Önceki akşam aynaya baktım. Ha, aynaya baktım deyince bir zamanların dillerden düşmeyen şarkısını hatırladım. Yazayım da şu geçen yılların ardından bir ah edelim:
Aynaya baktım, saç beyaz olmuş
Neden rengim sararmış solmuş
Böyle değildim, bana ne olmuş
Ağla gözlerim, sızla gözlerim
Sen bu halıma, sen bu halıma
Hayatım geçti, görmedim sefa
Yalan dünyada olur mu vefa
O yardan gördüm, binlerce cefa
Ağla gözlerim, sızla gözlerim
Sen bu halıma, sen bu halıma
Gördüm yarin de solmuş cemali
Kırılmış neşesi, gitmiş emeli
Geçipti gençliğim, neyleyim malı
Ağla gözlerim, sızla gözlerim
Sen bu halıma, sen bu halıma
Türkü formunda bir beste.Sözleri Kerküklü Mustafa Kemal Dendenoğlu Tazehurmatıya ait. Beste Abdurrahman Kızılay imzasını taşıyor. Nuri Sesigüzel de öyle bir okuyor ki...Sözler mânâlı, ezgi anlamlı, yorum harika. Bize de dinleyip dinleyip ah çekmek kalıyor.
Aynaya baktım, sağ gözüm kan çanağı. Aman yaman! Bu neyin nesi?.. Bizi aldı bir telaş. Düşünüyorum. Gözüme bir şey mi kaçtı? Bir yere mi tosladım? Yoksa yakın temasta bir darbe mi aldım? Yok kardeşim, böyle bir şey olmadı. Öyleyse ne?
Aklıma tansiyon geldi. Yüksek tansiyonda göz damarlarında çatlama olurmuş. Bir yerlerden duymuşluğum var. Gittim acile. Tansiyonumu ölçtürdüm. Büyük 16, küçük 10. Yüksek tansiyon. Büyük de küçük de olması gerekenden 3 kademe yükseğe fırlamış.
Sözü uzatmayayım, sabahı zor ettim. Tuttum Mersin Şehir Hastanesinin yolunu. Göz polikliniğinde aldım soluğu. Dr. Tülün İsmi muayene etti. Tanıyı koydu. Yüksek tansiyon sebebiyle göz damarında çatlama.
Dedi ki Dr. Tülün İsmi:
-İlaç yazacağım. Geçecek. Geçer geçmesine de siz hemen bir de kardiyalog arkadaşımıza görünün. O da görsün. Tansiyonunuz yüksek. İhmale gelmez.
Reçetemizi yazdı. Kontrole gelmem konusunda sıkı tembih etti. Şükran duygularıyla ayrıldım yanından.
Hemen Kardiyaloji Bölümüne geçtim. Kayıdımı yaptırdım. Kardialog Metin Cansevin hastaları arasına katıldım. Sıra numaram 45. Olsun, beklerim. Geçtim EKG Odasında kalp grafisini çektirdim. Tansiyon ölçümü yapıldı. Uzun beklememin sonunda sıram geldi. Dr.Metin Cansev, EKGye baktı. Tansiyon rakamlarını inceledi. Uzandım hasta yatağına. Kalbimi dinledi. Çekti kalemi, kağıdı. Yazdı, çizdi, kaşeledi. Bana uzattı:
-Bunu kayıt sekreterine verin. Bir hap yazdım. Onun raporu. Üç ay sonra gelin, görüşelim.
Teşekkür edip hastaneden çıktım. Eczaneye geldim. Göz için üç ayrı damla yazmış doktorum. Eczacı nasıl kullanacağıma ilişkin beni bilgilendirdi. İki ilaç kutusunun üstüne seri hareketle dört çizgi, birine de üç çizgi çekti:
-Beşer dakika aralarla birer damla damlatacaksınız. Şu damlayı günde üç kez kullanın.
Orada sormadım. Beşer dakika arayla damlatma işi acaba sürekli mi olacaktı? Herhalde öyle. Durumu eşim Fatmaya anlattım:
-Hadi başla hanım, dedim. Her beş dakikada bir, birer damla dökeceksin gözüme.
Hayat arkadaşım gülümsedi:
-Tabii Mustafam. Dökerim. Yeter ki iyileş.
Tam bu sırada Hatice geldi. Güzel kızım. Hem beni merak etmiş, hem de koro arkadaşlarıma ikram için kek hazırlamış. Keki getirmiş. Onu görünce moralim daha da düzeldi. Dedim ki:
-Kızım! Doktor üç tane damla yazmış. Her biri beş dakika arayla damlatılacak.
Ha, söylemeyi unuttum. Telefonla annesinden bilgi almış zaten Hatice. Hatta annesi hayıflanmış:Kızım her beş dakikada dökülecekmiş. Bu adam hiç mi dışarı çıkmayacak diye.
Hatice bir kahkaha attı:
-İlahi baba! Allah iyiliğini versin. Şu iki damla günde dört defa beşer dakika arayla, şu da üç defa dökülecek. Yani sabah, öğle, akşam ve yatarken.
Doğru söylüyor Hatice. Telaşeden orasını hiç düşünmemiştim. Ben de makaraları koyverdim.
Kardiyalog da bir hap yazmış. Tansiyon için. O net belli. Günde bir defa içilecek. Günün aynı saatinde Şimdi ilaçları kullanıyorum. "Bu da geçer yahu!" diyorum.
Bakalım, Haktan hayırlısı...
Başıma geldi. Kim düşer daldan, o bilir haldan... Aman ha, siz siz olun tansiyon mansiyon diye aldırmazlık etmeyin. Hemen çaresine bakın. Demedi demeyin dostlarım.
05.01.2018
Aynaya baktım, saç beyaz olmuş
Neden rengim sararmış solmuş
Böyle değildim, bana ne olmuş
Ağla gözlerim, sızla gözlerim
Sen bu halıma, sen bu halıma
Hayatım geçti, görmedim sefa
Yalan dünyada olur mu vefa
O yardan gördüm, binlerce cefa
Ağla gözlerim, sızla gözlerim
Sen bu halıma, sen bu halıma
Gördüm yarin de solmuş cemali
Kırılmış neşesi, gitmiş emeli
Geçipti gençliğim, neyleyim malı
Ağla gözlerim, sızla gözlerim
Sen bu halıma, sen bu halıma
Türkü formunda bir beste.Sözleri Kerküklü Mustafa Kemal Dendenoğlu Tazehurmatıya ait. Beste Abdurrahman Kızılay imzasını taşıyor. Nuri Sesigüzel de öyle bir okuyor ki...Sözler mânâlı, ezgi anlamlı, yorum harika. Bize de dinleyip dinleyip ah çekmek kalıyor.
Aynaya baktım, sağ gözüm kan çanağı. Aman yaman! Bu neyin nesi?.. Bizi aldı bir telaş. Düşünüyorum. Gözüme bir şey mi kaçtı? Bir yere mi tosladım? Yoksa yakın temasta bir darbe mi aldım? Yok kardeşim, böyle bir şey olmadı. Öyleyse ne?
Aklıma tansiyon geldi. Yüksek tansiyonda göz damarlarında çatlama olurmuş. Bir yerlerden duymuşluğum var. Gittim acile. Tansiyonumu ölçtürdüm. Büyük 16, küçük 10. Yüksek tansiyon. Büyük de küçük de olması gerekenden 3 kademe yükseğe fırlamış.
Sözü uzatmayayım, sabahı zor ettim. Tuttum Mersin Şehir Hastanesinin yolunu. Göz polikliniğinde aldım soluğu. Dr. Tülün İsmi muayene etti. Tanıyı koydu. Yüksek tansiyon sebebiyle göz damarında çatlama.
Dedi ki Dr. Tülün İsmi:
-İlaç yazacağım. Geçecek. Geçer geçmesine de siz hemen bir de kardiyalog arkadaşımıza görünün. O da görsün. Tansiyonunuz yüksek. İhmale gelmez.
Reçetemizi yazdı. Kontrole gelmem konusunda sıkı tembih etti. Şükran duygularıyla ayrıldım yanından.
Hemen Kardiyaloji Bölümüne geçtim. Kayıdımı yaptırdım. Kardialog Metin Cansevin hastaları arasına katıldım. Sıra numaram 45. Olsun, beklerim. Geçtim EKG Odasında kalp grafisini çektirdim. Tansiyon ölçümü yapıldı. Uzun beklememin sonunda sıram geldi. Dr.Metin Cansev, EKGye baktı. Tansiyon rakamlarını inceledi. Uzandım hasta yatağına. Kalbimi dinledi. Çekti kalemi, kağıdı. Yazdı, çizdi, kaşeledi. Bana uzattı:
-Bunu kayıt sekreterine verin. Bir hap yazdım. Onun raporu. Üç ay sonra gelin, görüşelim.
Teşekkür edip hastaneden çıktım. Eczaneye geldim. Göz için üç ayrı damla yazmış doktorum. Eczacı nasıl kullanacağıma ilişkin beni bilgilendirdi. İki ilaç kutusunun üstüne seri hareketle dört çizgi, birine de üç çizgi çekti:
-Beşer dakika aralarla birer damla damlatacaksınız. Şu damlayı günde üç kez kullanın.
Orada sormadım. Beşer dakika arayla damlatma işi acaba sürekli mi olacaktı? Herhalde öyle. Durumu eşim Fatmaya anlattım:
-Hadi başla hanım, dedim. Her beş dakikada bir, birer damla dökeceksin gözüme.
Hayat arkadaşım gülümsedi:
-Tabii Mustafam. Dökerim. Yeter ki iyileş.
Tam bu sırada Hatice geldi. Güzel kızım. Hem beni merak etmiş, hem de koro arkadaşlarıma ikram için kek hazırlamış. Keki getirmiş. Onu görünce moralim daha da düzeldi. Dedim ki:
-Kızım! Doktor üç tane damla yazmış. Her biri beş dakika arayla damlatılacak.
Ha, söylemeyi unuttum. Telefonla annesinden bilgi almış zaten Hatice. Hatta annesi hayıflanmış:Kızım her beş dakikada dökülecekmiş. Bu adam hiç mi dışarı çıkmayacak diye.
Hatice bir kahkaha attı:
-İlahi baba! Allah iyiliğini versin. Şu iki damla günde dört defa beşer dakika arayla, şu da üç defa dökülecek. Yani sabah, öğle, akşam ve yatarken.
Doğru söylüyor Hatice. Telaşeden orasını hiç düşünmemiştim. Ben de makaraları koyverdim.
Kardiyalog da bir hap yazmış. Tansiyon için. O net belli. Günde bir defa içilecek. Günün aynı saatinde Şimdi ilaçları kullanıyorum. "Bu da geçer yahu!" diyorum.
Bakalım, Haktan hayırlısı...
Başıma geldi. Kim düşer daldan, o bilir haldan... Aman ha, siz siz olun tansiyon mansiyon diye aldırmazlık etmeyin. Hemen çaresine bakın. Demedi demeyin dostlarım.
05.01.2018
05.01.2019
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
Mustafa Topaloğlu
08.01.2019 15:06:00Çok teşekkür ederim Çapanoğlu dostum. Kim düşer daldan, o bilir haldan.Gözlerinizdeki rahatsızlık ve tedaviyle ilgili izahatınız beni rahatlattı. Hem gözlerinizin sağlığına kavuşmasına sevindim, hem de benim gözümdeki kanamanın geçici olduğuna kani oldum.
Gözlerimiz dışarıya açılan pencerelerimiz... Çok çok önemli bir organımız. Gerçi neren ağrırsa canın ordadır. Kendimize iyi bakmalıyız. Bu can bize emaneti Tanrı'nın. Emaneti korumak bizim birinci vazifemiz. Çünkü sağlığın sağlam değilse gerektiği gibi ibadetini bile yapamazsın. İnsanın sağlığına sahip çıkması... Bence bu bir ibadet. Sağlık her işin başıdır çünkü.
Tansiyona gelince, okudum paylaşımınızı. Bilgilendim. Bu ilaç firmaları kâr için arı namusu bir kenara bırakıp bizim sağlığımızla oynuyorlar.Senin benim sağlığım kimin umurunda? Kazanacakları paraya bakıyorlar.Ne yazık ki böyle...
İlginizden dolayı bir kez daha teşekkür ederim.
Selam ve sevgiyle.
ABDULKADİR ÇAPANOĞLU
07.01.2019 16:20:00Değerli dost Mustafa Hocam,
Önce geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Gözümüz en önemli organımız. Ben her iki gözümden de bir sene arayla ve genel anestezi ile 45 dakika süren ameliyatlar geçirdim. Şimdi çok şükür iyiyim. Ardından da yine her iki gözümden katarak ameliyatı oldum. Şimdi çok iyi, iki gözümde pırıl pırıl oldu çok şükür.
Tansiyon rahatsızlığınız içinde endişe verecek bir durum yok. Aslında bu yaşta 16/10 bile normal sayılır ama ilaç fabrikaları ilaç satmak için devamlı aşağı çekiyorlar. Hatırlarsınız eski doktorlar tansiyon için yaşının önüne 1 koy derlerdi. Yani yaşın 60 ise 16, 70 ise 17 tansiyon normal kabul edilirdi. Dedem 62 yaşında babam da 47 yaşında yüksek tansiyona bağlı beyin kanamasından vefat edince bu konuyu enine boyuna araştırdım. Hatta yıllar önce bir bayram ziyaretinde Emirganda oturan kuzenimin evinde karşılaştığımız Yozgatlı meşhur Doktor Müzeyyen Hanım ile onun arkadaşı patoloji Prof.ü hanım bana bir doktordan fazla tansiyon bilginiz var demişlerdi.
Ben de bilgilerimi gazetedeki köşemde yayınlamıştım. Hem size moral olması hem de okuyucularınıza bilgi olması amacıyla izninizle paylaşmak istedim.
Prof Dr.Erdem Yeşilada diyor ki; Daha önce yıllarca 260 mg. civarında olduğu kabul edilen normal serum kolestrol seviyesi, ilaç firmaları tarafından birden 180-200 mga çekildi. 260 Kolesterol iyidir ile başladık. İlaç satışları düştükçe, sağlıklı yaşam için gerekli kolesterol miktarı da düşürüle, düşürüle 120 ye indi. Baktılar bu da satışları arttırmaz oldu, Şimdi diyorlar ki; Statinler (Kolesterol ilaçları) Alzaimer'i önlüyor. Oysa bu konuda tek bir araştırma yok.
Unutmayın metabolizma erkeklik hormonunu kolesterolden yapar (Prof. Dr. Cankat Tolunay) Statinler tüm vücudu koruyor. (Prof. Dr. Osman MÜFTÜOĞLU) Geçtiğimiz günlerde 'Bir Masalmış Kolesterol' adlı kitabı Türkçede yayımlanan Shane Ellison kolesterol icat edilmiş bir hastalıktır diyor. Ve ekliyor, Kolesterol vücutta en bol bulunan steroid moleküllerden biridir. Birkaç görevi vardır. Hücre zarını bir arada tutar. Miyelin kılıfını oluşturan parçalardan biri olarak beynin çalışmasına yardımcı olur. Bizi viral ve bakteriyel enfeksiyonlardan korur. Hormon seviyemizi düzenler. Tüm bu görevleri yerine getirebilmek için kolesterol 100.000 mil uzunluğundaki arterler boyunca 'lipoproteinler' tarafından taşınmalıdır. En önemli lipoproteinlerden biri de düşük-yoğunluklu-lipoprotein (LDL)'dir. Temel görevi ihtiyaç duyduğumuz kolesterolü vücudun çeşitli parçalarına dağıtmaktır. LDL-kolesterol olmasaydı ölürdük.
Kitabımda da gösterdiğim gibi, LDL-kolesterol düştüğünde sağlığımız da çöküyor; fikir liderleri bize ne söylüyorlarsa tam tersi! Peki,Kolesterol ilaçlarının etkisiz olduğunu gösteren bir bilimsel kanıt var mı? Hem de tonlarca... Statinlerle ilgili yapılmış bilimsel araştırmalara topluca 'kolesterol düşürücü ilaç deneyleri' deniyor.
Kitabımı okuyanlar, bu araştırmalarda, ilaçların faydasının görülmeyip tehlikelerinin belgelendiğini öğrenecekler. Bu gerçeklerin doktorlardan ve toplumdan nasıl saklandığını da öğrenecekler. Şimdilerde yeni eğilim 125 mg.ın daha ideal olduğu. Peki, bu seviyenin doğru olduğunun kanıtı ne? Bir düşünün, normal kolesterol seviyesi 180-200 mg. iken dünyada potansiyel hasta sayısı tahminen 1,5-2 milyar civarındaysa, değeri 125 mga çektiğimizde potansiyel hasta sayısı 4-5 milyara çıkacak. Bunların ne kadarı ilaç kullanır bilinmez ama kazancı düşünebiliyor musunuz? Diyor.
Gelelim Tansiyona. Bir kere tıp vücut neden tansiyonu yükseltiyor bunu çözmüş değil. Düşünün toprağı kazmaya çalışan bir ekskavatör (kepçe) öperatörü kazmak için hortumlara basınç veriyor. Vücumuzda aynı şekilde çalışıyor. Bir şeyi kaldıracağımız zaman benyin kaslarımıza emir veriyor ve yanı zamanda da yeterii kadar oksijen göndermesi için de kan basıncımızı artırıyor. Ama istirahat halindeyken kan basıncımız neden yüksek çıkıyor işte tıp bunu bilmiyor. Amerikan Yüksek Tansiyon Derneği eski başkanı Dr. Michael H.Alderman diyor ki; Yüksek tansiyon 140/90 ın üstü olarak tanımlanmıştı. ( Benim yaptığım araştırmalarda da Akdeniz insanları için 14/9 tansiyonun normal kabul edilmesi gerektiği vurgulanıyordu) 120/80 ile 139/89 Aralığı ise ön yüksek tansiyon olarak kabul ediliyordu. Bu dilime giren hastalara ilaç verilmiyor, tansiyonu yükseltecek bazı yiyeceklerden ve stresten uzak durmaları tavsiye ediliyordu. Amerika da yaklaşık 65 milyon insanın yüksek tansiyon hastası olduğu biliniyor. ABD. de tansiyon ilaçları pazarının yıllık hacmi 20 milyar dolar.120/80i yüksek tansiyon olarak kabul ettiğinizde varın hesap edin 20 milyar dolar seviyesi kaçlara çıkar. Şimdi bazı yurdum doktorları ve ilaç üreticileri 120/70 olsa sağlığınız açısından daha iyi olur diyorlar. Neden acaba? Saygılar sevgiler.