Prof. Dr. M.Öcal Oğuz

BOZOK YAZILARI

Anadoluda konferans klasiği

Uzun yıllardır çeşitli vesilelerle Anadolu’da konferans vermeye gidenlerdenim. Bunlar bizim için bir anlamda "Anadolu turnesi" gibi bir şeydir. Her konferansın kendine özgü anıları, olayları vardır ve bunlar acı-tatlı, sevinçli-üzüntülü sonuçlarıyla belleğimizin bir köşesinde yaşamaya devam ederler.

Bizim söz söyleyeceğimiz alanlar kültür konuları, özellikle geleneksel halk kültürü konuları olduğu için, bizden talep edilen konferans konuları son yılların gözde konusu "nevruz" başta olmak üzere, "yılbaşı", "hıdrellez" veya gittiğimiz ilin önemli bir kültür değeri (özel günü, tanınmış bir halk şairi, yaygınlaşmış ve simgeleşmiş bir kutlaması vs.) olmaktadır.

Ankara’dan hangi bakanlık veya kurum adına giderseniz gidiniz, ilde sizi genellikle Valilik muhatap almaktadır ve Valilik de bu görevi Kültür Müdürlüğü kanalıyla icra etmektedir. Gideceğiniz yerin uzaklığına, yakınlığına ve ulaşım imkanlarına göre, sizi gönderen kurum uçak bileti dahil masraflarını karşılıyor, havaalanına götürüyor, ilde aynı şekilde havaalanından alıyorlar, Allah ne verdiyse yediriyorlar içiriyorlar, ağırlıyorlar, kaç gün kalacaksanız itirazsız otel, misafirhane ayarlıyorlar, çoğu zaman altınıza araba veriyorlar ve siz bu ili çok kısa sürede bir çok yönüyle tanıyor, görüyorsunuz. Bir de araştırmacı merakınız varsa o ilin "imgeleşmiş" kültür değerlerinden müzelerine, geleneksel mesleklerin ürettiği ürünlerden halk hayatının temel dinamiklerine kadar bir çok konuda, "bilgilenmiş" olarak dönüyorsunuz.

Bunlar, Anadolu konferanslarının konferansçıya kazandırdıkları. Konferansçı acaba Anadolu’dakilere ne kazandırıyor? Konferansçı olarak, size teklif edilen konuşma konunuzu çok önemsiyorsunuz doğal olarak. Bu konuda yeni bilgi ve belge toplamak, onları "hiç duyulmamış" yorumlarla zenginleştirerek sunmak için hazırlanıyorsunuz. Elinize çantanızı, uçak biletinizi alıyor, sizi evinizin kapısında bekleyen "devletin arabası" ile havaalanına gitmek üzere yola çıkıyorsunuz.

Ağırlamalar ve ikramlarla, tanıştığınız il yöneticilerinin "mültefit" sözleriyle, konunuzun ve kendinizin önemini ve ülkemiz için gerekliliğini bir kez daha "derinden" duyuyorsunuz. Sonra konferans salonuna geçiyorsunuz.

Konferans Salonu’nun ilk iki veya üç sırası "protokol" yazısıyla diğerlerinden ayrılmıştır. Genellikle Valiliğin direktifiyle kendi dairelerini temsilen gelen kişilerle ilk sıra ancak dolduğu için geri kalan iki sıra, "Halk"la "yönetici" arasında sembolik bir "güvenlik şeridi" görevi üstlenir. Salonun en arka sırasında veya kapıların hemen yanı başında birkaç "öğretmen giyimli" hanımlar veya beyler oturur. Salon ne kadar büyük olursa olsun, genellikle doludur. Dinleyicilerinizin yaş profili, o haftanın "görevli" okulunun ve sınıfının durumuna göre değişir. Bazen karşınıza nerede bulunduğunun dahi farkında olmayan yüzlerce cıvıl cıvıl ilköğretim okulu öğrencisi, bazen de orada bulunma nedenlerini aralarında yüksek sesle konuşarak sorgulayan liseliler… Bir de haber ve konu sıkıntıcı çeken bir iki yerel televizyon kanalının, gecenin ilerleyen saatlerindeki yayın boşluklarını doldurmak için çekim yapan kameramanları…

Günlerce hazırlandığınız, devletin parasıyla uçakla gönderildiğiniz, yöneticilerle yediğiniz yemekte alanınızın ve kendinizin önemini bir kez daha derinden duymanızı sağlayan konferans konunuzu anlatırken "protokol" gereği ön sırada uyuklayanlarla, zorla salona doldurulan öğrencileri "mecbur insanlar" olarak aynı düzlemde görürsünüz. Uyuyanları uyandırmak, çocukların gürültüsünü bastırmak üzere, bağırır çağırır bir şeyler anlatırsınız ve "alkışlar arasında" elinize tutuşturulan bir çiçekle, katılım veya onur belgesiyle/plaketiyle kürsüden inersiniz.

Sonra kendi kendinize sorarsınız: bu şehrin üniversitesi, fakülteleri, öğretim üyeleri, öğrencileri yok mu? Bu şehrin liselerinde öğretmenleri yok mu? Bu şehrin entelektüel bir çevresi yok mu? Sonra, acaba ben mi, benim konum mu "ilgi çekmeyen" cinsten dersiniz ve sizi çağıranlara biraz sızlanacak olursunuz. Aldığınız cevap: "Burada konferanslar hep böyle olur hocam."

Acaba Yozgat, bu klasik Anadolu konferans fotoğrafının neresinde?

Tarih : 17.07.2008
OKUR YORUMLARI
Semra
10.08.2008 15:35:00

Hocam,her yazınız bir başka anlamlı.Yazılarınızı dikkatle takip ediyorum.Başarılar

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ