Kerem ile Aslı Hikâyesi, 2009 yılında UNESCO tarafından İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’ne yazılan ve Türk kültürünün en güçlü alanlarından birini oluşturan Âşıklık Geleneği içinde yüzyıllardır anlatılan, kuşaktan kuşağa aktarılan çok görkemli bir halk hikâyesidir. Öylesine görkemlidir ki, birbirinden bağımsız onlarca hatta yüzlerce varyantı oluşmuştur. Öylesine görkemlidir ki âşıklar, Kerem’in ve Aslı’nın dilinden yüzlerce hatta binlerce şiir yazmışlardır. Öylesine görkemlidir ki, farklı dinlere ve farklı kültürlere mensup hikâye anlatıcılarını aynı heyecanla kucaklamış, Türk âşıkların olduğu kadar Ermeni, Gürcü, Lezgi ve diğer Kafkas halklarının âşıklarının da çalıp söylediği, dinleyip anlattığı bir bölgesel klasiğe dönüşmüştür. Kerem ile Aslı Hikâyesi öylesine farklıdır ki dünyanın hiçbir anlatısında çektiği ah ile alev alan ve kendisini kurtarmak isteyen sevgilisiyle birlikte yanarak kül olan bir âşık motifi yoktur. Bu görkemli klasiğin aynı zamanda Romeo ve Juliet’in yazarı Shakespeare (1564-1616) gibi bir yazarı, Avrupa sineması, tiyatrosu veya balesi gibi sanat alanı yoktur yani işlenmemiştir, modern sanat ve kültür alanlarına aktarılmamıştır ve yeniden yorumlanmamıştır. Belki daha da vahimi Romeo ve Juliet’i hayranlıkla izleyen modernistler tarafından horlanmış ve unutturulmaya çalışılmıştır.
Birçok varyantına göre bu görkemli hikâye bugün İran hudutlarında kalan İsfehan’da başlar: İsfahan’ın Türk beyi ve onun Ermeni veziri çocuksuzdurlar. Hızır’ın duası ve ikram ettiği al elması ile birinin oğlu diğerinin kızı olur. Çocuklar birbirlerini severler ama araya engeller girer. Ermeni Keşiş kızını Müslüman Kerem’e vermek istemez ve ailesini de alıp gizlice İsfahan’dan kaçar. Kerem’in Aslı’yı arama hikâyesi böylece başlar. Hak âşıklığının istidadının yanı sıra Aslı’nın kendisi için bıraktığı izleri takip eden Kerem, Azerbaycan’ın Karabağ, eski adı Revan olan bugünkü Erivan, Gence, Tiflis, Ahıska, Kars, Çıldır, Ahlat, Erzurum, Erzincan, Sivas, Tokat, Zile, Kayseri, Antakya ve Halep’e kadar birçok yer ve yerleşimi, köy ve kasabayı dolaşır. Çamlık üzerine anlatılan efsanelere göre yolu Yozgat’a ve Çamlık mevkiine de düşer. Oraya bir çam diker ve “bu çamdan nice çamlar yetişsin burası koruluk olsun” diye dua eder. Hikâyenin sonunda Kerem yanar kül olur ama diktiği çam beş çam bugünkü Çamlığa dönüşür.
Meşhur Bayrak şiirinin şairi Arif Nihat Asya (1904-1975), Yozgat’ı anlattığı bir şiirinde “Diktiği beş çamın gölgesinde Kerem/Aslım gelir der durur yorulmaz” mısralarına yer verir.
Hikâyeye göre Kerem, Gazneli, Selçuklu ve Safevi Türk devletlerinin kurulduğu, yayıldığı ve hüküm sürdüğü bir bölgeden yola çıkmış, Kafkasları dolaşarak Anadolu’ya gelmiştir. Yozgat Çamlığı’ndaki çam cinsinin benzerlerin Kafkaslar’da bulunması Çamlığın Kerem’in diktiği beş çamdan oluştuğuna dair inanışlara ve anlatılara ayrı bir anlam ve derinlik katmaktadır.
Modernizmin ve salt gerçekçiliğin etkisinde kalan Türk aydını son iki yüzyılda kendi mitolojisini, kendi fantastik edebiyatını, kendi hikâye ve masallarını “saçma” ve “gerçek dışı” bularak unutmuş veya unutturmaya çalışmıştır. Zeus’a, Afrodit’e, Noel Baba’ya, Robin Hood’a, Romeo ve Juliet’e tanıdığı yaşama hakkını Ülgen’den, Umay’dan, Hızır’dan, Köroğlu’dan, Ferhat ile Şirin’den, Arzu ile Kamber’den veya Kerem ile Aslı’dan esirgemiştir. Anadolu halkının anlattığı hikâyelerin en akla yatkınını dahi Bremen Mızıkacıları Masalı kadar gerçekçi bulmamıştır.
İki yüzyıllık bu bakış açısının etkisinde kalan ve bütün eğitim süreçleri buna göre oluşturulan Türk gençleri de zaman içinde, atalarının yarattığı bütün fantastik edebiyatı, efsaneyi, masalı unutma yoluna gitmiştir. Şimdi hatırlatmak isteseniz de o malum “saçma” veya “mantık dışı” sayma etkisinden kurtulamıyor. Hızır’ın ve Köroğlu’nun Türkçe’de “Tulpar” olarak bilinen atlarının kanatlı olmasını saçma buluyor ama Pegasus’a bir şey demiyor. Kendisine ait her anlatıya deneysel, bilimsel gerçeklik açısından bakarken Yüzüklerin Efendisi, Harry Potter veya Avatar’ı bu açıdan sorgulamıyor.
Artık bu bakış açısının sona ermesi, sanat ve kültür konularından her türlü ideolojinin elini çekmesi zamanı gelmiştir. Bunların “gerçeklik” üzerinden değil, “sanat ve kültür değeri” olmaları ve “kültür turizmi”nin bir aracı olmaları açısından ele alınmaları gerekir.
Bu nedenle Yozgat Belediye Başkanı sayın Yusuf Başer’in Beş Çamlar’a diktiği levhayı sembolik anlamda çok önemli buluyorum ve kendisini tebrik ediyorum. Keşke İsfehan’dan Halep’e uzanan bu görkemli aşk hikâyesinin her parçası yeni sanat yaratmalarıyla yeniden anlatılabilse ve gelecek kuşaklara aktarılabilse.
Not: Beş Çamların gerçek yeri konusunda Yeniufuk Gazetesinden değerli meslektaşımız Muammer Karadeli’nin itirazı dikkat çekicidir. Bu konuda Yozgatlı yaşlıların hafızasına yeniden başvurulabilir ve mevki konusunda yanlış varsa tashih edilebilir.
21.06.2011
Birçok varyantına göre bu görkemli hikâye bugün İran hudutlarında kalan İsfehan’da başlar: İsfahan’ın Türk beyi ve onun Ermeni veziri çocuksuzdurlar. Hızır’ın duası ve ikram ettiği al elması ile birinin oğlu diğerinin kızı olur. Çocuklar birbirlerini severler ama araya engeller girer. Ermeni Keşiş kızını Müslüman Kerem’e vermek istemez ve ailesini de alıp gizlice İsfahan’dan kaçar. Kerem’in Aslı’yı arama hikâyesi böylece başlar. Hak âşıklığının istidadının yanı sıra Aslı’nın kendisi için bıraktığı izleri takip eden Kerem, Azerbaycan’ın Karabağ, eski adı Revan olan bugünkü Erivan, Gence, Tiflis, Ahıska, Kars, Çıldır, Ahlat, Erzurum, Erzincan, Sivas, Tokat, Zile, Kayseri, Antakya ve Halep’e kadar birçok yer ve yerleşimi, köy ve kasabayı dolaşır. Çamlık üzerine anlatılan efsanelere göre yolu Yozgat’a ve Çamlık mevkiine de düşer. Oraya bir çam diker ve “bu çamdan nice çamlar yetişsin burası koruluk olsun” diye dua eder. Hikâyenin sonunda Kerem yanar kül olur ama diktiği çam beş çam bugünkü Çamlığa dönüşür.
Meşhur Bayrak şiirinin şairi Arif Nihat Asya (1904-1975), Yozgat’ı anlattığı bir şiirinde “Diktiği beş çamın gölgesinde Kerem/Aslım gelir der durur yorulmaz” mısralarına yer verir.
Hikâyeye göre Kerem, Gazneli, Selçuklu ve Safevi Türk devletlerinin kurulduğu, yayıldığı ve hüküm sürdüğü bir bölgeden yola çıkmış, Kafkasları dolaşarak Anadolu’ya gelmiştir. Yozgat Çamlığı’ndaki çam cinsinin benzerlerin Kafkaslar’da bulunması Çamlığın Kerem’in diktiği beş çamdan oluştuğuna dair inanışlara ve anlatılara ayrı bir anlam ve derinlik katmaktadır.
Modernizmin ve salt gerçekçiliğin etkisinde kalan Türk aydını son iki yüzyılda kendi mitolojisini, kendi fantastik edebiyatını, kendi hikâye ve masallarını “saçma” ve “gerçek dışı” bularak unutmuş veya unutturmaya çalışmıştır. Zeus’a, Afrodit’e, Noel Baba’ya, Robin Hood’a, Romeo ve Juliet’e tanıdığı yaşama hakkını Ülgen’den, Umay’dan, Hızır’dan, Köroğlu’dan, Ferhat ile Şirin’den, Arzu ile Kamber’den veya Kerem ile Aslı’dan esirgemiştir. Anadolu halkının anlattığı hikâyelerin en akla yatkınını dahi Bremen Mızıkacıları Masalı kadar gerçekçi bulmamıştır.
İki yüzyıllık bu bakış açısının etkisinde kalan ve bütün eğitim süreçleri buna göre oluşturulan Türk gençleri de zaman içinde, atalarının yarattığı bütün fantastik edebiyatı, efsaneyi, masalı unutma yoluna gitmiştir. Şimdi hatırlatmak isteseniz de o malum “saçma” veya “mantık dışı” sayma etkisinden kurtulamıyor. Hızır’ın ve Köroğlu’nun Türkçe’de “Tulpar” olarak bilinen atlarının kanatlı olmasını saçma buluyor ama Pegasus’a bir şey demiyor. Kendisine ait her anlatıya deneysel, bilimsel gerçeklik açısından bakarken Yüzüklerin Efendisi, Harry Potter veya Avatar’ı bu açıdan sorgulamıyor.
Artık bu bakış açısının sona ermesi, sanat ve kültür konularından her türlü ideolojinin elini çekmesi zamanı gelmiştir. Bunların “gerçeklik” üzerinden değil, “sanat ve kültür değeri” olmaları ve “kültür turizmi”nin bir aracı olmaları açısından ele alınmaları gerekir.
Bu nedenle Yozgat Belediye Başkanı sayın Yusuf Başer’in Beş Çamlar’a diktiği levhayı sembolik anlamda çok önemli buluyorum ve kendisini tebrik ediyorum. Keşke İsfehan’dan Halep’e uzanan bu görkemli aşk hikâyesinin her parçası yeni sanat yaratmalarıyla yeniden anlatılabilse ve gelecek kuşaklara aktarılabilse.
Not: Beş Çamların gerçek yeri konusunda Yeniufuk Gazetesinden değerli meslektaşımız Muammer Karadeli’nin itirazı dikkat çekicidir. Bu konuda Yozgatlı yaşlıların hafızasına yeniden başvurulabilir ve mevki konusunda yanlış varsa tashih edilebilir.
21.06.2011
21.06.2011
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ