Boğazlıyan Ortaokul’nda öğrenciyiz.Benim yaşıtlarım Ahmet (Canyakar),Gazi(Altun) benden ilerde.Gazi, Pazarören’de Öğretmen Okulu’nda okuyor.Ben ortaokula yeni başladım.Onlar orta sonda.Benden bir yıl sonra köyümüz ilkokulundan mezun olan İbrahim (Fidan),Niyazi (Karaca),Ali (Filiz),Murat (Şahingöz),Yılmaz (Aybar) bir üst sınıfta.Çünkü ilkokuldan sonra iki yıl ara verdim ben.
Sınıf arkadaşlarım benden en az iki yaş küçük.Kardeşim Mehmet’le aynı sırada oturuyoruz.Aynı ders kitabını okuyoruz.Eziliyorum.Sıkıntılıyım.İlkokulu beraber okuduğum arkadaşlar son sınıfta.Ben yeni başladım.Ders aralarında, bu arkadaşlardan biriyle karşılaşmayayım diye, bahçeye çıkmıyorum.
Kendi kendime söz verdim:”Çok çalışacağım.Açığı kapatacağım.Yıl kaybetmeyeceğim.”diye.
Ders kitapları dışında Yaşar Kemal’in İnce Memet’ini okudum.Türkçe Öğretmenimiz M.Tekin Üstün,bana bir kitap hediye etti:Orhan Kemal’in “Sarhoşlar”ı...Bir çırpıda okudum.
Okudukça yeni ufuklar açılıyor önümde.Değişiyorum,dönüşüyorum.Okumadığım kitapların hasretindeyim.Kısıtlı haşlığımızdan (harçlık) kitaba pay ayırıyoruz.Maarrif Kitabevi’nin halk hikayeleri Âşık Garip,Kerem İle Aslı,Âşık Emrah,Tahir İle Zühre,Ferhat İle Şirin...Hazreti Ali’nin Kan Kalesi Cengi,Hayber Kalesi...Ve Kerbela dramını anlatan Kerbela Vakası...O yıllarda okuyuduğum kitaplar.
O sıralar Nur Doğan (Topaloğlu) abi kaymakam.Mihalıççık,Alaçam,Arpaçay...Görev gereği geziyor.Sanırım Arpaçay’da görev yaparken bir mektup yazdım Nur Doğan abiye.Dedim ki:
”Abi,bana kitap gönder.”
Kitap gelmedi Nur Doğan abiden. Bir mektup geldi.Bu mektupta va’zı nasihattan sonra okuyacağım kitapları kendi seçmemin daha doğru olacağını yazıyordu.Bizlerin büyüyüp okullu olmamız Nur Doğan abiyi duygulandırmıştı.Sebebine gelince babam okumamızı istemiyordu:”Gavır mekdebine gidip de ne okuyacaklar.İt,gurt (kurt)...”derdi.Varlığı daim olsun H.Ömer abim elimizden tuttu.Bize babalık yaptı.
Duygulanmıştı Nur Doğan abi.Kemalettin Kamu’nun Bingöl Çobanları şiirinden bir dizeyi almıştı:”Kuzular bize söyler yılların geçtiğini...”Bu dize üzerinde çok düşündüm.Sonra Tekin Hoca’ya sordum.Tekin Hoca:
”Abin sizin okumanızdan büyüyüp donanımlı bir insan olmanızdan duyduğu heyecanı anlatmış.”dedi.Sonra Bingöl Çobanları’nı verdi bana.Son dizesi de bir muammaydı benim için.Kemalettin Kamu diyordu ki:”Gönlümü yayla yaptım Bingöl Çobanlarına...”
Tekin Hoca’ya bir şey sormadım.O çobanlarla Bingöl Yaylaları’na gittim.Bizim Golsuz’a,Pırçalık Tepesi’ne uzandım.Pırçalık Tepesi’nde Burhan emmiyle (Özkan) kaval çaldım.Böyle bir dünya kurdum.
Nur Doğan abiyle çok yakın temasımız olmadı.Uzaktan da olsa bizi izlerdi.Hiç unutmam:Ankara Çıkınağıl (Evren) Ortaokul’nda çalışıyorum.Dersten sonra kıraathanede domine oynuyoruz.Okul müdürü,müdür yardımcısı ve iki öğretmen arkadaş...”Kaymakam gelmiş.”dediler.”Gelsin...”dedik.İstifimizi bozmadık.Biraz sonra zabıta memuru geldi.Bana:
”Hocam seni kaymakam bey çağırıyor.”dedi.Ben şaşırdım.Allah Allah...Ne yapacak kaymakam beni?..
Vardım Belediye Başkanı’nın odasındalar.Kaymakam,başkan ve tanımadığım iki kişi.Hoşgeldin ettim.Kaymakam:
”Mustafa Bey,bu beyler bakanlık müfettişi...”dedi.Haydaa...Hakkımda şikayet var herhal!..Müfettişler soruşturmaya gelmiş olmalı...Ben böyle düşünürken müfettişlerden biri:
”Hocam, size Nur Doğan Bey’in selamını getirdik.”dedi.Bir rahatladım.Bir sevindim.Meğer beyler İçişleri Bakanlığı müfettişiymiş.Çıkınağıl’a sırf Nur Doğan Abi’nin selamını tebliğ için, yani benim için gelmişler.Ne kadar gururlandım.Kaymakam, müfettişlerin yanında:
”Hocam gelin bir çayımızı için.Her zaman beklerim.Bir sıkıntınız olursa hemen arayın.”diyordu.
Nur Doğan Abi,Hakk’a yürüdü.Son yolculuğuna çıktı.
Hey hey...Gelimli gidimli dünya.Ne çare?..Uyudun, uyanamadın olacak.Işıklar içinde yatsın Nur Doğan Abi...
15.02.2013
Sınıf arkadaşlarım benden en az iki yaş küçük.Kardeşim Mehmet’le aynı sırada oturuyoruz.Aynı ders kitabını okuyoruz.Eziliyorum.Sıkıntılıyım.İlkokulu beraber okuduğum arkadaşlar son sınıfta.Ben yeni başladım.Ders aralarında, bu arkadaşlardan biriyle karşılaşmayayım diye, bahçeye çıkmıyorum.
Kendi kendime söz verdim:”Çok çalışacağım.Açığı kapatacağım.Yıl kaybetmeyeceğim.”diye.
Ders kitapları dışında Yaşar Kemal’in İnce Memet’ini okudum.Türkçe Öğretmenimiz M.Tekin Üstün,bana bir kitap hediye etti:Orhan Kemal’in “Sarhoşlar”ı...Bir çırpıda okudum.
Okudukça yeni ufuklar açılıyor önümde.Değişiyorum,dönüşüyorum.Okumadığım kitapların hasretindeyim.Kısıtlı haşlığımızdan (harçlık) kitaba pay ayırıyoruz.Maarrif Kitabevi’nin halk hikayeleri Âşık Garip,Kerem İle Aslı,Âşık Emrah,Tahir İle Zühre,Ferhat İle Şirin...Hazreti Ali’nin Kan Kalesi Cengi,Hayber Kalesi...Ve Kerbela dramını anlatan Kerbela Vakası...O yıllarda okuyuduğum kitaplar.
O sıralar Nur Doğan (Topaloğlu) abi kaymakam.Mihalıççık,Alaçam,Arpaçay...Görev gereği geziyor.Sanırım Arpaçay’da görev yaparken bir mektup yazdım Nur Doğan abiye.Dedim ki:
”Abi,bana kitap gönder.”
Kitap gelmedi Nur Doğan abiden. Bir mektup geldi.Bu mektupta va’zı nasihattan sonra okuyacağım kitapları kendi seçmemin daha doğru olacağını yazıyordu.Bizlerin büyüyüp okullu olmamız Nur Doğan abiyi duygulandırmıştı.Sebebine gelince babam okumamızı istemiyordu:”Gavır mekdebine gidip de ne okuyacaklar.İt,gurt (kurt)...”derdi.Varlığı daim olsun H.Ömer abim elimizden tuttu.Bize babalık yaptı.
Duygulanmıştı Nur Doğan abi.Kemalettin Kamu’nun Bingöl Çobanları şiirinden bir dizeyi almıştı:”Kuzular bize söyler yılların geçtiğini...”Bu dize üzerinde çok düşündüm.Sonra Tekin Hoca’ya sordum.Tekin Hoca:
”Abin sizin okumanızdan büyüyüp donanımlı bir insan olmanızdan duyduğu heyecanı anlatmış.”dedi.Sonra Bingöl Çobanları’nı verdi bana.Son dizesi de bir muammaydı benim için.Kemalettin Kamu diyordu ki:”Gönlümü yayla yaptım Bingöl Çobanlarına...”
Tekin Hoca’ya bir şey sormadım.O çobanlarla Bingöl Yaylaları’na gittim.Bizim Golsuz’a,Pırçalık Tepesi’ne uzandım.Pırçalık Tepesi’nde Burhan emmiyle (Özkan) kaval çaldım.Böyle bir dünya kurdum.
Nur Doğan abiyle çok yakın temasımız olmadı.Uzaktan da olsa bizi izlerdi.Hiç unutmam:Ankara Çıkınağıl (Evren) Ortaokul’nda çalışıyorum.Dersten sonra kıraathanede domine oynuyoruz.Okul müdürü,müdür yardımcısı ve iki öğretmen arkadaş...”Kaymakam gelmiş.”dediler.”Gelsin...”dedik.İstifimizi bozmadık.Biraz sonra zabıta memuru geldi.Bana:
”Hocam seni kaymakam bey çağırıyor.”dedi.Ben şaşırdım.Allah Allah...Ne yapacak kaymakam beni?..
Vardım Belediye Başkanı’nın odasındalar.Kaymakam,başkan ve tanımadığım iki kişi.Hoşgeldin ettim.Kaymakam:
”Mustafa Bey,bu beyler bakanlık müfettişi...”dedi.Haydaa...Hakkımda şikayet var herhal!..Müfettişler soruşturmaya gelmiş olmalı...Ben böyle düşünürken müfettişlerden biri:
”Hocam, size Nur Doğan Bey’in selamını getirdik.”dedi.Bir rahatladım.Bir sevindim.Meğer beyler İçişleri Bakanlığı müfettişiymiş.Çıkınağıl’a sırf Nur Doğan Abi’nin selamını tebliğ için, yani benim için gelmişler.Ne kadar gururlandım.Kaymakam, müfettişlerin yanında:
”Hocam gelin bir çayımızı için.Her zaman beklerim.Bir sıkıntınız olursa hemen arayın.”diyordu.
Nur Doğan Abi,Hakk’a yürüdü.Son yolculuğuna çıktı.
Hey hey...Gelimli gidimli dünya.Ne çare?..Uyudun, uyanamadın olacak.Işıklar içinde yatsın Nur Doğan Abi...
15.02.2013
15.02.2013
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
Çağdaş
18.02.2013 15:13:00Suzan Hanım, şimdi kabristanlar da aydınlatılıyor. Elektrik şükürler olsun oralara kadar ulaştı.Sayın yazar haklı olarak ışık sözcüğünü kıllanıyor sanırım.Yer yüzündeki ışığın yerin altındakine faydası var mı bilmiyorum.Teknolojinin kölesi oldukça ilimden de uzaklaşılıyor.Elbetteki oluşan boşlukları yeni yeknik türevler dolduruyor haliyle bu sözcüklerede yansıyor. Tabi Topaloğlu bu konuda fikir beyan edecektir.
Yazılarınızın devamı dileğiyle..
SUZAN
17.02.2013 00:43:00Sayın Yazar, Yazılarınızı takip ediyorum ancak moda sözler türettiğinizi görüyorum.Ölen insana "Nur içinde yatsın" diyerek Allahın Rahmeti kasdedilir sanıyorum.Siz, ışık derken neyi kasdediyorsunuz? Bir yazınızda bu cümleyi açarsanız sevinirim.
Saygılar..