlatır. Sevinilesi bir haberde ağlamak neyin nesidir?
Sebebi kolay izah edilemese de ağlamak, insan iradesi dışında bir vaziyetin ifadesidir.
Üzüntüyü söze dökmekten aciz kalır ağlarsınız.
Sevinirsiniz dile getirmekte zorlanır ağlarsınız.
Ağlamak, üzüntüye de sevince de nokta koymak gibidir.
Büyük bir hırs içinde yapmak, başarmak istediğiniz şeyi yapamaz, başaramazsanız ağlamaktan gayrı ne kalır geriye ?
Ağlayarak içinizdeki kini , hırsı, aczi ortadan kaldırabileceğinizi sanıp rahatlarsınız. Bu tür bir rahatlamayı hiçbir tıbbi bir tedavinin ve ilacın sağlayacağını sanmıyorum.
Kaybedilen bir yakının, hasretini, uzaklara gönderilen bir sevgilinin özlemini hangi ilaç dindirebilir?
Gelin giden kızın “hem ağlar hem de giderim” kararlılığındaki sevinç ve mutluluk, ebeveynin yüreğinde neden bir hıçkırığa dönüşür?
Vatan görevine, davul-zurna eşliğinde gülerek gider. Gencin ardında, oğlunun eline kına yakarak göğsünü gere gere “sen vatana armağan ettiğim kınalı koçumsun” diyen anne-baba niye gözyaşı döker?
İnanan insanların en yüce makam olarak kabul ettikleri şehitlik mertebesine ulaşanların ardından sevenleri niye ağlar?
Hz.Mevlana gibi bir büyük insan ölümü düğün gecesi (Şeb-i Aruz) olarak tarif etmişken, ölüme ağlama da nedir?
Tarifi ve anlatması zor. En kolayı ağlamak galiba! Nice idealist, zalim, gaddar insan gördüm ki ulaşamadıkları idealin peşinden gözyaşı dökmüştür. Zalim, zulmü ve gaddarlığına rağmen elde edemediklerine ağlamıştır.
Danalar gibi böğürerek ağlamak, etrafını hiçe sayarak hüngür-hüngür ağlamak, yırtınıp- döğünerek isyan etmesinin yanında; derinden çağlayan ırmaklar gibi göz pınarlarından yanaklara sessizce süzülen iki damla yaş ne çok şey anlatır değil mi?
Dışımızdaki insanların hele de sevdiklerimizin ağlamasını hiç istemesekte kendimiz ağladıkça rahatladığımızı hissederiz. Bu tecrübenin ışığında, ağlayanları susturmaya çalışanlara “bırak ağlasın ağladıkça rahatlar, sakinleşir” deriz.
Şu üç günlük kahpe dünyada gülüp-eğlenmek varken ağlamakta nerden çıktı. Yazacak başka konu mu yok, be adam? Var. Var olmasına da ; ağlamayı yakıştıramadığınız, üzerine konduramadığınız insanların ağladığını gördükce ağlamak bir yana, yazmamak elde mi ?
Bir televizyon programında sayın Başbakanla söyleşi yapılıyor.Söz dönüp dolaşıp,bir yakın dostun bursu ile Amerika’da üniversite tahsili yapan çocuklara gelince sayın Başbakan’ın gözlerinin nemlendiği görülüyor.
Kimi basın-yayın kuruluşları “Başbakan ağladı” diye veriyor haberi.
Evlat hasreti hangi ana-babayı duygulandırmaz?
Oğlan daha iyi bir tahsil için gitti diyelim, kızların gidişi türban sorunu yüzündendi değil mi?
Devleti yöneteceksiniz ama kendi evladınızın sorununa çağre bulamayacaksınız. “Kendisi himmete muhtaç bir dede kaldı ki gayriye himmet ede ” diyor ya şair. Bir Amerikalı yazar diyor ki; “yükseklere çeşitli yollardan çıkılır ama oradan görünen manzara hep aynıdır.”
Sorunu çözeceğim demese bile çözeceğini ima ederek devlet yönetimine gelmek mümkün ama çözmek zor. Siz olsanız ağlamaz da ne yaparsınız?
Çoğumuzun severek dinlediğimiz bir Erzurum Türküsü var ya,
“Huma kuşu yükseklerden seslenir
Sen ağlama ela gözler ıslanır,
Ben ağlımki – Bel ki gönül uslanır.”
Ekranda ağlayan Başbakan bu türküde söylendiği gibi, halka şu mesajı mı vermek istiyor?
Ey ahali siz ağlamayın. Çözümü mümkün olmayan konuları çözebileceği imajını yaratarak oyunuzu aldığım için, bırakın ben ağlayım. Belki bu sayede olmazları olur gösteren gönlüm uslanır.
Çocuğuna eğitim bursu sağlayarak dostu olmayan, boynuna sahipsizlik ve yoksulluk kemendi geçirilmiş Yozgat’lım SEN AĞLAMA. Ekranda ağlayan zevalini hazırlıyor.
Hatırlayınız Sayın Tansu Çiller’de ekranda ağlamıştı. O kendi çocuğuna da değil bir şehit cenazesinde ağlamıştı. Sonu malum. Allah kimseyi ağlatmasın.
Tarih : 21.07.2006
21.07.2006
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ