Mustafa TOPALOĞLU

HASBİHAL

mustafatmatpl@hotmail.com

ORTASARLI SALİH

Altmışlı yıllar. Boğazlıyan Ortaokulu’nda öğrenciyiz. Kardeşim Mehmet’le ben. O sıralar cumartesi günleri okul var öğleye kadar. Öğleden sonra tatil.

Cumartesi Boğazlıyan pazarıdır. Pazar kurulur çarşıya. Şimdiki gibi özel pazar yeri yok. Pazarcı esnafı çarşının tam orta yerine tezgah kurardı. Çarşı esnafı buna razı değildi. Ama başka çare yoktu. Uygun bir mekan bulunup Pazar yeri oraya taşınıncaya kadar böyle devam etti.

Cumartesileri iple çekerdik. Bizim için çok özeldi cumartesi günleri. Hafta sonuydu. Öğleden sonrası tatildi. Bir de pazarı vardı Boğazlıyan’ın. Okul tatil olur olmaz pazar yerinde alırdık soluğu. Pazar yerinin canlı atmosferi bizi büyülerdi. Tanıdık simalar arardık pazar yerinde. Köyden gelen var mı? Bize erzak gelmiş mi? Gerçi biz rahattık bu hususta. Nasıl olsa H.Ömer abimiz gelecektir. Ekmeğimizi, katığımızı da getirecektir...

Sebebine gelince H.Ömer abim Oğulcuk’ta bakkaldı. Cumartesileri mutlaka gelirdi Boğazlıyan’a. Sebze, meyve alırdı dükkanda satmak için.

Pazar yerinde destancılar çok ilgimi çekerdi.Destancılar destan satardı. Bu destanlar bir trajik olayla ilgili olurdu. Çoğu ağıt. Bir trafik kazası, askerde kalma, kavga sonucu ölüm, doğal afet vb. konular işlenirdi destanlarda. Destancılar hem ezgiyle okur, hem de bir sayfadan oluşan destanları tanesi 25 kuruştan satarlardı. Hiç unutmadım. Renata ve Peter adlı iki turist öldürülmüş. Suçlular yakalanmış. Bu trajedi destancının dilinde. İlk dörtlüğü belleğime kazınmış:

.
“Renata, Peter’i öldüren cani
Allah belanızı virir elbette
Nasıl kıydın nasıl, olur mu yani
Adalet yirini bulur elbette”
.

Daha sonra çanta teyip (tape) denilen ses kaydediciler çıktı. Destancılar daha önce kasete kaydedilmiş destanları omuzlarına astıkları çanta teyipten dinletir oldular. Bu, bazılarına ilginç geldi. Bana sorarsanız ben canlı performansı tercih ederim arkadaş.

Bir de Ortasarlı (Ortahisarlı) Salih vardı. Boğazlıyan pazarının en renkli simalarından biriydi Ortasarlı Salih. Bit, pire, tahtakurusu gibi haşereler için ilacı satardı.

Orta boylu, kurungaz, başında foter şapkası. Lengeri foter...Bir sandukada haşere ilaçları. Sanduka dediğim de küçük bir camekanlı sandık. Bu sandukayı önüne koyduğu küçük bir sehpanın üstüne yerleştirir. Kendisi de sandalyeye oturur. Başlardı tanıtıma:

“Ortasarlı Salih geldi. Bit, pire, tahtakurusuna haşere ilaçları geldi. Bitten, pireden şikayeti olanlar yaklaşsın yanıma...”

Bu ilaçlar toz halinde. Küçük paketlerde. Bazıları da küçücük şişelerde. Ederi de atınan deve değal ya... Herkese, her keseye uygun.

Ortasarlı Salih, uzun uzun anlatırdı nasıl kullanılacağını. Erinmez yorulmaz. Bazıları kızdırmak için tekrar tekrar sorardı. Ortasarlı Salih sabır taşının çatladığı demlerde şöyle terslerdi bu teresleri:

“Pireyi yakalayacaksın. Bu tozdan bir çimçik atıvereceksin pirenin gözüne. Hepsi bu kadar kardeşim...”

İnceden alaylardı Ortasarlı Salih. Kalaylamazdı. Her soruya makul ve mantıklı yanıtlar verirdi. Ama velinimeti müşterilerini azarlayıp asla hatır gönül kırmazdı.

03.08.2015
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ