Kurban Bayramı yakın. Kurban telaşesi başlamış Cela’da (Ekinözü). Kurbanlık alınacak. İyi bir kurbanlık için paraya kıyacaksın. Hem de kurbanlık piyasasından haberin olacak. İyi pazarlık yapacaksın. Değilse yandın Marmara çırası gibi.
Mihriban Şairi Abdurrahim Karakoç çıkmış mal pazarına.Kurbanlık almaya.Ama Karakoç’un bu taraklarda bezi yok.Ne maldan anlar ne de pazarlık yapabilir...Emir büyük yerden gelmiş.Babası demiş ki Mihriban şairine:
“Abdurrahim bu yıl kurbanlığı sen alacaksın.”
“Peki baba...” demiş Karakoç. Boynunu bükmüş.Gelmiş pazara. Bir delikanlı yularından bir tosunu tutmuş.Müşteri bekliyor.Karakoç, beğenmiş tosunu:
“Hemşerim! Ne istiyorsun tosuna?”
Delikanlı soruya soruyla karşılık vermiş:
“Sen ne veriyorsun abi?..” Hoppala...Bu hesapta yoktu.Satıcı fiyat koymamış.Alıcının piyasadan haberi yok.Şöyle bir çözüm bulmuşlar:”Bu işten anlayan birilerine danışacaklar.O ne fiyat verirse geçerli olacak.” Bulmuşlar böyle birini.Karakoç,aracının belirlediği fiyata almış kurbanlığı. Getirmiş eve.Olan biteni babasına anlatmış. Babası çok sevinmiş:
“Aferin oğlum...Kurbana pazarlık etmemişsin.Doğrusu da bu.” demiş.
Karakoç bilmiyor pazarlığı.Geleydi bizim Boğazlıyan Pazarı’na da pazarlık göreydi gözü.
Yine bir kurban arifesi.Bizim Adem baş tuttu, yedi ortak bir büyükbaş kurbanlık alacaklar.Ortaklar da Zafer,Tors Ali,Temine abla,Sultan abla,Emine abla,Ümüs abla.Zafer, İstanbul’da gelemez.Bunlar bindiler Adem’in hacı Röno’ya.Tuttular pazarın yolunu.Mal Pazarı mahşer yeri gibi.İğne atsan yere düşmez. Gezip dolaştılar.Beğendikleri tuzlu geldi. Uygun fiyata olanları da alımkâr olmadılar.Bir taraftan da geze geze yoruldular.Hanımlar sızlanmaya başladı.
Horanlı (Ovakent) Aşır da pazarda.Aşır’ın işi mal tüccarlığı.Büyükbaş alır satar.Eskiden “celep” derlerdi koyun,keçi,sığır gibi büyük baş alıp satan tüccara.”Celep” bir başka manaya da geliyor.Osmanlı’da saraya iç hizmeti için alınan aday iç oğlanlara da “celep” deniyordu.Neyse...Konuyu dağıtmayalım.Biz dönelim pazara. Horanlı Celep Aşır’ın başı kalaba.Ortaklar, Aşır’ı görünce sevindiler.Aşır yabancı mı? Bizim köye sık gelir Aşır.Hem ziyaret hem ticaret.Bizim köyden evlidir.Köyümüzün eniştesidir.Eciğinden cücüğüne herkesi tanır.Hemen Aşır’ın çevresini sardı bizimkiler .Bir inek beğendiler.
“İste bakalım Aşır!..” dedi Adem’le Ali abi.Hanımlar seyrediyor. Aşır istedi.Fiyat çok yüksek.Aşır sıkı pazarlıkçı. İstediği fiyattan aşağı inesi yok. Adem’le Tors Ali, pazarlıkta pasif kaldılar.Benim gibi, pazarlıktan ne anlar bu muhteremler?.. Sultan abla baktı ki Adem’le Tors Ali’de iş yok.Öne atıldı.
“Ver lan elini şerefsiz...”dedi Aşır’a.Aşır da şaşırdı bu işe.Uzattı elini.
Sultan abla:
“Sen bizim köyde ineklerimizi,danalarımızı alırken kolumuzu koparırdın, pazarlık yapardın. Şimdi sıra bizde. İneği bizim dediğimiz fiyata vereceksin.” diye kestirip attı.Bu arada pazarlığı görenler seyre durdu:
“Yahu bunların içinde hiç irkek (erkek) yok mu?” diyeni mi ararsın.
“Helal olsun kadın bacımız sıkı pazarlık yaptı.” diyenini mi?
Adem diyor ki:
“Kurbanlığı Sultan ablanın sayesinde uygun fiyata aldık.Ali abiyle benim hiç sesim çıkmadı.”