Biz çocukken.....
Evlerimiz küçücük bahçeleri büsbüyüktü..O bahçeler çocuk parkıydı biz çocuklara. Biz ki o bahçede bulduğumuz her bir nesneyi hayal gücümüzle el becerimizi birleştirerek oyuncağa dönüştürürdük. Bazen beş taş bazen çelik çomak bazen bir tel annemizin attığı makara devasa oyuncağa dönüşürdü mahir ellerimizde. Eserimizle övünürdük. Öyle cicili bicili oyuncaklarımız yoktu ama ortaya çıkan bizim eserimiz olan oyuncaklar bize dünyalar kadar kıymetliydi. Bilyelerimiz vardı. Onları üttürmemek için isabetli atışlar yapar kazandığımız her bilyenin önemini geceleri yorgan altında gizli gizli sayarken anlardık. O kadar masumduk ki ne çok bilye o kadar zenginlik ti.
Biz çocukken...
Sokaktan eve gelmeyi hiç istemezdik.Akşam karanlığında bile korkusuzca saklambaç oynar kuytu köşelere saklanır korku nedir bilmezdik. Anne babamız o kadar emindi ki sokaklardan bizlere "aman, sakın...... " diye başlayan cümlelerle telkinde bulunmazlardı. Sokakta ikram edilen şekerleri dondurmaları korkusuzca yer ikram edenlere sevgiyle bakar teşekkür eder uzaklaşırdık. Kabımıza sığamaz hoplar zıplar bıkmadan sokakta oynardık..Ve biz özgürce özgüven içinde büyüdük sokaklarda..
Biz çocukken..
Ödevlerimizi yaparken zorlanırdık kendimiz öğrenmeye çözmeye çabalardık. Ne dershanelerimiz ne okulda kurslarımız ne de çeşit çeşit test kitaplarımız vardı. Özel öğretmen ise hiç bilmedik. Anne babalarımızda yardım edemezdi bizlere.Tek destekçimiz sınıfta konuyu iyi anlayan arkadaşlarımızdı. Teneffüsleri iple çeker hemen koşardık sınıfın en iyilerinin yanına. Olmadı mahallenin çalışkan abi ve ablalarının yanında soluğu alırdık. Öğrenmemizde bile kocaman bir emek vardı. Yazılı akşamları anlayamadığımız konular kabusumuz olurdu. Rüyalarımıza bile yazılılar ve yazılılarda bir türlü cevaplayamadığımız, yetiştiremediğimiz sorular girerdi.Çok şükür rüyamış derdik ter içinde uyanınca. Bize hiç bir şey hazır olarak sunulmadı biz zaman emek harcayarak kendimizi ödüllendirdik her daim..
Biz çocukken..
Abur-cubur nedir bilmezdik. Öyle hamburger, çizburger yoktu. Evlerimizde her daim annelerimizin yaptığı mis gibi ev yemekleri vardı. Atıştırma öğün atlama bilmezdik. Yediğimiz her şeyin tadı vardı. Ne kimyasal gübre ne ilaçlama bilirdi üretici. Sokakta atıştırmamız söz konusu ise annelerimiz peynir koyar ekmeğimizin arasına bir de domates tutuştururdu elimize işte al sana doğal sandviç. Tadına doyamazdık.Bazen başından savmak için mis gibi ev salçası sürer gönderirdi bizi sokağa. Kilolu çocuk olmazdı sınıfımızda. Kilo almak ne mümkün ne kapımızın önünden alan servis ne de yerimizde saatlerce oturmak vardı. Tüm gün ödevlerimizi yaptığımız anlar hariç koşuşturur dururduk. Annemizin ihtiyaç listesini alır koşardık mahalle bakkalına. Tembellik yan gelip yatmak saatlerce ekran karşısında hareketsiz durup atıştırmak bize çok yabancıydı. Biz dengeli beslenmeyi sporu bilmeden çocukken yerleştirmiştik hayatımıza.
Biz çocukken..
Öyle çeşit çeşit kıyafetlerimiz yoktu. Kıyafetlerimiz bir gezmelik bir evdelik diye ikiye ayrılırdı. Bazen çoraplarımızda, bazen pantolun dizinde yama olurdu. Bayramdan bayrama alınırdı genellikle kıyafetler ya da annelerimiz bayram akşamları geç vakitlere kadar örer keser diker sabaha yetiştirirdi. Bayramda alınan, dikilen kıyafetleri uyurken başucumuza koyar sabahı iple çekerdik. Öyle çocuk odalarımız kendimize ait dolaplarımız yoktu.Kardeşlerimizle paylaşırdık odalarımızı.El ayak çekilince bizbize kaldığımız anlar neşemize neşe katardı.Çoğu zaman birimiz konuşurken diğeri uyuklardı. Rüyalarımız bile en büyük hayallerimzin gerçekleştiği anlardı. .
Biz çocukken..
Evlerimiz bile çocuk parkıydı bizlere. Koşar zıplar oynar taşkınlık yapardık.Öyle tıkış tıkış eşyalarımız orta sehpalarımız yoktu. Salonlar alabildiğine koşmamıza müsait sade ama huzur veren mekanlardı . Annemiz özgür bırakırdı bizi evlerimizde. Kırılacak ortada pek bi şey olmazdı. Annelerimiz için eşyalara hizmet etmezlerdi. Evdeki her şey ihtiyacımız kadardı.O kadar sade döşenmişti ki evler temizliği kolay, yaşaması huzurlu, içaçıcı, ferah beldelerdi.
Biz çocukken..
Televizyon-bilgisayar akıllı telefon bilmezdik. Tek lüksümüz radyo idi. Radyoda anlatılan masalları ya da arkası yarınları iple çeker onları dinlerken aynı zamanda hayal gücümüzle anlatılanları gözümüzün önünde canlandırmaya çalışırdık . Televizyon bilgisayar olmayınca bize oyundan arta kalan kocaman zamanlarda çizgi romanlar kitaplar okurduk. Okumaya o kadar açtık ki bulduğumuz yazılı her bir belgeyi okumaya çalışırdık.Takvim yaprakları, paketlerin üstünde sarılı olan gazeteler okunmadan atılmazdı. Öyle kütüphanelerimiz çeşit çeşit kitaplarımız yoktu. Okuyacak roman bulamazsak birbirimizden alırdık.Teksas tommiks bazen ders kitaplarımızın arasında saklanarak okunur bazen de dışarıya ışık sızmasın diye mum ışığında gizli gizli okunurdu.
Biz çocukken...
Hep "Kul Hakkı", "Harama dokunma" telkiniyle büyüdük, büyütüldük. Yerde bir iğne bulsak almaya korkardık. Bulunan paraları hemen koşa koşa öğretmenimize teslim ederdik. Ona dokunmak ateşe dokunmakdan daha yakıcıydı bize. Evimizin pancurlarından sarkan komşularımızın meyvelerine asla el uzatamazdık .Günahtan ve Allah'tan korkardık. Hele "Devletin Malı" vebali çok büyük bilirdik.Tüyü bitmemiş yetimin hakkı milyonların hakkı var denilirdi bize. Babalarımız çocuklarıma asla haram yedirmedim derken, çocukken pek anlayamazdık bunları. Ama sonraları öğrendik ki ne güzel hasletlerle büyütülmüşüz. Babalarımız kazançlarında, malında mülkünde hep "ALIN TERİ" , " HELAL KAZANÇ" ve " TİCARİ AHLAKLA" la ne güzel model olmuşlar bize. Ve biz ne kadar dürüst ve Allah korkusu ile yanıp tutuşan ,vijdan sahibi ailelerde büyümüşüz.
Biz çocukken..
Günümüz çocukları kadar varlık, bolluk içinde büyümedik. Daha sıralıyabileceğimiz bir dolu farklılıklarla büyüdük belki. Ama insanlara olan güvenimizi sevgimizi saygımızı kaybetmedik hiçbir zaman.O kadar saf temiz ve masum ortamlarda büyüdük ki; ufacık şeylerden kocaman mutluluklar çıkardık. Yalnızlık bilmezdik. Anne babalarımız geçim gailesi içinde bizi ihmal etseler bile bizi seven sahiplenen o kadar çok çevremizde yakınımız, komşumuz olurdu ki bunalım nedir bilmezdik. Öyle çok sıradan olaylar psikolojimizi bozmazdı. Dayanıklıydık. Dirençliydik. Güçlüydük. Merttik. Kanaatkardık. En önemlisi tokgözlüydük. Sıkıntılarla baş etmesini, insanlardan gelene sabretmesini, idare etmesini bilirdik. Kutsal olanlara karşı saygı ve hürmetimizden şüphemiz olmazdı. Ve biz çocukken öğrendik ki " Bir şeyi Allah istemiyorsa olay bitmiştir..."
VE KISACA BİZ ÇOCUKKEN
ÇOK MUTLUYDUK..
Yeni yılın ülkemize huzur, mutluluk iç ve dış barış getirmesi dileği ile saygılarımı sunuyorum....Umarım herbirimize 2015 yılı sağlık mutluluk huzur ve bol bereket getirir...
01.01.2015
Evlerimiz küçücük bahçeleri büsbüyüktü..O bahçeler çocuk parkıydı biz çocuklara. Biz ki o bahçede bulduğumuz her bir nesneyi hayal gücümüzle el becerimizi birleştirerek oyuncağa dönüştürürdük. Bazen beş taş bazen çelik çomak bazen bir tel annemizin attığı makara devasa oyuncağa dönüşürdü mahir ellerimizde. Eserimizle övünürdük. Öyle cicili bicili oyuncaklarımız yoktu ama ortaya çıkan bizim eserimiz olan oyuncaklar bize dünyalar kadar kıymetliydi. Bilyelerimiz vardı. Onları üttürmemek için isabetli atışlar yapar kazandığımız her bilyenin önemini geceleri yorgan altında gizli gizli sayarken anlardık. O kadar masumduk ki ne çok bilye o kadar zenginlik ti.
Biz çocukken...
Sokaktan eve gelmeyi hiç istemezdik.Akşam karanlığında bile korkusuzca saklambaç oynar kuytu köşelere saklanır korku nedir bilmezdik. Anne babamız o kadar emindi ki sokaklardan bizlere "aman, sakın...... " diye başlayan cümlelerle telkinde bulunmazlardı. Sokakta ikram edilen şekerleri dondurmaları korkusuzca yer ikram edenlere sevgiyle bakar teşekkür eder uzaklaşırdık. Kabımıza sığamaz hoplar zıplar bıkmadan sokakta oynardık..Ve biz özgürce özgüven içinde büyüdük sokaklarda..
Biz çocukken..
Ödevlerimizi yaparken zorlanırdık kendimiz öğrenmeye çözmeye çabalardık. Ne dershanelerimiz ne okulda kurslarımız ne de çeşit çeşit test kitaplarımız vardı. Özel öğretmen ise hiç bilmedik. Anne babalarımızda yardım edemezdi bizlere.Tek destekçimiz sınıfta konuyu iyi anlayan arkadaşlarımızdı. Teneffüsleri iple çeker hemen koşardık sınıfın en iyilerinin yanına. Olmadı mahallenin çalışkan abi ve ablalarının yanında soluğu alırdık. Öğrenmemizde bile kocaman bir emek vardı. Yazılı akşamları anlayamadığımız konular kabusumuz olurdu. Rüyalarımıza bile yazılılar ve yazılılarda bir türlü cevaplayamadığımız, yetiştiremediğimiz sorular girerdi.Çok şükür rüyamış derdik ter içinde uyanınca. Bize hiç bir şey hazır olarak sunulmadı biz zaman emek harcayarak kendimizi ödüllendirdik her daim..
Biz çocukken..
Abur-cubur nedir bilmezdik. Öyle hamburger, çizburger yoktu. Evlerimizde her daim annelerimizin yaptığı mis gibi ev yemekleri vardı. Atıştırma öğün atlama bilmezdik. Yediğimiz her şeyin tadı vardı. Ne kimyasal gübre ne ilaçlama bilirdi üretici. Sokakta atıştırmamız söz konusu ise annelerimiz peynir koyar ekmeğimizin arasına bir de domates tutuştururdu elimize işte al sana doğal sandviç. Tadına doyamazdık.Bazen başından savmak için mis gibi ev salçası sürer gönderirdi bizi sokağa. Kilolu çocuk olmazdı sınıfımızda. Kilo almak ne mümkün ne kapımızın önünden alan servis ne de yerimizde saatlerce oturmak vardı. Tüm gün ödevlerimizi yaptığımız anlar hariç koşuşturur dururduk. Annemizin ihtiyaç listesini alır koşardık mahalle bakkalına. Tembellik yan gelip yatmak saatlerce ekran karşısında hareketsiz durup atıştırmak bize çok yabancıydı. Biz dengeli beslenmeyi sporu bilmeden çocukken yerleştirmiştik hayatımıza.
Biz çocukken..
Öyle çeşit çeşit kıyafetlerimiz yoktu. Kıyafetlerimiz bir gezmelik bir evdelik diye ikiye ayrılırdı. Bazen çoraplarımızda, bazen pantolun dizinde yama olurdu. Bayramdan bayrama alınırdı genellikle kıyafetler ya da annelerimiz bayram akşamları geç vakitlere kadar örer keser diker sabaha yetiştirirdi. Bayramda alınan, dikilen kıyafetleri uyurken başucumuza koyar sabahı iple çekerdik. Öyle çocuk odalarımız kendimize ait dolaplarımız yoktu.Kardeşlerimizle paylaşırdık odalarımızı.El ayak çekilince bizbize kaldığımız anlar neşemize neşe katardı.Çoğu zaman birimiz konuşurken diğeri uyuklardı. Rüyalarımız bile en büyük hayallerimzin gerçekleştiği anlardı. .
Biz çocukken..
Evlerimiz bile çocuk parkıydı bizlere. Koşar zıplar oynar taşkınlık yapardık.Öyle tıkış tıkış eşyalarımız orta sehpalarımız yoktu. Salonlar alabildiğine koşmamıza müsait sade ama huzur veren mekanlardı . Annemiz özgür bırakırdı bizi evlerimizde. Kırılacak ortada pek bi şey olmazdı. Annelerimiz için eşyalara hizmet etmezlerdi. Evdeki her şey ihtiyacımız kadardı.O kadar sade döşenmişti ki evler temizliği kolay, yaşaması huzurlu, içaçıcı, ferah beldelerdi.
Biz çocukken..
Televizyon-bilgisayar akıllı telefon bilmezdik. Tek lüksümüz radyo idi. Radyoda anlatılan masalları ya da arkası yarınları iple çeker onları dinlerken aynı zamanda hayal gücümüzle anlatılanları gözümüzün önünde canlandırmaya çalışırdık . Televizyon bilgisayar olmayınca bize oyundan arta kalan kocaman zamanlarda çizgi romanlar kitaplar okurduk. Okumaya o kadar açtık ki bulduğumuz yazılı her bir belgeyi okumaya çalışırdık.Takvim yaprakları, paketlerin üstünde sarılı olan gazeteler okunmadan atılmazdı. Öyle kütüphanelerimiz çeşit çeşit kitaplarımız yoktu. Okuyacak roman bulamazsak birbirimizden alırdık.Teksas tommiks bazen ders kitaplarımızın arasında saklanarak okunur bazen de dışarıya ışık sızmasın diye mum ışığında gizli gizli okunurdu.
Biz çocukken...
Hep "Kul Hakkı", "Harama dokunma" telkiniyle büyüdük, büyütüldük. Yerde bir iğne bulsak almaya korkardık. Bulunan paraları hemen koşa koşa öğretmenimize teslim ederdik. Ona dokunmak ateşe dokunmakdan daha yakıcıydı bize. Evimizin pancurlarından sarkan komşularımızın meyvelerine asla el uzatamazdık .Günahtan ve Allah'tan korkardık. Hele "Devletin Malı" vebali çok büyük bilirdik.Tüyü bitmemiş yetimin hakkı milyonların hakkı var denilirdi bize. Babalarımız çocuklarıma asla haram yedirmedim derken, çocukken pek anlayamazdık bunları. Ama sonraları öğrendik ki ne güzel hasletlerle büyütülmüşüz. Babalarımız kazançlarında, malında mülkünde hep "ALIN TERİ" , " HELAL KAZANÇ" ve " TİCARİ AHLAKLA" la ne güzel model olmuşlar bize. Ve biz ne kadar dürüst ve Allah korkusu ile yanıp tutuşan ,vijdan sahibi ailelerde büyümüşüz.
Biz çocukken..
Günümüz çocukları kadar varlık, bolluk içinde büyümedik. Daha sıralıyabileceğimiz bir dolu farklılıklarla büyüdük belki. Ama insanlara olan güvenimizi sevgimizi saygımızı kaybetmedik hiçbir zaman.O kadar saf temiz ve masum ortamlarda büyüdük ki; ufacık şeylerden kocaman mutluluklar çıkardık. Yalnızlık bilmezdik. Anne babalarımız geçim gailesi içinde bizi ihmal etseler bile bizi seven sahiplenen o kadar çok çevremizde yakınımız, komşumuz olurdu ki bunalım nedir bilmezdik. Öyle çok sıradan olaylar psikolojimizi bozmazdı. Dayanıklıydık. Dirençliydik. Güçlüydük. Merttik. Kanaatkardık. En önemlisi tokgözlüydük. Sıkıntılarla baş etmesini, insanlardan gelene sabretmesini, idare etmesini bilirdik. Kutsal olanlara karşı saygı ve hürmetimizden şüphemiz olmazdı. Ve biz çocukken öğrendik ki " Bir şeyi Allah istemiyorsa olay bitmiştir..."
VE KISACA BİZ ÇOCUKKEN
ÇOK MUTLUYDUK..
Yeni yılın ülkemize huzur, mutluluk iç ve dış barış getirmesi dileği ile saygılarımı sunuyorum....Umarım herbirimize 2015 yılı sağlık mutluluk huzur ve bol bereket getirir...
01.01.2015
01.01.2015
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
halit yagiz
18.06.2015 04:13:00O ZAMAN HORMONSUZ GUNLERDI COK ARARIZ BULUNMAZ EVET AYNE OYLE GECTI BIZIM COCUKLUGUMUZ
mahmut erdem
11.03.2015 15:32:00Selam hocam Hani 8 mart diye bir gün yaşadık ya iyisi kötüsü bu günü yaşadık,ilimizi temsilen bir gurup anamız ,bacımız, kardeşimiz bu günü kutlamak isterler, evet haklı haksız bu gurubu protesto edebilenlerde oluyor tabiki ilimizde,demem oki bu gibi durumları bir iki satır yazı ile irdelemek değmezmi idi neden bu gün boşta bırakıldı.
SUZAN
20.02.2015 01:51:00Evet Nesrin Hanım; Biz çocukken çok mutluyduk. Çünkü doğar doğmaz kreşlere verilmedik. Üç yaşında okula başlamadık. Çocukluğumuzu unutup yarış atı gibi sınavlara puan için yarışmadık. Okullar bir birinden farklı olmadığından komplekse kapılmadık.Son model araba hevesine kapılan babamız, lüks hayat tarzına saplanan anamız yoktu. Kapılarımız kilitlenmez,komşularımız üzülmezdi.babalar yorgun dönerdi işinden akşamları, anneler halsiz kalırdı ev işlerinden. Kimse kimseyle kavga edecek lüksüne sahip değildi. Geceleri mahalleyi çocuk sesleri çınlatırdı. Hiç bir çocuk kaybolmaz, arabalarda kimse kimseyi öldürmez, yaşlılar bir yüksük için kesilmezdi. Kocalar aldatılmaz. Kadınlar boşanmazdı....
Siz çok güzel sırlamışsınız bunları. Yani bize sunulan, bizim yaşadığımız çocukluğu biz çocuklarımızla tanıştırmadan ne yazıkki öldürdük. Mezarına çağdaş modernleşme taşı dikdik..Allah Rahmet eylesin. Kaybettiğimiz değerleri geri göndersin.
Sevgiler Selamlar.