Altmışlı yıllarda Kadir Yozgat, Boğazlıyanda bir markaydı. Manifaturacıydı Kadir Yozgat. Yazıçepni, Oğulcuk, Belören alışverişi Kadir Yozgattan yapardı. Paralı parasız... Parasız, derken veresiye canım. Harman veresisine... Yoksa kim kime parasız mal verir yahu?
.
Kadir Yozgat, Yazıçepniliydi. Oğulcuk guva (güveği)siydi. Eniştemizdi.
Yazıçepnililer esnaflığı iyi bilirler. Kadir Yozgat da iyi bir esnafdı. Güler yüzlü, tatlı dilli... Dükkandan içeri adım atan eli boş çıkamazdı. Yağlar yüzler bir şeyler satardı. Yatak- yorgan yüzü melefe, basma,divitin pazen, gırizet önlüklük, pılı pırtı...
Oğulcukta kadınlar yorgan döşerken, basma entari giydiklerinde sorulursa yanıt hazırdı:
-Nirden aldın kele entarini? Çok da gozelimiş...
-Herif Gadir Yozgatdan almış anam. Harman viresisine...
.
İki katlı kesme taştan bir ev yaptırmıştı Kadir Yozgat. O yıllarda Boğazlıyanın en görkemli konutlarındandı.Buraya taşınınca eski evinde Yusuf abim kiraya oturdu. Avluda ahırı da vardı Kadir Yozgat'ın. Sabahları erken kalkar malın maşın altını temizler, yemini suyunu verirdi. Yusuf abimden çok duydum:
-Yav gosgoca Gadir Yozgat. Gozerinen bok atıyo! Ahıra giriyo arkadaş...
.
Emri hak vaki oldu. Kadir Yozgat öldü. Manifatura dükkanını oğlu Bahri işletti. Fakat dükkan günden güne müşteri kaybetti. Bahri, genç yaşta bir bunalım sonucu canına kıyınca kardeşi Havva manifatura dükkanını çalıştırdıysa da manifatura dükkanı en sonunda kapandı.
Kadir Yozgatın büyük oğlu Hüseyin bir trafik kazasında öldü. Kızı Döne de genç yaşta dünya değiştirdi.
.
Kadir Yozgatın eşi Möhteber, Oğulcukludur. Möhteber abla Şerifeden (Şirif bacı) doğma Bokuğrunun Bahrinin kızıdır. Doksanlara merdiven dayamış Möhteber ablamız. Feleğin lütfunu da görmüş kahrını da...Her yıl Şahinler Toplantısına gelir. Bulgurözünde hasret giderir. Bilinci yerinde. Sorar soruşturur. Bilip de göremediklerine selam yollar.
Bir ulu çınardır Möhteber abla. Üç evladını kaybetmiş bir anadır. Kıyametleri yaşamış bir ana... Son görüşmemizde bir bozlak söyledi ki kendi yorumuyla...Yürek dayanmaz. Bulgurözünde canözünden söylediği ağıdı hüzünle dinledik. Bu bozlağı Zeynep Şahin kaydetti. Bana gönderecekti. Göndermedi muhannet.
Karacaoğanın bir koşması bu bozlak.Altı dörtlük. İki dörtlüğünü aktarıyorum Möhteber ablanın ağzından:
.
Ölüm ardıma düşüp de yorulma
Var git ölüm başga zaman gine gel
Akıbeti goman beni alırsın
Var git ölüm başga zaman gine gel
Şöyle bi vakıtlar yiyip içerken
Yiğit yaylasında gonup goçerken
Gine mi geldin senden gaçarken
Var git ölüm başga zaman gine gel"
06.01.2017
06.01.2017
OKUR YORUMLARI
Mustafa Topaloğlu
09.01.2017 17:50:04
Ah ah! O güzel insanlar, güzel atlara binip gittiler. Biz bize kaldık eyvahlar olsun.Zamane buna sebep. Buyurduğunuz gibi televizyon, telefon... Geçen gün bir manavdan limon alacağım sabah yürüyüşünden dönerken. Kendi elimle seçip naylon torbaya (poşet) koydum limonları. Tezgahın arkasında bir yeni yetme. Elinde de telefon. Telefona yoğunlaşmış. Beni fark etmedi bile Abdulkadir Bey.Kasaya geldim. Kasada orta yaşlı bir bayan. Onun elinde de bir akıllı telefon. Poşeti uzattım. Elim havada kaldı. Bekliyorum. Bayan ha bire telefonla uğraşıyor. "Tartar mısınız?" dememle aydı. Aldı elimden poşeti, tarttı. Neyse ücreti öderken duramadım: "Ne var şu telefonda yahu?" deyiverdim. Kadıncağız yüzüme baktı "Sana ne be adam?" modunda... "Ne yapalım beyfendi. Kızım okula vardı mı? Servisi kaçırdı mı? Onu sorguluyordum." dedi. Zamane, insanları birbirinden uzaklaştırdı ne yazık ki...
Eşini ve üç evladını kaybedip kıyametleri dünyada gören Möhteber ablamıza selamınızı tebliğ edeceğim. Başım gözüm üstüne efendim.
Selam ve saygıyla aziz dostum.
ABDULKADİR ÇAPANOĞLU
07.01.2017 22:01:00
Değerli dost Mustafa Beyciğim. Muteber hanım gibi arif ve kâmil insanlarımız vardı. İsterdik ki onlar anlatsın, söylesin biz sabahlara kadar dinleyelim. Nereye gitti bu insanlar. Nasıl birden bire yok oldular. Sanırım önce bu aptal kutusu televizyon sonra cep telefonları buna sebep oldu, bizi birbirimizden kopardı. Artık dost ahbap gezmeleri de kalmadı herkes evinde. Mekânlar da değişti. Mekân değişince masal, mani, türkü üretimi de hem azaldı hem basitleşti. Rahmetli Nida Tüfekçi misafir ettiği bir Rus folklorcusuna Sürmelimizin kaşı çamellenmiş kirpik üstüne hevada bulutun ağdığı gibi mısraını tercüme edip manasını anlatınca adamcağız çok şaşırmış. Bir köylü bu benzetmeyi nasıl yapar hayret ettim demiş. Bunu Akdağmadeni türkülerini TRTye kazandıran rahmetli öğretmen Fahri Akbilek ağabeyim anlatmıştı. Muteber Hanımın söylediği Bozlakın sözlerini okuyunca birden duygulandım. Muteber Hanımın ellerinden öperim.
Mustafa Topaloğlu
09.01.2017 17:50:04Ah ah! O güzel insanlar, güzel atlara binip gittiler. Biz bize kaldık eyvahlar olsun.Zamane buna sebep. Buyurduğunuz gibi televizyon, telefon... Geçen gün bir manavdan limon alacağım sabah yürüyüşünden dönerken. Kendi elimle seçip naylon torbaya (poşet) koydum limonları. Tezgahın arkasında bir yeni yetme. Elinde de telefon. Telefona yoğunlaşmış. Beni fark etmedi bile Abdulkadir Bey.Kasaya geldim. Kasada orta yaşlı bir bayan. Onun elinde de bir akıllı telefon. Poşeti uzattım. Elim havada kaldı. Bekliyorum. Bayan ha bire telefonla uğraşıyor. "Tartar mısınız?" dememle aydı. Aldı elimden poşeti, tarttı. Neyse ücreti öderken duramadım: "Ne var şu telefonda yahu?" deyiverdim. Kadıncağız yüzüme baktı "Sana ne be adam?" modunda... "Ne yapalım beyfendi. Kızım okula vardı mı? Servisi kaçırdı mı? Onu sorguluyordum." dedi. Zamane, insanları birbirinden uzaklaştırdı ne yazık ki...
Eşini ve üç evladını kaybedip kıyametleri dünyada gören Möhteber ablamıza selamınızı tebliğ edeceğim. Başım gözüm üstüne efendim.
Selam ve saygıyla aziz dostum.
ABDULKADİR ÇAPANOĞLU
07.01.2017 22:01:00Değerli dost Mustafa Beyciğim. Muteber hanım gibi arif ve kâmil insanlarımız vardı. İsterdik ki onlar anlatsın, söylesin biz sabahlara kadar dinleyelim. Nereye gitti bu insanlar. Nasıl birden bire yok oldular. Sanırım önce bu aptal kutusu televizyon sonra cep telefonları buna sebep oldu, bizi birbirimizden kopardı. Artık dost ahbap gezmeleri de kalmadı herkes evinde. Mekânlar da değişti. Mekân değişince masal, mani, türkü üretimi de hem azaldı hem basitleşti. Rahmetli Nida Tüfekçi misafir ettiği bir Rus folklorcusuna Sürmelimizin kaşı çamellenmiş kirpik üstüne hevada bulutun ağdığı gibi mısraını tercüme edip manasını anlatınca adamcağız çok şaşırmış. Bir köylü bu benzetmeyi nasıl yapar hayret ettim demiş. Bunu Akdağmadeni türkülerini TRTye kazandıran rahmetli öğretmen Fahri Akbilek ağabeyim anlatmıştı. Muteber Hanımın söylediği Bozlakın sözlerini okuyunca birden duygulandım. Muteber Hanımın ellerinden öperim.