GÜNDEM
Söylesem tesiri yok/ Sussam gönül razı değil/ Fuzuli
Abbas Sayar’ın son eseri ve
Bundan 35 yıl öncesinde..
Yozgat’ta resmi ilanlı 5-6 gazete vardı ve ilan kaynakları son derece cılızdı.
Günlük bir gazeteyi yayınlamak o günün tipo teknolojisiyle ömür törpüsüydü ve büyük özveriyi gerektiriyordu.
Merhum üstad sayın Abbas Sayar emekli Bağ-kur maaşından, ben de baskı işleri gelirimden özveride bulunarak gazetelerimizi yaşatma mücadelesini veriyorduk.
80’li yıllara geldiğimizde ben baskı makınamı büyütmüş ve gazetemi günlük yayınlamakla birlikte haftada bir gün de yüksek trajlı basmaya başlamıştım.
Diğer yanda Bağ-kur maaşı takviyeli BOZOK gazetesinin de trajı oldukca düşüktü.
Abbas beyle tam bir uyum ve mesleki dayanışma içerisindeydik.
Günaşırı buluşuyor, mesleki sorunlarımızı içtenlikle paylaşabiliyorduk.
Yozgat’ın geçmişini ve geleceğini, sorunlarını ve çözümlerini tüm detaylarıyla konuşuyorduk.
Ondaki Yozgata dair beynine yüklediği arşiv bilgilerinin zenginliğini, Yozgat’lılık şuuru bilincinin derinliğini keşfetmekte gecikmemiştim.
Ve bu arada 12 Eylül öncesinin o fırtınalı günlerinde Abbas Sayar’ı hiç okumayan yani onu tanımadığı için yanlış algılayan hemşehrilerimize üstadı tanıtmamın gerektiğini düşünüyordum.
Amacım,”Yozgat’ı ve Yozgatlılık” olayını “ben bilirim” diyenden daha iyi, hatta en iyi bilen bir canlı tarihi, Yozgat’ın bilgi bankasını ‘Yozgat’ okuruyla buluşturmak, Yozgatlı ile yakından tanıştırmak ve beynindeki ‘Yozgat’ dökümanlarını sütunlara dökerek gelecek nesillere aktarımını sağlamaktı.
Ama 1980’li yıllarda o sadece roman,hikaye ve şiirleriyle meşguldü.
Yine o günlerde resim merakı depreşmişti. Eline geçirdiği kağıtlara hayalindeki insan figürlerini çiziyor, hatta oteldeki odasının duvarlarını pano gibi kullanarak resimleriyle süslüyordu.
Ve bir gün kendisine YOZGAT gazetesinde de yazmasını önerdim.
Düşünebiliyormusunuz, ikimizin de günlük gazetesi var ve bir gazete sahibi diğerine “Benim gazetede de yaz”diyor.
Abbas Sayar ,teklifime önce şaşırdı.
İster istemez, bu da nerden çıktı kabilinden “Hayrola Hakan” diye nedenini sordu.
Genel konuları, genelde BOZOK’ta yazdığını,Yozgat’a ilişkin konuları da YOZGAT’ta yazmasının daha etkili olacağını belirterek haftalık sayılarımızla daha fazla okuyucuya ulaştığımızı hatırlattım.
Önerimi tebessümle kabul etti.
“Noktalı virgül” başlıklı yerel yorumlarını ,daha sonra “Yozgat var,Yozgatlı yok” dizi yazısıyla uzunca bir süre sürdürdü. Ta ki Ayvalık’a göç edene kadar..
Gazetemizdeki köşesini ölene kadar da hiç boş bırakmadı. Gurbette iken Ayvalık mektuplarıyla Yozgat’a seslenmeyi ihmal etmedi.
Merhumun 80’li yıllardaki gazetemizde yayınlanan Yozgata ilişkin makaleleri tüm okurlarımız tarafından büyük bir ilgi ile izlenmişti. Onu okuyanlar, onu tanıma fırsatını yakalamışlar ve yazılarına da tiryaki olmuşlardı.
Vefatından sonra “Yozgat var - Yozgatlı yok” yazı dizisini 2.kez yayınladım.
Yozgatlı hemşehrilerimizin bir kere daha okuması gerektiğini düşünerek gazetemizde 3.kez yayınlamaya başlamıştım ki, rahmetlinin değerli oğlu Prof. Sayın Ahmed Güner Sayar’ın sürpriz bir talebiyle karşılaştım.
Babasının bu yerel içerikli yazı dizisini İstanbul’da Ötüken Yayınevi’ne bastırabileceğini söyledi.
Arşivimizden kitabın yayımı için ” Yozgat Var - Yozgatlı Yok’un” tüm dökümünü istedi. Hazırlayıp kendisine ilettim.
İstanbul’da Siyasal Bilgiler fakültesindeki odasında yaptığımız görüşmemizde de rahmetliyi birlikte yadetme olanağını bulmuştuk.
Ahmed Sayar hoca söz verdiği gibi, üstadın son eserinin yayımını da gerçekleştirmeyi başardı.
Her Yozgatlının mutlaka bir kere değil, defalarca okuması gereken “Yozgat var,Yozgatlı yok” özellikle gelecek kuşaklara kaynak oluşturacak bir eserdir.
Herkese tavsiye ediyorum. Her Yozgatlı mutlaka okumalı.
Yozgat Var-Yozgat lı Yok’un devamını yazma görevi de rahmetlinin bana vasiyeti olmuştu.
Kendisine “Yozgat’ı geçmişten bugüne tarihini, siyasal , sosyal , kültürel ve ekonomik evrimlerini yazmak sana yakışır, yeterki sen yaz ben tefrika ederim .”dediğimde “80’e kadar bana, 80’den sonrası da sana yakışır. Bizden sonraki nesillere Yozgatı biz anlatmalıyız. Bu memleketi bizden daha iyi bilen kim var ki “ dediğini daha dün gibi hatırlıyorum.
Ahmed Sayar hocamın “Yozgat Var, Yozgatlı yok”un baskısı tamamlandı”müjdesi bana üstadın vasiyetini tekrar hatırlattı.
Bu eserin devamını mutlaka yazacağım. Allah bana bu eserle birlikte elimdeki diğer eserlerimi de yazacak ömrü verirse tabii..
Yozgat Var - Yozgatlı Yok’un devamında yazmam gereken bütün anektodları kafamda hazırladım.
Yozgatın son 25-30 yılına yani çeyrek asrına damgasını vuran önemli gündem olaylarını..
Yibitaş’ı… Yimpaş’ı. Beset’i.. Organize sanayini.. 4325’i…
Yozgat’ta 12 Eylül ihtilal günlerini..
Yozgat’ın talihini, talihsizliklerini.. Eğitimini.. Kültürel değişimlerini.. Siyasetini.. Yerel yönetimlerini.. Yozgat Belediyesinin tarihe geçecek icraatlarını..
Yine Yozgat’ımızın süregelen Üniversite hikayesini.. Sosyolojik gelişimlerini .. Ekonomisini.. Ticaretini.. Medyasını..
Bizden sonraki kuşakların geleceğini aydınlatmak adına Yozgatın nedenlerini , niçinlerini, kaderini etkileyen artçı depremlerini de yazacağım.
“Baki kalır sahifeyi alemde adımız” niyetiyle yazacağım.
Tarih : 18.10.2008
Yozgat’ta resmi ilanlı 5-6 gazete vardı ve ilan kaynakları son derece cılızdı.
Günlük bir gazeteyi yayınlamak o günün tipo teknolojisiyle ömür törpüsüydü ve büyük özveriyi gerektiriyordu.
Merhum üstad sayın Abbas Sayar emekli Bağ-kur maaşından, ben de baskı işleri gelirimden özveride bulunarak gazetelerimizi yaşatma mücadelesini veriyorduk.
80’li yıllara geldiğimizde ben baskı makınamı büyütmüş ve gazetemi günlük yayınlamakla birlikte haftada bir gün de yüksek trajlı basmaya başlamıştım.
Diğer yanda Bağ-kur maaşı takviyeli BOZOK gazetesinin de trajı oldukca düşüktü.
Abbas beyle tam bir uyum ve mesleki dayanışma içerisindeydik.
Günaşırı buluşuyor, mesleki sorunlarımızı içtenlikle paylaşabiliyorduk.
Yozgat’ın geçmişini ve geleceğini, sorunlarını ve çözümlerini tüm detaylarıyla konuşuyorduk.
Ondaki Yozgata dair beynine yüklediği arşiv bilgilerinin zenginliğini, Yozgat’lılık şuuru bilincinin derinliğini keşfetmekte gecikmemiştim.
Ve bu arada 12 Eylül öncesinin o fırtınalı günlerinde Abbas Sayar’ı hiç okumayan yani onu tanımadığı için yanlış algılayan hemşehrilerimize üstadı tanıtmamın gerektiğini düşünüyordum.
Amacım,”Yozgat’ı ve Yozgatlılık” olayını “ben bilirim” diyenden daha iyi, hatta en iyi bilen bir canlı tarihi, Yozgat’ın bilgi bankasını ‘Yozgat’ okuruyla buluşturmak, Yozgatlı ile yakından tanıştırmak ve beynindeki ‘Yozgat’ dökümanlarını sütunlara dökerek gelecek nesillere aktarımını sağlamaktı.
Ama 1980’li yıllarda o sadece roman,hikaye ve şiirleriyle meşguldü.
Yine o günlerde resim merakı depreşmişti. Eline geçirdiği kağıtlara hayalindeki insan figürlerini çiziyor, hatta oteldeki odasının duvarlarını pano gibi kullanarak resimleriyle süslüyordu.
Ve bir gün kendisine YOZGAT gazetesinde de yazmasını önerdim.
Düşünebiliyormusunuz, ikimizin de günlük gazetesi var ve bir gazete sahibi diğerine “Benim gazetede de yaz”diyor.
Abbas Sayar ,teklifime önce şaşırdı.
İster istemez, bu da nerden çıktı kabilinden “Hayrola Hakan” diye nedenini sordu.
Genel konuları, genelde BOZOK’ta yazdığını,Yozgat’a ilişkin konuları da YOZGAT’ta yazmasının daha etkili olacağını belirterek haftalık sayılarımızla daha fazla okuyucuya ulaştığımızı hatırlattım.
Önerimi tebessümle kabul etti.
“Noktalı virgül” başlıklı yerel yorumlarını ,daha sonra “Yozgat var,Yozgatlı yok” dizi yazısıyla uzunca bir süre sürdürdü. Ta ki Ayvalık’a göç edene kadar..
Gazetemizdeki köşesini ölene kadar da hiç boş bırakmadı. Gurbette iken Ayvalık mektuplarıyla Yozgat’a seslenmeyi ihmal etmedi.
Merhumun 80’li yıllardaki gazetemizde yayınlanan Yozgata ilişkin makaleleri tüm okurlarımız tarafından büyük bir ilgi ile izlenmişti. Onu okuyanlar, onu tanıma fırsatını yakalamışlar ve yazılarına da tiryaki olmuşlardı.
Vefatından sonra “Yozgat var - Yozgatlı yok” yazı dizisini 2.kez yayınladım.
Yozgatlı hemşehrilerimizin bir kere daha okuması gerektiğini düşünerek gazetemizde 3.kez yayınlamaya başlamıştım ki, rahmetlinin değerli oğlu Prof. Sayın Ahmed Güner Sayar’ın sürpriz bir talebiyle karşılaştım.
Babasının bu yerel içerikli yazı dizisini İstanbul’da Ötüken Yayınevi’ne bastırabileceğini söyledi.
Arşivimizden kitabın yayımı için ” Yozgat Var - Yozgatlı Yok’un” tüm dökümünü istedi. Hazırlayıp kendisine ilettim.
İstanbul’da Siyasal Bilgiler fakültesindeki odasında yaptığımız görüşmemizde de rahmetliyi birlikte yadetme olanağını bulmuştuk.
Ahmed Sayar hoca söz verdiği gibi, üstadın son eserinin yayımını da gerçekleştirmeyi başardı.
Her Yozgatlının mutlaka bir kere değil, defalarca okuması gereken “Yozgat var,Yozgatlı yok” özellikle gelecek kuşaklara kaynak oluşturacak bir eserdir.
Herkese tavsiye ediyorum. Her Yozgatlı mutlaka okumalı.
Yozgat Var-Yozgat lı Yok’un devamını yazma görevi de rahmetlinin bana vasiyeti olmuştu.
Kendisine “Yozgat’ı geçmişten bugüne tarihini, siyasal , sosyal , kültürel ve ekonomik evrimlerini yazmak sana yakışır, yeterki sen yaz ben tefrika ederim .”dediğimde “80’e kadar bana, 80’den sonrası da sana yakışır. Bizden sonraki nesillere Yozgatı biz anlatmalıyız. Bu memleketi bizden daha iyi bilen kim var ki “ dediğini daha dün gibi hatırlıyorum.
Ahmed Sayar hocamın “Yozgat Var, Yozgatlı yok”un baskısı tamamlandı”müjdesi bana üstadın vasiyetini tekrar hatırlattı.
Bu eserin devamını mutlaka yazacağım. Allah bana bu eserle birlikte elimdeki diğer eserlerimi de yazacak ömrü verirse tabii..
Yozgat Var - Yozgatlı Yok’un devamında yazmam gereken bütün anektodları kafamda hazırladım.
Yozgatın son 25-30 yılına yani çeyrek asrına damgasını vuran önemli gündem olaylarını..
Yibitaş’ı… Yimpaş’ı. Beset’i.. Organize sanayini.. 4325’i…
Yozgat’ta 12 Eylül ihtilal günlerini..
Yozgat’ın talihini, talihsizliklerini.. Eğitimini.. Kültürel değişimlerini.. Siyasetini.. Yerel yönetimlerini.. Yozgat Belediyesinin tarihe geçecek icraatlarını..
Yine Yozgat’ımızın süregelen Üniversite hikayesini.. Sosyolojik gelişimlerini .. Ekonomisini.. Ticaretini.. Medyasını..
Bizden sonraki kuşakların geleceğini aydınlatmak adına Yozgatın nedenlerini , niçinlerini, kaderini etkileyen artçı depremlerini de yazacağım.
“Baki kalır sahifeyi alemde adımız” niyetiyle yazacağım.
Tarih : 18.10.2008
18.10.2008
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
Ergün COŞKUNSOY
03.11.2008 11:33:00Gazeteci olmak zordur, gazete basmak dahada zordur hele küçük bir şehirde iseniz. hadi bastınız bunu dağıtmak dahada zordur, bastığınız eseri okuyucuya ulaştımanız gerekir sadece yozgattaki insanlara değil başka şehirlerdeki okuyucularada ulaştırmak gerekir. Osman Hakan KİRACI bu siteyi kurarak bütün maliyetlerini cebinden karşılayarak yozgatla ilgili bütün haberler dünyadaki tüm yozgatlılara ulaştırmaktadır. nakitten, zamandan kaçınmayarak bu siteye emek harcayan Osman Hakan KİRACIYA çok teşekkürler.
DURSUN ERKILIÇ
31.10.2008 11:00:00saygıdeğer abiciğim, merhum üstadımız Abbas Sayarın o muhteşem eserinin devamı olacak anıları, olayları, anekdotları yayınlayacağınızı müjdeliyorsunuz. kendinize v eyozgata yapılabilecek en büyük iyilik bu. bu yazınızı senet olarak kabul ediyor ve sabırla bekliyoruz. imzanızın ardında durmanız için uzun ömür ve sağlık diliyorum. sevgimle, saygımla... dursun erkılıç
HASAN BOZAN
22.10.2008 22:25:00İNSANLAR YAPTIKLARIYLA YAŞAR.
OTUZ YIL ÖNCE HERKES BİRBİRİNDEN FARKLI DÜŞÜNÜR FAKAT BİLGELİĞİNE SAYGI DUYARDI.ŞİMDİ YOZGATIMA GELDİĞİMDE BOŞ KALABALIKLARI ÜZÜLEREK GÖRÜYORUM.HERŞEYDEN ÖNCE İNSANLARIMZA EĞİTİME YÖNLENDİRMELİYİZ.
Ertuğrul Kapusuzoğlu
20.10.2008 00:25:00Abbas Sayar... Hey gidi koca Abbas Sayar. At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalar. İnsanlara faydalı bir eser bırakmak, belki de hiç ölmemekten hayırlıdır. Üstad Abbas Sayarın adını andığım zaman daha nice ünlü deyimler aklımdan sıra sıra geçer. Ah kafa... Buna rağmen, Yozgatta kaldığı son bir yıl içinde, oteldeki mütevazı odasınnın en sık ziyaretçilerinden birisi oldum. Böyle bir gönül adamını tanımakta ne kadar geç kaldığıma hep hayıflandım. Yozgat? Yozgatlı? Bu sefer kol yen içinde kırılmasın. Varsın herkes ayıbımızı bilsin. Ayıbımız; Abbas Sayarın kıymetini bilememek. Abbas Sayar Yozgata pek fazla geldi. Kendisine çok yakışın o naif sakalı... Hiç bir zaman sarhoş olmadan yudumladığı rakısı birilerinin bir yerlerine hep battı. Solcu mu demedik kominist mi? Sanatçı toplumun on yıl önde gitmeli; fakat o yirmi otuz yıl önde gitti. Belki de daha fazla... İster sağcı ister solcu? Abbas Sayar bir memlekette yaşıyorsa o memleket ondan sadece şeref duyardı. Abbas Sayar o memlekete hep fayda ve güzellik katardı. Şair, ressam, romancı, hikayeci Abbas Sayar. Yozgata ilk gazeteciler, ilk televizyoncular, ilk ünlü adamlar hep onunla görüşmek için geldiler. Yozgatlının bütün münasebetsiz ilgisizliğine rağmen o, inatla Yozgatta yaşamayı tercih etti. Sayın Kiracının da aralarında olduğu bir avuç dostla yetinmeye çalıştı. Bize layık olmadığımız pek çok şey hediye etti. Bize can şenliğini hediye etti. Can Şenliği Yozgatta çekilmeyince kendisine sitem etmiştim. Gülme komşuna gelir başınaymış, benim Yozgat için yazdığım, ödüllü senaryom da Yozgatta çekilemedi. Hem de, birinci vazifesi Yozgatı tanıtmak olan kara kalpli bir belediye reisi müsveddenin yüzünden. İlahi Abbas Bey... İlahi Abbas Sayar. Merhum babam onun şu nüktesini anlatırdı. Kendisine kominist-solcu vs diyenler, şehir kulübünde ramazanda sahura kadar pişpirik oynuyorlarmış. Abbas Bey, bir yenice sigarasının arkasına iki satır yazmış onlara göndermiş. Gündüz oruç gece kumar Deli gönül cennet umar İlahi Abbas Bey... Sen ne güzel adamdın behey Abbas Sayar... Cennetin varlığına imanım da inancım da tam. Sabahlara kadar pişpirik oynayarak oruç tutanların nerede olacağını, hangi arasatlarda kalacağıın bilemem. Fakat Yozgattan cennete on adam girecekse bilirim ki biri sensin. İlahi Abbas Bey... Bu yazıyı on, yirmi otuz sayfa uzatabilirim. Fakat, bana bu duygu selini yaşatan Sayın Kiracıya saygısızlık etmek istemem. Gerçi, bir rüzgar gibi geçtin; fakat müsterih ol. Çamlığın rüzgarı Yozgat üzerine üfledikçe, kulağı ve gönlü olana senden fısıltılar ünlüyorlar. Yozgat sana hiç bir şey vermedi, fakat sen hep verdin. Bugün Yozgatlı bunu biliyor. Geç de olsa bu böyle. Bunu senin de bildiğinden eminim. Geç de olsa kıymetini anlamış olmamızdan her halde memnunsundur Mekanın cennet olsun hey koca üstad. Hey koca Abbas Sayar.