GÜNDEM
Söylesem tesiri yok/ Sussam gönül razı değil/ Fuzuli
Yerel basında ilan kavgasına dair
Önce bir tartışma ,sonra şiddetli bir kavga yaşandı geçen hafta iki yerel gazete arasında..
Gerçek nedeni resmi ilanlardan ek kontenjan paylaşımından kaynaklanan ve internet haberlerinin gazetelere transferleriyle ilgili gerekçeye dayandırılan tartışmayı Y.Haber gazetesinden İnan Soyer başlatmış,İleri gazetesinden Yasin Kayhan körüklemiş,Yusuf Koçsoy da alevlendirmişti.
Sorunlarını kendi aralarında kuracakları dialogla çözmesi ve topluma örnek olması gereken gazeteciler, birbirlerine karşı acımasızca yaptıkları ağır ithamlarla Yozgatta maalesef bir gazetecilik tradejisini gözler önüne seriyorlardı.
İleri ve Y.Haber gazeteleri arasındaki kavga günlerce ve sert üslupla sürdüğü için kamuoyunun gündeminde de tartışılıyordu.
Okurların ibretle ve şaşkınlıkla izlediği olay gazetecilik açısından da haber değeri taşıyordu.
¨ ¨ ¨
Olay, objektif bir gözlemle haberleştirilerek yayınlanması gereken türdendi. Ama 5 gazetecinin köşelerinden sayfalar dolusu uzun yazılarını kim tarayıp özetleyecekti ?
O gün çok yoğundum. Hele bugünlük “dursun” dedim içimden. Sonra internette gezinirken malum kavganın detaylı haberine hemşehrimiz gazeteci sayın Sürur Öztürk’ün “Yozgat muhabir” sitesinde rastlamayayım mı ?
Sayın Öztürk, deneyimli bir gazeteci olarak haberi atlamamak adına tartışma konusu tüm yazıları erinmeden üşenmeden tarayıp en objektif bir biçimde kaleme aldıktan sonra sitesinde “Yozgat basınında resmi ilan kavgası“ başlığı ile vermişti.
Sözün burasında sayın Sürur Öztürk’ü sizlere tanıtmak amacıyla kısa bir parantez açmak istiyorum:
Sayın Öztürk, İstanbul medyasında çalışıyor. Türkiye genelinde ulusal yayın yapan Dünya Radyosu haber merkezinde ve aynı zamanda spiker. İnternette de bir değil, birbirinden şık çeşitli haber siteleri var.
Kendisini kısa bir süre önce internet dünyasında tanıdım. İnanın yolda görsem tanımam. Sayın Öztürk, ”Yozgat muhabir” internet sitesinde www. yozgatgazetesi.com adlı sitemizin yayınlarına ilişkin bize bir takım eleştiriler yöneltmişti. Eleştirilerinde son derece seviyeli, katkı verici ve iyiniyetli idi. Bu vesile ile tanıştım kendisiyle .. Karşılıklı eleştirilerimizle birbirimize pozitif katkılar sağlıyoruz.
Yetenekleri çeşitli, Türkçesi süper ve haberciliği de oldukca iyi bir gazeteci. Üstelik samimi bir Yozgat tutkunu ve Yozgatın sorunlarına duyarlı bir meslektaşımız.
Evet, sayın Öztürk’ün haberini izni ile alıp redakte ettim . Ve paylaşılamayan ilan pastasının rakamlarını, tartışma konusu iktibaslar hakkında Basın İlan Kurumu mevzuatının ilgili hükümlerini ve haberle ilgili gözden kaçan birkaç hususu ekledikten sonra her iki gazetenin yazarlarının birbirlerine ilişkin özetlenmesi gereken kayda değer eleştirilerinin virgilüne dokunmadan ve bu habere yorum katmadan internet gazetemize aktardım.
¨ ¨ ¨
Birkaç gün sonra 22 Ocak’ta İleri gazetesinden Yasin Kayhan, köşesinde “ Bu da bize ders olsun” başlıklı bir yazı yazdı.
Kayhan, yazısında öncelikle çok önemli bir ihbarda bulunuyor, İnan Soyer’in bir gün önce köşesinde benim hakkımda bir yazı yazdığını ileri sürüyordu. Böylelikle İnan Soyer’in isim zikretmeden kaleme aldığı o kendi tarzına, üslubuna ve senaryo yorumculuğuna özgü hakaret ve iftira yüklü o yazının sürpriz bir tanığı olarak ortaya çıkıyordu.
Ve ertesi gün İnan Soyer, Kayhan’ın ifşaatına karşın makalesinin altına bir not düşüyor ve o yazıda hiçbir isim zikretmediğini ve kimseyi kastetmediğini söylüyordu. ”Ben diyeceğimi ortaya dedim.İsteyen alınır,istemeyen alınmaz” demekle yetiniyordu.
Sakın ola, hiç kimse o yazıyı üzerime aldığımı sanmasın.
Çünkü, o yazının muhatabının benim olabilmem imkansızdır.
Yozgat kamuoyunun yakından izlediği gibi..
O, trajik kavgayı ben başlatmamıştım.
O kavgada yer alan basın mensuplarıyla dialoğum olmadığı için hiçbirini ben tahrik etmedim.
¨ ¨ ¨
Ama öbür yanda Yasin Kayhan ,”İnan Soyer, o yazıyı Osman Hakan Kiracı’ya yazdı” diyor.
İnan Soyer de köşe notunda “Ben o yazımda Osman Hakan Kiracı’yı kastetmedim” demiyor..
Ortada bir çelişkili durum var..
Bu durumun açıklığa kavuşturulması gerekmez mi ?
İşte,bu nedenle benim bu hafta Yasin Kayhan’ın yazısıyla birlikte Yozgat Cumhuriyet Savcılığına başvurmam gerekiyor.
Soyer, savcılıkta açıkca “Ben o yazımda Osman Hakan Kiracı’yı kastetmedim” der mi onu bilemem. Ama aksini söylerse yine bundan 6 yıl önce şahsıma yazdığı bir hakaret yazısından dolayı bir bedel ödediği gibi, yine yargıda yeniden bir fatura ödemek zorunda kalacaktır.
¨ ¨ ¨
Dönelim konumuza..
İleri ile Y.Haber’in birbirine kılıç salladıkları süreçte ne yapmıştım ben.
Önce ,ben de her okuyucu gibi ,düelloyu tribünden seyrettim,sonra da “hangi kavganın haber değeri olup olmadığını müdrik” deneyimli bir gazeteci olarak meslektaşım Sürur Öztürk gibi trajik olayı internetteki gazetemde yayınladım
Ne var bunda ?
Yozgat’ın yerel medyası, gazeteleri toplumun her kesimindeki kişi ve kurumların sürtüşmelerini, tartışmalarını, kavgalarını hiç çekinmeden yazacak.
Başkalarının haber değeri olan kavgalarını yazarken toplumu ,yöresinde meydana gelen olaylar hakkında bilgilendirerek gazetecilik görevlerini yerine getirecekler.
Yıllık, 600 bin liralık kaymaklı ilan pastasını ek kontenjan meselesi yüzünden paylaşamadıkları için anlaşmazlığa düşecekler.
İlan paylaşımıyla ilgili kendi aralarında doğan ve doğacak sorunları bir araya gelip konuşup uzlaşarak çözmek yerine olayı gazete köşelerine taşıyacak.
Tartışmayı il yöneticilerinin, bürokratların, kamuoyunun ve cümle alemin huzurunda büyüterek birbirlerine hakarete varan suçlamalarla günlerce sürdürecekler.
Birbirlerine demediklerini bırakmayacaklar.
Basın mesleğine itibar kaybettirecekler.
Yani kendi kavgalarını, kendi gazetelerinde yazarak kamuoyunda kendilerini mahcup edecekler ama malum kavga nedeniyle kendilerinde hiçbir kusur. Hiçbir kabahat, hiçbir suç görmeyecekler.
“Bizim kendi iç sorunlarımız ve resmi ilan kontenjan meselelerimiz acaba okuyucuyu ne ölçüde ilgilendiriyor? Vatandaş bizim kavgamızla ilgili ne düşünüyor, acaba biz bu kavga yüzünden ne ölçüde itibar kaybettik.” diye kendilerini sorgulamayı ve özeleştiri yapmayı akıllarının ucundan bile geçirmeyecekler .
Ama, Yozgat’ın 600 bin liralık ilan pastasından yıllar önce elini çekip “Buyurun afiyetle siz yiyin” diyen ve dillere destan kavgalarını yorum katmadan yayınlayan bu memleketin kırk yıllık gazetecisini beyhude yere suçlu ilan edecekler.
Şimdi size soruyorum ey Yozgat kamuoyu ve sevgili okurlarım,
Böyle bir gazetecilik anlayışı ..
Böyle bir iz’an, böyle bir mantık, böyle bir beyin fırtınası..
Yozgat’tan gayri Dünyanın neresinde vardır sorarım size..
¨ ¨ ¨
Gelelim Yasin Kayhan’ın yazısına ..
Delikanlı,yazısının satır aralarında bana aba altından sopa gösteriyor.
Diyor ki; “hele iş sanal alemden çıksın,gazeteye dökülsün”
Yanlış anlamadıysam “internetteki haberi gazetenize dökerseniz” diyor.
Yani, aklınca beni tehdit ediyor.
Ortaya “tehdit” çıkınca bana da aynı haberi bu kez de gazetemden yayınlamak görevi düşüyor.
Günün birinde ben de birileriyle sizin gibi aynı sebeplerle kavga edecek olursam siz de onları yazarsınız. Olmaz mı?
6. sayfada gördüğünüz olay haberi, yine yorumsuz ve yine katkısız bir şekilde okurlarımın bilgisine sunuyorum.
¨ ¨ ¨
Ve şimdi de gelelim işin bir diğer boyutuna…
Ben kırk yıla varan gazetecilik hayatımda bizim meslek içi anlaşmazlıkların ve tartışmaların gazete sütunlarından sürdürülmesinin uygun bir yaklaşım olmadığını düşünerek sağduyulu anlayışım gereği mesleki sürtüşmelerden hep uzak kalıyorum. Kendi işlerimden başka kimselerin işleriyle de ilgilenmiyorum.
Buna rağmen dönem dönem üstü kapalı ve açıktan hiç beklemediğim ve hak etmediğim saldırılarla karşı karşıya kalıyorum. Halbuki benim her lafa verilecek bir değil,onlarca cevabım ve Yozgat basınıyla ilgili çok zengin bir arşivim olduğu halde gazete sütunlarından tartışma yolunu şık bulmuyorum. Benim bu tarzım yanlış algılanmış olmalı ki Y.Haber gazetesinden birileri daha doğrusu İnan Soyer ve Yusuf Koçsoy ikilisi, ilin valisine, bazı politikacılarına ve geçmişte ve bugün başka birilerine olduğu gibi, bana da dönem dönem hakarete varan birtakım saldırılarda bulunuyorlar. İşin dozunu kaçırdıkları için ben de diğer il yöneticileri gibi, bu kişilerle ilgili öncelikle bir hukuk mücadelesini başlatmış bulunuyorum. Takipsizlik kararlarına yaptığım itirazların Sungurlu’dan gelecek sonucu bekliyorum. Avukatlarım hakaret yazılarına ilişkin cezai ve hukuki dava takibatlarını sürdürüyorlar.
Hepimiz biliyoruz ki, gazetecilerin basın özgürlüğü çerçevesinde özellikle kamu yararına olayları değerlendirme kamuoyunu aydınlatma ve eleştirme görevleri vardır. Ama gazetecilerin Anayasanın temel hak ve özgürlüklerleri teminat altına aldığı vatandaşların kişilik haklarına saldırılarda bulunmaması da yasal ve ahlaki bir zorunluluktur. Ayrıca basının ayrıcalık taşıyan konum ve özgürlüğü ise diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız değildir. Bu sebeple hiçbir gazeteci hiç kimseye sövme, aşağılama, iftira, hakaret etme, çamur atma hakkına sahip değildir. Yani, insanların kişilik haklarına saldıran her gazeteci hukuken eninde sonunda bir bedel ödemek zorundadır.
¨ ¨ ¨
Değerli okurlarım,
Aslında bugünkü yazımı birilerin eleştirmek maksadıyla değil ,Yozgat basınında son zamanlarda meydana gelen gelişmelerin meslek içi trajik çekişmelerin içyüzü konusunda sizleri bilgilendirmek için yazıyorum.
Ve bugün size bir itirafta bulunmak istiyorum:
Bu kentte gazetelerin el ve kurşun dizgi ile hazırlandığı yani en zor koşullarda ve resmi ilan kaynağının en yetersiz olduğu dönemlerde 24 yıl günlük gazete yayınlama iradesini, fedakarlığını ve başarısını kanıtlamış, resmi ilan kazancının en verimli olduğu (2001-2009) yılları arasında da gazetesini günlüğe dönüştürmeyerek Yozgattaki 3 gazetenin resmi ilanlardan daha fazla pay almasına olanak sağlamış bir gazeteci olarak büyük bir nedamet içerisindeyim.
Ben tercihimi gazeteciliğin gelecekteki parlayan yıldızı olacağını gördüğüm internet gazeteciliğinden yana kullanmıştım.
Yozgattan dünyaya bir pencere açtım.
İnternet gazetemizle üç yılda büyük mesafeler aldık.
Günlük ortalama yaklaşık 5000’lik traja ulaştık.
Pişmanlığım, internet gazeteciliğini tercih ettiğimden değil.
Pişmanlığım dostlarımı dinlemediğimdendi.
Yıllar önce, dostlarım ne demişti bana:
“Günlük gazete işinde meydanı sakın bunlara bırakma. Bunlar palazlandıkca rahat durmazlar, topu da önce sana çevirirler”
Aklımın ucundan bile geçmemişti.
Yıllar önce her karşılaşmamızda ve görüşmemizde benden “helallik” isteyen İnan Soyer’in ve yine yıllar önce bu gazetede çalışan Yusuf Koçsoy’un yıllar sonra benim Yozgat Belediye Başkanı sayın Yusuf Başer’le tesadüf sonucu yaptığım görüşmeyi bahane ederek kişilik haklarıma saldırabileceklerini de doğrusu hiç düşünmemiştim.
Meğer dostlarım çok haklıymış.
Hayatımın en büyük hatasını yapmışım.
Eğer,İki sevgili yavrumun “Artık siz de İstanbula gelin” davetlerini karşı direnip Yozgatta kalırsam, “Birlikte güzel bir günlük gazete çıkaralım“ diyen sermayedar dostlarımın tekliflerine kapı aralamak artık bize farz oldu..
¨ ¨ ¨
Yaa..İşte böyle..
Nerden başladık, nereye geldik.
Söz bizim yerel basının kavgasından, gürültüsünden, saldırılarından açılınca yazımız uzadıkca uzadı..
Ne demiş şair:
“Böyle gecenin hayrı umulur mu seherinde“
Bu son trajik kavgadan herkes payına düşen dersi çıkarırsa eğer..
Sonu hayrolur inşaallah.
Tarih : 26.01.2009
Gerçek nedeni resmi ilanlardan ek kontenjan paylaşımından kaynaklanan ve internet haberlerinin gazetelere transferleriyle ilgili gerekçeye dayandırılan tartışmayı Y.Haber gazetesinden İnan Soyer başlatmış,İleri gazetesinden Yasin Kayhan körüklemiş,Yusuf Koçsoy da alevlendirmişti.
Sorunlarını kendi aralarında kuracakları dialogla çözmesi ve topluma örnek olması gereken gazeteciler, birbirlerine karşı acımasızca yaptıkları ağır ithamlarla Yozgatta maalesef bir gazetecilik tradejisini gözler önüne seriyorlardı.
İleri ve Y.Haber gazeteleri arasındaki kavga günlerce ve sert üslupla sürdüğü için kamuoyunun gündeminde de tartışılıyordu.
Okurların ibretle ve şaşkınlıkla izlediği olay gazetecilik açısından da haber değeri taşıyordu.
¨ ¨ ¨
Olay, objektif bir gözlemle haberleştirilerek yayınlanması gereken türdendi. Ama 5 gazetecinin köşelerinden sayfalar dolusu uzun yazılarını kim tarayıp özetleyecekti ?
O gün çok yoğundum. Hele bugünlük “dursun” dedim içimden. Sonra internette gezinirken malum kavganın detaylı haberine hemşehrimiz gazeteci sayın Sürur Öztürk’ün “Yozgat muhabir” sitesinde rastlamayayım mı ?
Sayın Öztürk, deneyimli bir gazeteci olarak haberi atlamamak adına tartışma konusu tüm yazıları erinmeden üşenmeden tarayıp en objektif bir biçimde kaleme aldıktan sonra sitesinde “Yozgat basınında resmi ilan kavgası“ başlığı ile vermişti.
Sözün burasında sayın Sürur Öztürk’ü sizlere tanıtmak amacıyla kısa bir parantez açmak istiyorum:
Sayın Öztürk, İstanbul medyasında çalışıyor. Türkiye genelinde ulusal yayın yapan Dünya Radyosu haber merkezinde ve aynı zamanda spiker. İnternette de bir değil, birbirinden şık çeşitli haber siteleri var.
Kendisini kısa bir süre önce internet dünyasında tanıdım. İnanın yolda görsem tanımam. Sayın Öztürk, ”Yozgat muhabir” internet sitesinde www. yozgatgazetesi.com adlı sitemizin yayınlarına ilişkin bize bir takım eleştiriler yöneltmişti. Eleştirilerinde son derece seviyeli, katkı verici ve iyiniyetli idi. Bu vesile ile tanıştım kendisiyle .. Karşılıklı eleştirilerimizle birbirimize pozitif katkılar sağlıyoruz.
Yetenekleri çeşitli, Türkçesi süper ve haberciliği de oldukca iyi bir gazeteci. Üstelik samimi bir Yozgat tutkunu ve Yozgatın sorunlarına duyarlı bir meslektaşımız.
Evet, sayın Öztürk’ün haberini izni ile alıp redakte ettim . Ve paylaşılamayan ilan pastasının rakamlarını, tartışma konusu iktibaslar hakkında Basın İlan Kurumu mevzuatının ilgili hükümlerini ve haberle ilgili gözden kaçan birkaç hususu ekledikten sonra her iki gazetenin yazarlarının birbirlerine ilişkin özetlenmesi gereken kayda değer eleştirilerinin virgilüne dokunmadan ve bu habere yorum katmadan internet gazetemize aktardım.
¨ ¨ ¨
Birkaç gün sonra 22 Ocak’ta İleri gazetesinden Yasin Kayhan, köşesinde “ Bu da bize ders olsun” başlıklı bir yazı yazdı.
Kayhan, yazısında öncelikle çok önemli bir ihbarda bulunuyor, İnan Soyer’in bir gün önce köşesinde benim hakkımda bir yazı yazdığını ileri sürüyordu. Böylelikle İnan Soyer’in isim zikretmeden kaleme aldığı o kendi tarzına, üslubuna ve senaryo yorumculuğuna özgü hakaret ve iftira yüklü o yazının sürpriz bir tanığı olarak ortaya çıkıyordu.
Ve ertesi gün İnan Soyer, Kayhan’ın ifşaatına karşın makalesinin altına bir not düşüyor ve o yazıda hiçbir isim zikretmediğini ve kimseyi kastetmediğini söylüyordu. ”Ben diyeceğimi ortaya dedim.İsteyen alınır,istemeyen alınmaz” demekle yetiniyordu.
Sakın ola, hiç kimse o yazıyı üzerime aldığımı sanmasın.
Çünkü, o yazının muhatabının benim olabilmem imkansızdır.
Yozgat kamuoyunun yakından izlediği gibi..
O, trajik kavgayı ben başlatmamıştım.
O kavgada yer alan basın mensuplarıyla dialoğum olmadığı için hiçbirini ben tahrik etmedim.
¨ ¨ ¨
Ama öbür yanda Yasin Kayhan ,”İnan Soyer, o yazıyı Osman Hakan Kiracı’ya yazdı” diyor.
İnan Soyer de köşe notunda “Ben o yazımda Osman Hakan Kiracı’yı kastetmedim” demiyor..
Ortada bir çelişkili durum var..
Bu durumun açıklığa kavuşturulması gerekmez mi ?
İşte,bu nedenle benim bu hafta Yasin Kayhan’ın yazısıyla birlikte Yozgat Cumhuriyet Savcılığına başvurmam gerekiyor.
Soyer, savcılıkta açıkca “Ben o yazımda Osman Hakan Kiracı’yı kastetmedim” der mi onu bilemem. Ama aksini söylerse yine bundan 6 yıl önce şahsıma yazdığı bir hakaret yazısından dolayı bir bedel ödediği gibi, yine yargıda yeniden bir fatura ödemek zorunda kalacaktır.
¨ ¨ ¨
Dönelim konumuza..
İleri ile Y.Haber’in birbirine kılıç salladıkları süreçte ne yapmıştım ben.
Önce ,ben de her okuyucu gibi ,düelloyu tribünden seyrettim,sonra da “hangi kavganın haber değeri olup olmadığını müdrik” deneyimli bir gazeteci olarak meslektaşım Sürur Öztürk gibi trajik olayı internetteki gazetemde yayınladım
Ne var bunda ?
Yozgat’ın yerel medyası, gazeteleri toplumun her kesimindeki kişi ve kurumların sürtüşmelerini, tartışmalarını, kavgalarını hiç çekinmeden yazacak.
Başkalarının haber değeri olan kavgalarını yazarken toplumu ,yöresinde meydana gelen olaylar hakkında bilgilendirerek gazetecilik görevlerini yerine getirecekler.
Yıllık, 600 bin liralık kaymaklı ilan pastasını ek kontenjan meselesi yüzünden paylaşamadıkları için anlaşmazlığa düşecekler.
İlan paylaşımıyla ilgili kendi aralarında doğan ve doğacak sorunları bir araya gelip konuşup uzlaşarak çözmek yerine olayı gazete köşelerine taşıyacak.
Tartışmayı il yöneticilerinin, bürokratların, kamuoyunun ve cümle alemin huzurunda büyüterek birbirlerine hakarete varan suçlamalarla günlerce sürdürecekler.
Birbirlerine demediklerini bırakmayacaklar.
Basın mesleğine itibar kaybettirecekler.
Yani kendi kavgalarını, kendi gazetelerinde yazarak kamuoyunda kendilerini mahcup edecekler ama malum kavga nedeniyle kendilerinde hiçbir kusur. Hiçbir kabahat, hiçbir suç görmeyecekler.
“Bizim kendi iç sorunlarımız ve resmi ilan kontenjan meselelerimiz acaba okuyucuyu ne ölçüde ilgilendiriyor? Vatandaş bizim kavgamızla ilgili ne düşünüyor, acaba biz bu kavga yüzünden ne ölçüde itibar kaybettik.” diye kendilerini sorgulamayı ve özeleştiri yapmayı akıllarının ucundan bile geçirmeyecekler .
Ama, Yozgat’ın 600 bin liralık ilan pastasından yıllar önce elini çekip “Buyurun afiyetle siz yiyin” diyen ve dillere destan kavgalarını yorum katmadan yayınlayan bu memleketin kırk yıllık gazetecisini beyhude yere suçlu ilan edecekler.
Şimdi size soruyorum ey Yozgat kamuoyu ve sevgili okurlarım,
Böyle bir gazetecilik anlayışı ..
Böyle bir iz’an, böyle bir mantık, böyle bir beyin fırtınası..
Yozgat’tan gayri Dünyanın neresinde vardır sorarım size..
¨ ¨ ¨
Gelelim Yasin Kayhan’ın yazısına ..
Delikanlı,yazısının satır aralarında bana aba altından sopa gösteriyor.
Diyor ki; “hele iş sanal alemden çıksın,gazeteye dökülsün”
Yanlış anlamadıysam “internetteki haberi gazetenize dökerseniz” diyor.
Yani, aklınca beni tehdit ediyor.
Ortaya “tehdit” çıkınca bana da aynı haberi bu kez de gazetemden yayınlamak görevi düşüyor.
Günün birinde ben de birileriyle sizin gibi aynı sebeplerle kavga edecek olursam siz de onları yazarsınız. Olmaz mı?
6. sayfada gördüğünüz olay haberi, yine yorumsuz ve yine katkısız bir şekilde okurlarımın bilgisine sunuyorum.
¨ ¨ ¨
Ve şimdi de gelelim işin bir diğer boyutuna…
Ben kırk yıla varan gazetecilik hayatımda bizim meslek içi anlaşmazlıkların ve tartışmaların gazete sütunlarından sürdürülmesinin uygun bir yaklaşım olmadığını düşünerek sağduyulu anlayışım gereği mesleki sürtüşmelerden hep uzak kalıyorum. Kendi işlerimden başka kimselerin işleriyle de ilgilenmiyorum.
Buna rağmen dönem dönem üstü kapalı ve açıktan hiç beklemediğim ve hak etmediğim saldırılarla karşı karşıya kalıyorum. Halbuki benim her lafa verilecek bir değil,onlarca cevabım ve Yozgat basınıyla ilgili çok zengin bir arşivim olduğu halde gazete sütunlarından tartışma yolunu şık bulmuyorum. Benim bu tarzım yanlış algılanmış olmalı ki Y.Haber gazetesinden birileri daha doğrusu İnan Soyer ve Yusuf Koçsoy ikilisi, ilin valisine, bazı politikacılarına ve geçmişte ve bugün başka birilerine olduğu gibi, bana da dönem dönem hakarete varan birtakım saldırılarda bulunuyorlar. İşin dozunu kaçırdıkları için ben de diğer il yöneticileri gibi, bu kişilerle ilgili öncelikle bir hukuk mücadelesini başlatmış bulunuyorum. Takipsizlik kararlarına yaptığım itirazların Sungurlu’dan gelecek sonucu bekliyorum. Avukatlarım hakaret yazılarına ilişkin cezai ve hukuki dava takibatlarını sürdürüyorlar.
Hepimiz biliyoruz ki, gazetecilerin basın özgürlüğü çerçevesinde özellikle kamu yararına olayları değerlendirme kamuoyunu aydınlatma ve eleştirme görevleri vardır. Ama gazetecilerin Anayasanın temel hak ve özgürlüklerleri teminat altına aldığı vatandaşların kişilik haklarına saldırılarda bulunmaması da yasal ve ahlaki bir zorunluluktur. Ayrıca basının ayrıcalık taşıyan konum ve özgürlüğü ise diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız değildir. Bu sebeple hiçbir gazeteci hiç kimseye sövme, aşağılama, iftira, hakaret etme, çamur atma hakkına sahip değildir. Yani, insanların kişilik haklarına saldıran her gazeteci hukuken eninde sonunda bir bedel ödemek zorundadır.
¨ ¨ ¨
Değerli okurlarım,
Aslında bugünkü yazımı birilerin eleştirmek maksadıyla değil ,Yozgat basınında son zamanlarda meydana gelen gelişmelerin meslek içi trajik çekişmelerin içyüzü konusunda sizleri bilgilendirmek için yazıyorum.
Ve bugün size bir itirafta bulunmak istiyorum:
Bu kentte gazetelerin el ve kurşun dizgi ile hazırlandığı yani en zor koşullarda ve resmi ilan kaynağının en yetersiz olduğu dönemlerde 24 yıl günlük gazete yayınlama iradesini, fedakarlığını ve başarısını kanıtlamış, resmi ilan kazancının en verimli olduğu (2001-2009) yılları arasında da gazetesini günlüğe dönüştürmeyerek Yozgattaki 3 gazetenin resmi ilanlardan daha fazla pay almasına olanak sağlamış bir gazeteci olarak büyük bir nedamet içerisindeyim.
Ben tercihimi gazeteciliğin gelecekteki parlayan yıldızı olacağını gördüğüm internet gazeteciliğinden yana kullanmıştım.
Yozgattan dünyaya bir pencere açtım.
İnternet gazetemizle üç yılda büyük mesafeler aldık.
Günlük ortalama yaklaşık 5000’lik traja ulaştık.
Pişmanlığım, internet gazeteciliğini tercih ettiğimden değil.
Pişmanlığım dostlarımı dinlemediğimdendi.
Yıllar önce, dostlarım ne demişti bana:
“Günlük gazete işinde meydanı sakın bunlara bırakma. Bunlar palazlandıkca rahat durmazlar, topu da önce sana çevirirler”
Aklımın ucundan bile geçmemişti.
Yıllar önce her karşılaşmamızda ve görüşmemizde benden “helallik” isteyen İnan Soyer’in ve yine yıllar önce bu gazetede çalışan Yusuf Koçsoy’un yıllar sonra benim Yozgat Belediye Başkanı sayın Yusuf Başer’le tesadüf sonucu yaptığım görüşmeyi bahane ederek kişilik haklarıma saldırabileceklerini de doğrusu hiç düşünmemiştim.
Meğer dostlarım çok haklıymış.
Hayatımın en büyük hatasını yapmışım.
Eğer,İki sevgili yavrumun “Artık siz de İstanbula gelin” davetlerini karşı direnip Yozgatta kalırsam, “Birlikte güzel bir günlük gazete çıkaralım“ diyen sermayedar dostlarımın tekliflerine kapı aralamak artık bize farz oldu..
¨ ¨ ¨
Yaa..İşte böyle..
Nerden başladık, nereye geldik.
Söz bizim yerel basının kavgasından, gürültüsünden, saldırılarından açılınca yazımız uzadıkca uzadı..
Ne demiş şair:
“Böyle gecenin hayrı umulur mu seherinde“
Bu son trajik kavgadan herkes payına düşen dersi çıkarırsa eğer..
Sonu hayrolur inşaallah.
Tarih : 26.01.2009
26.01.2009
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
ABDÜLKADİR ÇAPANOĞLU
07.02.2009 15:08:00Türk basının değerli üyelerinden Sayın Osman Hakan Kiracı,Yozgattaki İlan pastası ile ilgili kavgaları hem bir Yozgatlı olarak hemde size karşı yapılan bir haksızlığın isyanı içinde üzülerek takip ettim. Sizin münasip bir açıklama yaparak okuyucularınıza ve Yozgat halkına gerekli bilgileri vereceğinizden şüphem yoktu.Ancak sizin ve gazetenizin sadık bir okuyucusu olarak bende içimden gelenleri arzetme ihtiyacını duydum.Siz dürüst gazeteciliğiniz ile tüm Yozgatlı hemşehrilerimize hem en taze haberleri duyuruyorsunuz hemde Yozgattaki haksızlıklara ve hukuksuzluklara ısrarla parmak basıyor ve takipçisi oluyorsunuz.Bu yüzdende hemen her yıl en az bir kere değişik kurum ve kuruluşlardan ödüller alarak sizinle iftihar etmemize vesile oluyorsunuz.Yaptığınız tarafsız ve başarılı gazetecilik ile ilgili olarak gazeteciler cemiyeti eski başkanlarından Sayın Nail Gürelinin sizinle ilgili takdirlerine bizzat şahit oldum.Her meslekte de meyve veren ağacı taşlayanlar olacaktır.Ancak inanıyorumki bu taşlar nereden gelirse gelsin sizin gazetecilik aşkınıza ve Yozgat sevginize bir zarar veremiyecektir.Yozgatın ve Yozgatlıların sesi olarak yayın hayatınıza aynı heyecanla devam edeceğinize inancım tamdır. İstanbuldan en derin selam sevgilerimi sunuyorum.
Fazıl
06.02.2009 01:11:00Üstadım,yazınızı ve yazınıza bağlı olarak diğer sayfalardaki ilan kavgasının haberlerinide okudum.keşke okumaz olaydım.o gazetecilerin birbirlerine sarfettikleri lafları okudukca tüylerim ürperdi. yozgatın neden geri kaldığı anlaşıldı, bir şehrin televizyunu,radyosu izlenmiyor,gazeteleri birbirleri böyle çirkin üslüpla kavga ediyorsa burada medyanın itibarı olamaz.itibarı olmayan medyanın da etkisi olmaz. kavga dolaysıyla yozgat medyası bugünkü durumuna üzüldüm.kamil beyin görüşlerine aynen katılıyorum.yozgat basını meslek büyüğü olarak sizin yazdıklarınızdan ders çıkarmaları size de saygıda kusur etmemeleri gerekir diye düşünüyorum.Hürmetlerimle
kamil
01.02.2009 08:49:00Sayın Kiracı,Yozgat basını ile ilgili makalenizde milletin önüne yozgatın yerel madyasının fotoğrafını koymuşsun.gördüğümüz şu ki,yozgatın mevcut sorunlarının içerisinde bir de yerel basın sorunu var.sizin gibi,mesleki başarılarıyla yozgatın yüzünü ağırtmış ve herkesin takdirini kazanan ve daima gurur duyduğumuz değerli bir yazara dil uzatan ve birbirlerine de çok çirkin laflar söyleyebilen gastecilerin olduğu bir şehirde bence en önemli sorun yerel medya sorunu olarak gözüküyor.Vatandaşa yol,yordam gösteren,akıl fikir veren gasteciler,milletin huzurunda kendilerini aşağılamayı gastecilik sandığına göre,ne bu yozgat basını,ne de bu yozgat hiçbir zaman iflah olmaz vesselam.
allah size sabır versin.selam ve saygı ile..