Vallahi ben değilim !
Kime sorsanız aynı şeyi söyleyecektir.
“Suç, samur kürk olsa kimse üstüne almaz” diye boşuna dememişler !
Hiç kimse suç’u üstüne almadığına göre yabancı mihraklar mı bizi bu hale düşürdü?
İşimize böylesi geldiği için her olayı dış güçlerin üstüne yıkmak, “Mal bulmuş Mağribi” gibi gösterilen hedefe olanca kinimizi kusmak, meşrebimize uygun “Kolaycılık” anlayışımızın gereği!
Yıllarca bize “Sev” dediler sevdik ! “Söv” dediler sövdük !
Her ne kadar, Mehmet Akif merhum;
“Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem” dese de ; bizler Asım’ın neslini günü birlik çıkarların ve süfli emellerin yelkenine bindirip, yeni hülyalara salalı epey oldu.
Toplumsal sevdaları unuttuk. Başarılarımız çıkar ilişkilerimizle orantılı olarak zat’a mahsus.
Cehaletimizin kelepçelediği zihin dünyamızda, “Kul’a kul olmanın” kibirli övünücüleriyiz.
“Benim parti, senin partiye beş basar!” Hayır “Benim parti seninkine on basar!”
Doğrusunu isterseniz, kimin kime, kimin nereye ne kadar bastığı bizim hiçte umrumuzda değil.
Ahmakça sevdamız! bu memleketin, ülkede hatırı sayılır Vilayetler arasına ne zaman gireceğini merak ediyor, o kadar.
Sevgili O.Hakan Kiracı kardeşim, yıllardır Yozgat’ı, dertlerini dile getirmeyi kendine dert edinmiş.
Fert başına, devlet yatırımı alan il’ler arasında Yozgat gerilerde kalan vilayetmiş.
Gençliğimizde “Yozgat cezalıymış” diye avuturlardı bizi.
Aklımız ülke meselelerine erer olduğunda, ceza masalının, beceriksiz siyasetçilerin “Yalancı dolma” yutturmacası olduğunu anladık ama işi işten geçmişti.
“Zararın neresinden dönülürse kardır” hesabı, elini taşın altına koymaya çalışan idealist insanlar da parti krallıklarının, fukara inadının, cahil husumetinin, “İstemezük” tavrı ile saf dışı bırakılınca;
“Gitti beyler Paşalar, ellere kaldı köşeler” misali feryad-ı figandayız.
Eğitim ve öğretimdeki başarının ölçüsü ÖSYM sayılınca Yozgat bilmem kaçıncı sıradaymış !
Bu sıralamalar karşısında hangi iktidar temsilcisi, hangi yönetici, hangi anne-baba, hangi eğitimci, hangi yatırımcı, daha da önemlisi “Geleceğini çaldığımız” hangi evladımız, bu geri kalmışlığı kendisine dert edip çıkış yolları aramıştır. Demokrasilerde legal baskı unsuru sayılan sivil toplum kuruluşlarımız, Yozgat için hangi faydacı oluşumları sergilediler?
Tevekkül ile tembelliği özdeşleştirip, dört yılda bir oy vermeyi marifet hanemize yazınca, birilerinin de bizim için canhıraş gayret göstereceği yanılgısına düştük.
¨
Gelişmişlik açısından Yozgat’ın son sırada olduğunu gören, duyan başka vilayetlerin insanları da Yozgat’lıyı saf sanır!
Saflık mı, uyanıklık mı görürsünüz!
Vilayetlerin nasibi dağıtılırken; kimine sanayileşme, kimine turizm, kimine bolluk bereket, bize de sabır ve ziraat düşmüş.
Bu gün, üç-beş kuruş devletten fayda alsak ne olacak. Diğer vilayetlerin her türlü ihtiyacı bitince sıra bize gelecektir nasıl olsa! O zaman da kimsenin ihtiyacı kalmayacağı için Devletin hazinesi Yozgat’a akacak, kimse de sesini çıkarmayacaktır! Bunun neresi saflık!?
Sabırsızlık edip suçlu aramanın ne anlamı var!
Kim suçlu, desen.
Herkes hep birden ayağa kalkıp “Valla ben değilim” diyecektir.
En iyisi
Sabret gönül bir gün gelir....!