Ahraz emmimizdi o bizim. Sağır ve dilsizdi anadan. Adı Mustafaydı. Mustafa Canyakar. Soyadı Canyakardı ama kendisi can sever. Karıncayı incitmezdi. Ağlayanla ağlar,gülenle güler. Herkesin işinin bir ucundan tutar. Böylesine bir güzel adamdı Ahraz emmi.
Oğulcukta onun asıl adını çokları bilmez. O yüzden hece taşına adı yazılırken kızı Nezaket yenge Ahraz sözcüğünün de hece taşında yer almasını istedi. Şimdi Oğulcuktaki mezarının hece taşında Ahraz Mustafa Canyakar ibaresi yazılı. Mekanı cennet olsun.
Ahraz emmi Ganime bacıyla evliydi. Ganime bacı Horanlı. Horana dünür gidildiğinde Gıroğlan (Mevlüt Ünal)ı götürüp damat diye taktim etmişler. Ganime bacı da Peki demiş. Oğulcuka gelin gelmiş. Damat bir başkası çıkmış. Ganime bacı da yarı gönüllü yarı gönülsüz razı olmuş. Sesini çıkaramamış. Kaderine küsmüş.
İki çocukları oldu Mustafa-Ganime çiftinin. Bir kız, bir oğlan. Nezaketle Hilmi. Nezaket küçük yaşta nişanlandı İsmet (Şahin) abiyle. İsmet abi Adanada mensucat fabrikasında çalıştı uzun süre. Giyimi kuşamı tiril tiril. Konuşması şeherli gibi. Konuşurken dil gırıyor. Ahraz emmiyle Ganime bacı damatlarını çok seviyorlar. Ahraz emmi bir eliyle kalem tutup öteki elinin ayasına bir şeyler yazıyor damadını anlatırken. Yazıcı diyor hal diliyle. Ganime bacı da Doktor diye çağırıyor damadını.
İsmetle Nezaket kısa bir nişanlılık sonrasında kaçtılar. Düğünü beklemediler. İsmet abi Almanyaya gitti. Nezaket kaldı Oğulcukta, kayınbabasının evinde. Fatma (Peruz)a bacı oldu. Ahraz emmi sık sık gelirPeruzgile. Peruzu da sever kızı Nezaket kadar. Takılır Peruza:
Seni oğlum Hilmiye alacağım. diye. Hemen vaz geçer bu niyetinden. Sebep? Sebebini de kendisi söyler:
Yok seni almam Hilmiye. Sen de anan gibi erkenden ölün...
Peruzun erken yaşta dünya değiştiren anası,anamız Nadiye bacının zamansız ölümüne bir gönderme. Bunları hal diliyle anlatıyor Ahraz emmimiz. Senin söylediklerini de okuyuverir dudaklarından.
Geçti bir zaman. Gün geldi. İsmet abi Nezaketi de götürdü Almanyaya. Birlikte çalışıp çabaladılar. İzmirden ev aldılar. Emekli olunca İzmire yerleştiler.
Nezaket ilkokula bile gidemedi. Ama Almancayı kısa sürede konuşur oldu. Almanyadaki ev sahipleri bir bayanla geldiler köye. Nezaket tercümanlık yaptı. Görenler:
Ahrazın gızı bi Alamanca gonuşuyo İsmetin gavırıyla. Vallaha diline gıl dolaşmıyo... dediler.
Nezaket, Alamancı olduktan sonra Ahraz emmiyle Ganime bacı Boğazlıyana göçtü. Boğazlıyanlı oldular. Nezaket bir ev kiraladı. Her ihtiyaçlarını karşıladı. Ahraz emmi Hakkın rahmetine kavuştuktan sonra Ganime bacı yalnız kaldı. Nezaket yenge aldı götürdü anasını İzmire. Son nefesine kadar baktı. Eledi beledi Ganime bacıyı.
Nezaket yenge, hayatının son dört yılını hasta geçiren İsmet abiye de aynı ihtimamla baktı. Hastanelerde refakatçi olarak. Evde bir hasta bakıcı hassasiyetiyle. İlacını veriyor. Doktor- hastane götürüp getiriyor. Öf! demeden. Mükemmel bir hayat arkadaşlığı.
İsmet abi hasta yatağında diyor ki:
Nezaket! Sağ ol. Benim her sıkıntıma katlandın. Allah senden razı olsun.
Taktiri ilahi. İsmet abi göçtü öbür dünyaya. Nezaket yenge şimdi yalnız kaldı. Eşini kaybetmiş bir kuş... Tek tesellisi hayat arkadaşına karşı tüm görevlerini yapmış olması. Onun rızasını almanın verdiği iç huzuru.