Keziban hala. Yaşı yüze dayandı Keziban halanın. Benim halam. Can halam. Kayseride oğlu Kemalin evinde. Toprak onu Gel gel!edip çağırmada. O hayata tutunmuş. Olmaz olsun ihtiyarlık. Aklı bir gelip bir gidiyor. Unutma hastalığı pençesine almış. Yediği yemeği unutuyor da çocuklukta millet mektebinde öğrendiği şiirleri okuyuveriyor. Şiirleri okurken görmelisiniz. Bir ilkokul öğrencisi oluyor halam. Sular seller gibi okuyor şiiri. Bitince alkışlıyoruz. Başıyle selamlıyor bizi.
Keziban hala Belörenli. Ana tarafından akraba oluruz. Zaten çocukluğu Oğulcukta geçmiş. Evlilik çağına gelince Yazıçepniye gelin gitmiş. Yazıçepnili Nafizle dünya evine girmiş. Yazıçepnide bir de lakap takmışlar halama. Topak boylu halama Topuksuzdemişler. Benim Topuksuz halam eşi Nafizi yitirince geniş dünya dar olmuş başına. Eşinin hatırasına saygıdan evlenmemiş de. Oğlu Kemalin yanında o gündür bu gündür. Kemalin eşi Ayten hem gelini hem de yeğeni. Halama Öte git,gözüne tütün gider. diyen yok. Rahat. Rahat olmasına da...
Kayseride ziyaret ettik Keziban halayı. Fatmayla birlikteyiz. Vakit akşam. Halam bizi görür görmez tanıdı. Yüzü bir ışıdı. Sesi cığıl cığıl...
Aman Mısdafam hoş geldiniz. Fatmam gurban olurum. Gelin gelin...
Ellerinden öptük. Sarıldı bize. Hastalığından yakındı. Sulandı gözleri. Hal hatır sormada köyden. Tam bu bahiste halam çocukluğuna gitti:
Kosöö (Köse) emmi dediği Kosönün Derviş. Derviş emmimiz. Öleli yarım asır oldu. Etem ağası da dayım. Dayım da kırk yıl önce ayrıldı darı dünyadan. Keziban halama bakarsan ikisi de yaşıyor. Birden anamı hatırlıyor:
Mısdafam Hacca nasıl? O hayırsız da gelip bi halımı hatırımı sormaz...
Anam da sizlere ömür. Keziban halam sitem ediyor anama. Güler misin,ağlar mısın? Ya da hem gül hem ağla. Yaşı yüze merdiven dayayan insan. Biz de o yaşlara ulaşırsak olacağımız...
Keziban halam da iyi türkü söylerdi. Kemal bu ağır havayı dağıtmak için dedi ki halama:
Ana... Bi türkü söyle de diğniyek.
Keziban halam başladı. Bölük pörçük. Ağıt,sitem, kahır...Birkaç dörtlüğünü not aldım. Buyrun siz de görün. Önce onbirli hece ölçüsüyle üç dörtlük:
Billedim bağımı yimedim üzüm
Gaynadın bekmezi gelirim guzün
Gezerim gurbeti elimde sazım
Nideyim ağalar gaderim böyle
.
Issız evler olmuş benim durağım
Dert üstüne dert bağladı yüreğim
Cenabı Allah gabıl etsin dileğim
Başaca giderim ben böyle galan
.
Evlerim evlerim yüksek evlerim
Girerim içinde gönül ağlerim
Galmadı mı şu dağların bağleri
Başaca giderim ben böyle galan
.
İki dörtlük de sekizli ölçüde. Onlara da bir göz atalım:
.
Susuz yirde soğüt bitmez
Biterse de dalın atmaz
Babasız gız gelin gitmez
Bırakıp da gittin beni
.
Evimizin önü bayır
Yağmır yağar çağıl çağıl
Ayrılık da çare değal
Nasıl ayrıldın hayırsız.
.
Geç vakte kadar oturduk. Veda zamanı geldi. Halam yine döndü çocukluğuna:
Kosöö emmime selam gotürün. Etem ağam Haccayı alsın da gelsin. Allaha severseniz unutmayın.
Tamam hala can. Selamın başımız gözümüz üstüne. Emanetin üstümüzde kalmasın.
Geldik köye. Mezarlıkta sonsuzluk uykusunu uyuyan Derviş emmiye, Etem dayıya ve anama tebliğ ettik Keziban halanın selamını. Onların da ruhunu şad eyledik.