Mustafa TOPALOĞLU

HASBİHAL

mustafatmatpl@hotmail.com

DAYİREYE GEL


Dayirenin aslı dâire. Dâire dilimize Arapça’dan girmiş. Dönmekten geliyor. Hem de ilk hece uzun okunmalı, kısa okunmamalı. Bizim Oğulcuk’ta ve yakın çevrede dâire, “ dayire” olmuş. Bir y sesi türemiş. Hecelerin hepsi kısalmış. Söyleyiş bir akıcılık kazanmış böylelikle.
“Dâire”nin sözlüklerde on bir karşılığı var. Evet tam tamına on bir. Merkez kabul edilen bir noktadan aynı uzaklıktaki noktaların meydana getirdiği düzlem parçası ilk anlamı. Bu bir matematik terimi. Zaten ikinci anlamı da çember biçimindeki şekil oluyor. Sonraki anlamlarını şöyle bir örnekleriyle görüp geçelim:
Büyük bir binanın kısımları: Harem dâiresi. Apartmanlarda oturmaya uygun bağımsız bölüm: Apartman dâiresi. Devlet işlerini yöneten kuruluşlar: Devlet dâiresi. Devlet işlerinin yürütüldüğü yerlerde bölüm ve odalar: Vergi dâiresi. Bir yerde bir iş için ayrılmış bölüm: Kalorifer dâiresi. Osmanlı’da büyük belediyelerin ayrıldığı şubeler: Altıncı dâire. Tamlamalarda sınır içi: Mantık dâiresi. Eskiden büyük evler ve konaklar dâire adını taşıyordu. Edebiyat terimi olarak da aruzda birbirine yakın bahirlerin toplandığı bölümlere dâire deniyordu.
Bu izahattan sonra gelelim anlatımıza. Boğazlıyan’dayız. Boğazlıyan Ortaokulu’nda okuyoruz. Ortaokulun yanı sıra Kur’an kursuna da gidiyoruz. Bakınız birinci çoğul kişili yüklemler kullanıyorum. Şimdi tekilleştirdim. Sebebi şu: Kardeşim Mehmet’le birlikte aynı sınıfta, aynı sırada oturup aynı ders kitaplarından yararlanıyoruz. Elbetteki kaldığımız ev, soluduğumuz hava aynı. Aynı kaptan su içip aynı kazanda pişirip yiyoruz. Kendi kendimiz yapıyoruz tüm bu işleri...
İlkokuldan sonra iki yıl ara verdim. Bu sürede Oğulcuk’ta Celal Hoca’dan ve Sefer Hoca’dan ders aldım. Kur’an ve Arapça dersleri. Deneyimliyim. Mehmet’in pek deneyimi yok. Kur’an kursuna gidiyoruz. Ben kardeşime yardımcı oluyorum. Birlikte öğreniyoruz.
Boğazlıyan Müftüsü Şakir Hoca’yı Kur’an kursundan tanıyoruz. Müftü Şakir Hoca orta boylu, minyon tipli, buğday benizli bir zatı muhterem. Kıraati, konuşması mükemmel. Yüksek bir ikna kabiliyeti. Mükemmeliyetçi. Mütevazi. Fiziki yapısında bir özürü var. Şakir Hoca yürüme özürlü. Topal. Hem de yürürken iki yana yalpalayacak derecede. Ona sebep “Topal Şakir”, “Topal Müftü” diyenler mevcut. Bilgisinden, birikiminden haberli olanlar bu sıfatlandırmayı yakıştırmazlar hoca efendiye. Ama neylersin bizde böyledir. Bir eksiğini görürlerse hemen yapıştırırlar yaftayı.
.
Müftü Şakir Efendi, Gazeteci Osman Metin’in dükkanından çıktı. Yukarı doğru gidiyor.Vakit sabah. Mesai henüz başlamadı. Belli ki müftülüğe gidiyor. İki yana yalpalayarak, ağır aksak bir gidiş. Karşı kaldırımdan orta yaşlı biri koşarak geldi yanına Şakir Hoca’nın:
“Müfdü efendi! Bi meselem var. Sana danışacağam.”
Şakir Hoca mütevazi ama kuralcı da:
“Dayireye gel kardeşim!..”
Adam ısrarcı:
“Hocam! Beni orıya gader yorma. Şurda söyleyim bi diğne.”
Müftü efendi yüzüne bile bakmadı adamın. Yürüdü yaylanı yaylanı:
“Meselen varsa dayireye gel. Ayaküstü mesele konuşulup görüşülür mü? Boyacı küpü mü bu? Hem mesai başlayacak. Geç kalıyorum.” dedi.
Adam çaresiz, müftü efendinin ardından bakakaldı.
.
Bu olaydan sonra aramızda darbı mesel oldu "Dayireye gel!" Bir arkadaş bir şey sorarsa anında tepkirdik:
"Dayireye gel!" diye. Sonra gülüşür, dalaşırdık. Hey gidi günler!..


Yanıtla, Tümünü Yanıtla veya İlet | Diğer
Tümünü yanıtlamak için tıklayın

09.04.2015
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ