Baklagillere adını veren bir yem bitkisidir bakla. Ailenin diğer üyeleri: Fasulye, nohut, mercimek, bezelye, börülce Bakla proteince çok zengindir. Yem bitkisidir ama yemeği de yapılır. İnsan için yemek olur. Hem taze olarak hem de kurusundan ağızlara layık yemekler yapılır. Bilen bilir bunu. Herkes bilmez bakla yemeği yapmayı. Hatta horlanır bakla. Eşşek paklası diye yerilir bizim Oğulcukta. Öyle ekimini, dikimini yapan yoktur. Bir Mehmet kardeşim eker, bir de ben. Geçen baharda tohumunu ben kardeşim Mehmetten almıştım.
Oysa baklanın ne çok faydası var. Bazılarını yazayım: Kötü kolestrolü düşürür. Böbrek taşlarını döker. Kabızlığa birebirdir. Kemikleri güçlendirir. İştah açıcıdır. Diyete niyet edenler için doyurucu ve besleyici bir gıdadır bakla.
Bizim Oğulcukta baklaya pakla derler. Pakladaki k sesini de hırlak h gibi söylemek lazım sözcüğü tam seslendirmek için. Pakla derken kastedilen fasulyedir efendim. Fasulye pek bilinmez. Fasulyenin kurusuna Ağpakla (Ak bakla) , tazesine, yeşiline Göoğpakla (Gök bakla) denir. Bu birleşikteki Göoğ sözcüğü olgunlaşmamış, taze anlamına geliyor.
Tekraren yazayım. Buradaki bakla bildiğimiz bakla değildir. Fasulyedir.
Şimdi diyeceksiniz ki: Bakla Oğulcukta pek bilinmez. Ekimini, dikimini yapan yoktur, dedin. Sonra fasulyeyi baklanın tahtına oturttun. Haklısınız. Fasulye bizim Oğulcukluya biraz sosyetik mi geliyor ne? Çok kullanılmıyor. Pakla (bakla)nın söyleyiş kolaylığı var. Daha sıcak. Daha samimi
Bu izahatın ardından iki fasulyeli türkülerden bahis açayım. Bir Burdur türküsü:
.
Ak fasulye oldu mu
Selelere doldu mu
Gönderdiğim çoraplar
Ayağına oldu mu
.
Ak fasulye soyulmaz
Gökte yıldız sayılmaz
Dirmilden yâr sevenin
Hiç kolları yorulmaz
.
Bu bir oyun havasıdır. Şıkırdaktır, fıkırdaktır. Bir de:
Aman bu fasulye yedi buçuk liraya
Hem kaynasın, hem oynasın var diyeceğim de söz uzayacak. Arzu eden baksın be canım. Biz tekrar fasulyeden paklaye geçelim.
.
Ben daha küçükken adını aldığım cennet mekan dedemin yanında kalırmışım. Dedem anama Hacca! derdi. Adı Hatice anamın. Ben de dedemden öğrendiğimi dermişim anama Hacca! Gülüşürlermiş. Ben pek ayrımında değilim.
Sabah erkenden kalkar gidermişim dedemin odasına. Geç vakte kadar gelmezmişim. Anam da rahat edermiş. Başında daha benim gibi dört beş sofra gediği daha var.
Dedem beni çok severdi. Bir de bacım Ayşeyi Sebebine gelince ben adını taşıyorum. Ayşe de dedemin ilk eşi Ayşenin adını almış. Bize özel ilgisi bu yüzdendi dedemin.
Dedemin odası avlunun doğusunda yukarı doğru hafif bayırın yüzündeydi. Sanki iki katlı gibi yüksekti aşağıdan, avludan bakınca.
Anam zaman zaman pişirdiği yemeklerden alır getirirdi. Pişirdiği de bulgur çorbası, düğurcük çorbası, un çorbası, mantı, pilav, kumpür aşı vee ağpakla. Veya göoğpakla Ben de küçüklükten beri çok severim fasülye yemeğini. Taze fasulye, kuru fasulye Fark etmez. Aynı kefeye koyarım.
Anam anlatırdı. Zaman zaman dedemin odasında pencereye çıkarmışım. Demir parmaklıklara tutunur bağırırmışım aşağıya:
-Haccaa! Ağbalak mı bişirdin göoğ balak mı bişirdin? Acıkdık hadi gayri
Bak bak bak Baklayı balak yapmışım. Olmuş ak bakla ağbalak. Göoğ bakla da göoğbalaklaşmış.
Hey gidi günler. Cennet mekan anam anlatır anlatır gülerdi.